Türk devriminin ve istikbalinin öncülüğünü yaptı
Türkiye Cumhuriyeti yokluklar içinde yeniden var olmuştu. Yeni devletin kalıcılığının sağlanması için yeni adımların atılması gerekiyordu. Artık ulus, benzeri felaketlere bir daha sürüklenmeyecek ve ilelebet payidar kalacaktı.
Hüseyin VATANSEVER
Şüphesiz ki Mustafa Kemal Atatürk’ü tarihe mal olmuş şahsiyetlerden farklı konuma taşıyan en önemli farkı devrimci kişiliğiydi. Köhnemiş, zamanın gereklerini karşılamayan ve toplumsal ilerlemenin önünde engel teşkil eden her şeyi kaldırıp yerine medeniyetin gerektirdiği ve akılcı çözümleri hayata geçirebiliyordu.
Bütün bu süreçleri halkın temsilcileri ile oluşan Millet Meclisi ile gerçekleştiriyordu. Atatürk devrimleri olarak adlandırdığımız bu devrimler aynı zamanda Türk aydınlanması olarak da görülebilir.
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 15 yılında Atatürk hayattaydı ve bu dönemde muazzam bir ilerleme kaydedilmişti. Devrimler özellikle beş alana odaklanmış ve yeni bir toplumun oluşmasını, uluslararası alanda genç Türkiye Cumhuriyeti’nin saygın bir konuma ulaşmasını sağlamıştı.
Devrimler ilk önce siyasal alanı yeniden şekillendirdi. Siyasal Devrimler kapsamında 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırıldı, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi ve 3 Mart 1924’te Halifelik kaldırıldı. Böylece egemenlik kayıtsız şartsız milletin oldu ve Türkiye Cumhuriyeti dünyada kendi yerini oluşturdu.
Devrimlerle kadınlar eşit vatandaş oldu
Toplumsal Devrimler başlığı altında sosyal hayat yeniden şekillendi. Bu kapsamda atılan adımların en önemlisi 1926-1934 yılları arasında kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi oluşturdu. Kız çocukları eğitimden yararlanabilmeye başladı, kadının seçme ve seçilme hakkını kazanması ile siyasi alanda var olabilmesi sağlandı.
Gerek toplumda gerekse aile yaşamında kadın, erkekler ile aynı haklara sahip olurken aile hayatı daha sağlıklı bir yapıya ve toplum daha düzenli bir işleyişe kavuştu. Çünkü kadınlar iş gücüne katılabiliyor hale geldiler.
Sosyal hayatta eşitlik sağlandı
Toplumsal Devrimler kapsamında 25 Kasım 1925’te Şapka ve Kıyafet Devrimi yapıldı. Bunu 30 Kasım 1925’te Tekke, Zâviye ve Türbelerin Kapatılması, 21 Haziran 1934’te Soyadı Kanunu’nun çıkarılması, 26 Kasım 1934’te Lâkap ve Unvanların Kaldırılması izledi.
Atılan bu adımlarla toplum içinde vatandaşlar arasında eşitlik sağlandı. Kimse kaynağı belirsiz düzenlemeleri temel alarak bir başkası üzerinde tahakküm kuramazdı. Toplumsal Devrimler arasında, Türkiye’deki üretimi ve ticari hayatı daha sağlıklı yürütmek ve uygar ülkelerle ilişkileri düzenlemekte büyük paya sahip, 1925- 1931 yıllarında gerçekleşen uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulünü de yer alıyor.
Laik hukuk düzenine geçildi
Devrimlerin hukuk alanını yeniden düzenlemiyor olması düşünülemezdi. Hukuk Devrimi kapsamında Mecelle kaldırıldı ve Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere diğer kanunlar çıkarıldı. 1924- 1937 yılları arasındaki dönemi kapsayan bu devrimler laik hukuk düzenine geçilmesini sağladı.
Hukuk önünde kadın-erkek eşitliği sağlandı. Kadının kendi isteği ile evlenebilmesi, boşanabilmesinin yanı sıra mirastan eşit pay alabilmesi, çocuklarının velayetini isteyebilmesi gibi düzenlemeler toplumsal yaşama ve toplumun sağlıklı gelişimine katkı sağladı.
Türk devriminin temeli eğitim ve kültürdü
Devrimleri altında toplayabileceğimiz dördüncü başlık ise Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler... 3 Mart 1924’te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat kanunu ile eğitim ve öğretimin birleştirilmesi sağlandı. Kız çocuklarının erkek öğrenciler ile birlikte eğitim alabilmesini sağlayan bu kanun eğitim kalitesini yükseltirken laik eğitimin kurumsallaşmasını destekledi.
İlköğretim zorunlu hale getirildi. Eğitim hayatı 1 Kasım 1928’de Yeni Türk harflerinin kabulü ile başka bir seviyeye ulaştı. Okuma yazma oranı çok düşük bir toplum, yeni harflerin kabulü ile başlayan eğitim seferberliğine katılmıştı. Böylece okuma yazma oranı hızla yükseldi. 1931-1932 yıllarında Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması ile kültür devrimi hız kazanmıştı.
Devrimleriyle uyumlu bir hayