TTK ile işletmelere yeni yük getirilmemeli

Ankara Sohbetleri'ne konuk olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, "Yeni TTK'da büyük bir maliyetten söz ediliyor. Ekonomide sorun varken bir belirsizlik daha yaratacaksınız, bu olacak şey değil" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Canan Sakarya
 
ANKARA - CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, talebi kontrol etmek için en uygun aracın maliye politikası olduğunu belirterek, "Dünyadaki konjonktürel duruma da baktığınız zaman para politikasının daha çok ekonominin rahatlatılmasına, büyümeye, muhtemel finansal krizlerle mücadeleye odaklanması gerekirken bizde her şeye birden odaklandı.
 
Her şeye birden odaklanan bir para politikası ile meseleleri çözemezsiniz" dedi. Yeni teşvik sistemi ile ithalatı ikame edecek sektörlere yatırım yapılmasının, kısa vade de cari açığı azaltmak yerine artırma riski  olduğunu vurgulayan Öztrak,  üretim döneminde teşviklerin devam ediyor olmasının da mevcut firmalar açısından bir haksız rekabet yaratma olasılığının çok yüksek olduğunu kaydetti. 
 
Türk Ticaret Kanununda yapılacak değişiklik konusunda ekonomi yönetiminden farklı açıklamalar geldiğini hatırlatan Öztrak, "CHP olarak biz şirketlerde şeffaflıktan yanayız, kayıt dışının ekonominin mümkün olduğunca azaltılmasından yanayız ama bu işi yaparken gerekli olmayan, iş yapanı iş yapmaktan caydıracak noktaya gidiyorsanız bu olmaz" dedi. 
 
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Ankara Temsilcimiz Barış Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya'nın sorularını yanıtladı. 
 
-Hükümet yeni teşvik sistemini açıkladı uygulamaya girmesi için Bakanlar Kurulu Kararnamesi bekleniyor. Yeni teşvik sistemine ilişkin tespitleriniz nelerdir?
Hükümet bundan iki ay önce çıkıp bu ülkenin her derdine her sorununa deva olarak gördüğü teşvik politikasını açıkladı. "Ödemeler dengesini, bölgesel gelişmişlik farklarını bununla halledeceğim, bu politikalarla Türkiye'de üretimi canlandıracağım" dedi. Meclis'ten bir takım yasal düzenlemeler geçti ama kararname hala ortada yok. Daha da vahimi, bu teşvik sistemiyle 6 bölgeye ayrılan illerin hangi kriterlere göre belirlendiğini sürekli soruyoruz ama cevap alamıyoruz. Soru önergesi verdiğimizde doğru dürüst cevap gelmiyor. 'Bilgi İsteme Yasası' çerçevesinde sordum bana gelen bilgi şu; 'biz  bir basın açıklaması yaptık, Anadolu Ajansı'na sıralamayı verdik kriterlerin ne  olduğuna ilişkin detaylı rapor daha hazırlanma aşamasında o hazırlandıktan sonra yayın olarak vereceğiz 'şeklinde oldu.
 
Baktığınız zaman iller arasında yatırımları gezdirme özelliği olan bir yapı var. Olumlu karşıladığımız bir alan stratejik yatırımların desteklenmesi, yatırım indiriminin geri gelmesi. Yatırım indirimi geçmişte çok etkili olmuştu. 2006'da kendileri kaldırdılar şimdi geri getiriyorlar niye kaldırdınız niye getiriyorsunuz. Teşviklerin başlangıç tarihi konusunda herhalde anlaşmışlardı. Bakanlar başlangıç tarihi konusunda çeşitli açıklamalarda bulundular sonuçta daha kararnamesi çıkmadığı için bu iş ne zaman başlayacak bunu da bilmiyoruz. Rahatsız eden diğer bir konu stratejik yatırımın belirlenmesi, büyük yatırımların belirlenmesi ile ilgili çok net kriterler yok. Eğer yine burada bu işi bürokrasinin, Bakanlar Kurulunun iradesine bırakan bir yapı içerisine gidilirse o da insanların kafasında yeniden soru işareti yaratacaktır.  
 
-Cari açığın  düşürülmesine katkı sağlar mı?
İthalatı ikame edecek sektörlere yatırım yapılmasının kısa vade de cari açığı azaltmak yerine artırma riski var. Neden? Cari açık sonuç itibariyle yatırımlarla tasarruflar arasındaki fark. Bu yatırımları dışarıdan gelecek olan parayla dış borçlanma ile yapacaksanız bunun cari açığı daha da artırma olasılığı yüksek. Bizi rahatsız eden başka bir alan üretim döneminde teşviklerin devam ediyor olması.
 
Üretim dönemindeki teşviklerin mevcut firmalar açısından bir haksız rekabet yaratma olasılığı çok yüksek. Bunların örneklerini geçmişte gördük. Çorum gibi bir yerde üretim dönemine ilişkin teşvikleri kullanan bir fabrika oradaki üç tekstil fabrikasını tasfiye etti. Bunlar son derece iyi düşünülmesi gereken konular. Maliyetin ne olacağını defalarca sorduk. Vergisel maliyetlerle ilgili bir tahmin verebildiler.
 
'Uygulamada göreceğiz' lafı beni çok rahatsız ediyor. Sonuç itibariyle teşviği kararında vermeniz lazım ne rakibi batıracak şekilde olmalı ne de yatırımcıyı yatırımdan vazgeçirecek şekilde olmalı. Ama öyle görüyorum ki bu işin kararını bulacak, kararında verebilecek mekanizmalar daha henüz devletin elinde yok. Teşvik dendi iki ay önce Başbakan açıkladı, arkadan Zafer Çağlayan web sayfasında bir sunum açıkladı ama bugüne kadar teşviğin adı var kendisi ortada yok. Bu ciddi belirsizlik yaratıyor. 
 
TTK'nın Maliyeti 4.7 Milyar TL
 
-1 Temmuz'da yürürlüğe girecek olan Türk Ticaret Kanunu'nda değişiklik yapılması gündemde, buna ihtiyaç var mı ? 
 
Türk Ticaret Kanunun çıkarıldığı süreçte hükümet hep CHP'yi suçladı, 'çıkmasını istemiyor, engelliyor' dedi. Biz de bunun böyle olmadığını söyledik. Sonra getirdiler biz de destekledik ve yasalaştı.
 
Ama burada ciddi sıkıntılar olduğunu da söyledik. Ancak yaptığımız uyarılara ve söylediklerimize rağmen 'AB normu' dediler sonradan görüldü ki AB normu diye getirdikleri pek çok şey AB normu falan değil. CHP olarak biz şirketlerde şeffaflıktan yanayız, kayıt dışının ekonominin mümkün olduğunca azaltılmasından yanayız ama bu işi yaparken gerekli olmayan, iş yapanı iş yapmaktan caydıracak noktaya gidiyorsanız  bu olmaz. Dolayısıyla  3 ay önce CHP'nin  KOBİ Grubunda yapılan değerlendirmeler sonrasında TTK'da değişiklik yapılması için bir kanun teklifi verdik.
 
Zayıf ve mikro işletmeler için yük getirdiğini söyledik. TEPAV'ın yaptığı bir araştırmaya göre Türk Ticaret Kanunu işletmeler üzerinde 4.7 milyar lira yük getiriyor. Bu neredeyse gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'ine yaklaşıyor, yarımı ile biri arasında bir yerde. Biz bu girişimleri yaparken hükümetten gelen 'gerek var, gerek yok, ertelemeyelim, düzenleme yapalım' şeklindeki farklı açıklamalarla epey bir zaman geçirildi, şimdi yeni bir teklif getirmişler. Temmuza kadar Meclis'ten geçecek diyorlar.  Diğer taraftan başbakan yardımcısının ertelenebileceği konusunda beyanatı var, kafalar karışık.
 
Beni rahatsız eden hususlardan bir tanesi şu, hükümet bir önceki hükümetin Meclis'ten aldığı yetki yasasıyla çıkardığı KHK ile  bakanlıkları yeniden yapılandırdı o gün bugündür ekonomide bir türlü koordinasyon sağlanamıyor. Teşviğin yürürlük tarihi konusunda farklı açıklamalar yapılıyor. Kafa karışıklığının en az olması gereken bir dönemden geçiyoruz. Türk Ticaret Kanunu'nda 4.7 milyar liralık bir maliyetten bahsediliyor zaten ekonomi yavaşlamaya başladı. Geri dönmeyen çeklerde büyük bir patlama var protesto edilen senetlerde rakamlar ortada ekonomi de bu tür sorunlar varken bir belirsizlik daha yaratacaksınız ya da başka bir maliyeti getirip sisteme yükleyeceksiniz olacak şey değil. 
 
MALİYE POLİTİKASI ETKİLİ DEĞİL
 
-Cari işlemler açığı da azalmaya devam ediyor. Cari açığın düşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan geçtiğimiz günlerde 'cari açık meselesi bitiyor' şeklinde bir açıklama yaptı. Cari açığı ekonomiyi yavaşlatarak hatta durma noktasına getirerek düşürecekseniz cari açık meselesi bitmiyor demektir. Bu hükümetin ekonomi politikaları Türkiye'yi şöyle bir sarmalın içine soktu. Sıcak para olursa yüksek cari açıkla hızlı büyüyorsunuz, dışarıdan gelecek finansman azaldıkça büyüme hızınız yavaşlıyor.
 
Türkiye'nin ödemeler dengesine dönüp baktığımız zaman evet cari açık düşüyor ama ilk 4 ayda karşılaştırmayı yaparsanız cari açıktan daha hızlı düşen bir şey daha var dışarıdaki finansman, sermaye hareketleri. Geçen sene gelen finansman ayrıca bir rezerv biriktirmeye imkan verirken bu sene gelen finansman çok düşük bir rezerv artışına yol açıyor. Türkiye'nin hızla artan kısa vadeli borçları var ve 90 milyar doları buldu. Buna karşılık Başbakan rezervlerle övünüyor. 90 milyar dolar rezerviniz var, 90 milyar dolar kısa vadeli borcunuz var bunun üzerine bir de cari açığı koyun. Başbakan biz 28 milyar dolar rezervle aldık diyor ama o zaman kısa vadeli borç 16 milyar dolardı, cari açıkta 2 milyar dolar civarındaydı. Dolayısıyla o dönem sizin rezervleriniz, cari açık artı kısa vadeli borcu karşılarken bugün artık karşılamıyor.
 
-Uygulanan para ve maliye politikaları konusundaki tespitleriniz nelerdir?  
Eğer içerde talebi kontrol etmek istiyorsanız bunun için en uygun araç bence maliye politikası. Dünyadaki konjonktürel duruma da baktığınız zaman para politikasının daha çok ekonominin rahatlatılmasına, büyümeye, muhtemel finansal krizlerle mücadeleye odaklanması gerekirken bizde her şeye birden odaklandı. Her şeye birden odaklanan bir para politikası ile meseleleri çözemezsiniz. Bu aynen Yunanistan'ın tersi duruma benziyor. Yunanistan'ın para politikası uygulama imkanı yok çünkü parası euro, euro ile ilgili politikalar da başka yerden belirleniyor. Biz  maliye politikasını yeterince kullanmamak suretiyle kendimizi tek kollu boksöre çeviriyoruz. 
 
Maliye politikasına baktığınız zaman hükümetin her türlü talebini yerine getirmeye çalışan bir yapı içinde gidiyor. Alt yapı yatırımlarına yükleniliyor. Çeşitli projelere girişiliyor ama birinci kısıtımız borç dinamiklerini bozmayacaksın, dolayısıyla açığı kontrollü götürmemiz lazım. Ama bunu yaparken büyümeyi de çok fazla vurmamak için yaratıcı olmanız gerekiyor burada özellikle harcamalarınızı düşük gelirli gruplara tevcih etmek lazım.
 
Çünkü yüksek gelir gruplarının tasarruf meyili de yüksek. Dolayıyla o transferlerde yapacağınız kesintiler tasarrufa gider talebe gitmez. Düşük gelir gruplarına yapacağınız transferleri artırırsanız bu tüketime gider. Dolayısıyla bir yandan bütçeyi daraltıp borç dinamiklerini kontrol altına alırken diğer yandan bunun talep üzerindeki etkisini sınırlayabilirsiniz.  Seçim öncesinde insanlar çok borçlandırıldı.
 
Daralma sürecinden hızlı çıkabilmek bakımından ekonomiyi aşırı sıcak para ile borçlandıran bir yol izlendi, bunun bizi getirdiği nokta 77 milyar dolar cari açık, füze gibi sıçrayan hane halkı borçları oldu. Şimdi eğer siz bu insanları gelir transferleri ile borcunu ödeyebilecek durumda tutmazsanız bu borçlar ödenmemeye başlandığı zaman domino etkisi yapar ve çok ciddi sıkıntı yaratır. Onun için buradaki bizim temel sorunumuz bir yandan bu kitleleri borcunu ödeyebilecek durumda tutarken diğer yandan da bütçenin harcama ve gelir yapısını değiştirmek suretiyle, talebinde bu yaptığınız işlemlerden çok fazla etkilenmemesini sağlamak ve talep kontrolünü mümkün olduğunca bütçe üzerinden götürmek gerekir.
 
Buna karşılık Merkez Bankasının da para politikası ile birlikte mali sistemin sağlıklılığı, krediye ulaşabilirliğinin kolaylığı ve kontrol eden bir yapı içinde gitmesi gerekir. Enflasyona odaklanması gerekir.  Enflasyona odaklanırken TL'nin değeri üzerine aşırı yaslanmak suretiyle bunu yaparsanız unutmamak lazım ki bu dış rekabet gücümüz de problem yaratır. Bunu da dikkate almak suretiyle orada da çok iddialı olmamak lazım. Maliye politikasıyla kontrollü bir şekilde talebi daraltıp öbür tarafta Merkez Bankasının enflasyon konusundaki oyun alanını genişletmek lazım. 
 
Affın da affını çıkarıyorlar
Hane halkı borcunun harcanabilir gelirlere oranı yüzde 35'lerden yüzde 50'lere çıkmış. Bir borçlanma var, gelir artmıyorsa bu borç nasıl ödenecek. Sanayi her zaman ileriye dönük mükemmel bilgi ile hareket etmez kullandığı göstergelerden bir tanesi geçmişte olan biteni biraz ileriye doğru projekte etmek. Dolayısıyla geçmişte olan bitenden çok farklı bir senaryo ortaya çıktığı zaman ortaya bir uyum sorunu çıkar.
 
Bu uyum problemi yavaş yavaş ortaya çıkarken bir de Türk Ticaret Kanunu ile bir şeyler yapmaya çalıyorsanız, teşvik sistemini bir türlü uygulamaya geçiremiyorsanız, Merkez Bankası bir politika izliyor öyle bir faiz koridoru içinde yukarda mı aşağıda mı nereye gidecek ne olacak bitecek bunlar belli değilse belirsizliği belirsizlik yaratarak çözemezsiniz.
 
İkinci olarak benim gördüğüm para politikasına çok fazla yükleniliyor, enflasyonu da sen çöz, döviz piyasasında istikrarı da sen sağla, büyümeyi de yavaşlat ya da hızlandır o zaman maliye politikası ne yapıyor. Maliye Politikasını günlük yaşıyoruz çok ciddi bir yapısal açığımız var faiz dışı harcamaların vergi gelirlerine oranı giderek yükseliyor. Buna karşılık aflarla, bedelli askerlikle, 2B ile günlük pansumanlarla işi kurtarmaya çalışıyorsun. Konjonktürel bir takım faktörlerden gelen vergi artışlarını ayıklayın, Türkiye'de bütçe faiz dışı dengesi açık veriyor. Uzun dönemde borç dinamikleri açısından bu önemli bir risk ve bu bir defaya özgü önlemler söz konusu. Affın da affını çıkarıyorlar. Bu sorun olduğunu gösteriyor daha da önemlisi giderek ödeme alışkanlığın yok ediyorsun, ödeyen adam cezalandırılmış oluyor ödemeyene sürekli af çıkarılıyor. 
 
'İşsizliği inşaat ve hizmet sektörüyle çözemezsiniz'
 
Türkiye uzun zamandır inşaat sektörü ile büyüyor ve gerçekten de emlak sektöründe balonlar yaratabiliyorsunuz. Problem nedir? Aşırı şişirdiğiniz zaman emlak sektörü çöktüğü zaman kredilerinizin karşılığındaki emlağın değeri yarısına düşüyor ve kredilerin boşta kalıyor. Hane halkı da ciddi şekilde tüketimleri daraltmak zorunda kalıyor.
 
Şu anda Avrupa'daki problem nedir insanların özellikle hane halklarının borcu geri ödeme psikozundan çıkarılıp en azından borçlarını sürdürebilecekleri bir anlayış içine sokulup tüketimi devam ettirmeye çalışıyorlar ki büyüme devam etsin.  2004-2005 yıllarında Başbakan çıkıp 'biz Türkiye'yi alışveriş merkezi haline getireceğiz' dedi .
 
İhracat stratejisi açıklandı şimdi bundan vazgeçmişler 'Türkiye'yi Avrasya'nın üretim merkezi haline getireceğiz' diyorlar, CHP olarak biz hep söylüyoruz üretim önemli.  Alışveriş merkezi ticaret ile hiçbir şey olmaz üreteceksiniz eğer kişi başına 10 bin dolar geliriniz varsa Türkiye sanayi de büyümek zorunda. İşsizliği inşaat,  hizmetler sektörüyle sınırlı bir şekilde çözebilirsiniz eğer üretim sektörünüzde belli bir canlılık ve büyüme yoksa. 
 
'Çok konuşuyorlar, çok böbürleniyorlar'
 
Dünya ekonomisi kendi sorunlarını aşabilmiş durumda değil. Türkiye bu ortama maalesef seçim döneminde izlenen politikalar nedeniyle çok kırılgan bir yapıda 77 milyar dolarlık bir finansman ihtiyacı ve ciddi bir cari açıkla yakalandı. İhtiyatlı adımlar atmak zorundalar ama her kafadan bir ses çıkıyor. 2009'dan bu yana Anayasaya da koydukları Ekonomik ve Sosyal Konseyi  toplamıyor, ne durumdasınız,  nasıl önlem alalım demiyorsunuz, her şey göstermelik. Teşviği açıkladılar ortada yok, Türk Ticaret Kanunu çıktı uygulama tarihi geliyor, değişiklikler yapılmadı. İhtiyatlı gittiklerini düşünmüyorum çok konuşuyorlar, çok böbürleniyorlar Avrupa'ya dersler veriyorlar, ben şunu sormak istiyorum bu hükümetin hangi bakanının kriz tecrübesi var hangisi çok büyük kriz yaşadı eğer 2008-2009'u kastediyorlarsa o krizin bizim gibi ekonomilere yansıması çok düşük oldu. 
 
'Yumuşak iniş' inşallah kontrollü olur
Türkiye için  bir yumuşak iniş senaryosu tanımlanıyor. İnşallah bu iniş kontrollü olur yumuşak olur. Geçen sene yüzde 14'lerde olan üretim artışları bu yıl yüzde 2'lere kadar gerilemiş durumda özellik sanayi deÖ Bu iş nereye gidecek,dikkatle takip edilmesi gereken bir durum bu kadar zayıfladığınız zaman bu gerçekten sizi zorlamaya başlar. Cari açığın gerilemesinin arkasında Türkiye'nin geçen sene sonuna kadar izlediği kur politikası var. Geçen seneden sonra reel kurda yeniden yukarıya doğru bir gidiş var. Dolayısıyla ihracat üzerindeki bu gecikmeli etki ne kadar sürecek bunu açıkçası kestiremiyorum. Takvim etkisinden arandırdığınız zaman 1.çeyrekte sanayi üretimindeki artış yüzde 1, geçen sene yüzde 14.5.
 
Öztrak'ın Dikkat Çektikleri
 
Ferit B.PARLAK
 
DPT'de uzmanlıkla başlayıp aynı kurumda 20 yıl sürdürdüğü çalışma yaşamını Müsteşar Yardımcılığı görevi ile tamamlayan; 2001 krizi sonrası ekonomi yönetimini devralan ekipte Hazine Müsteşarlığı görevini üstlenen; öğretim üyeliği ve yazarlığın ardından siyasete atılan ve CHP'den milletvekili seçilen Faik Öztrak ile ekonomideki son durumu değerlendirdik.
 
6. ve 7. Beş Yıllık Kalkınma Planları'nın mimarları arasında yer alan ve yaklaşık 4 yıl önce yine bu sayfada konuğumuz olan Öztrak, o sohbette Türk ekonomisindeki sıkıntıyı para politikasına bağlamış, düşük kur politikası nedeniyle üreten sektörlerin rekabet avantajını kaybettiğine, Türk sanayinin çok hızlı bir şekilde üretim sürecinin dışına itildiğine, ithalatın cazip hale getirildiğine, böyle giderse üretim adına bişey kalmayacağına dikkat çekmişti.
 
Önceki gün yaptığımız sohbette para politikası yine gündemindeydi Öztrak'ın. 
Büyümenin, enflasyonunun, cari açığın, ihracatın, istihdamın kısacası her şeyin para politikasına bağlandığını, maliye politikasının unutulduğunu, bu durumun sürdürülemez olduğunu söyledi.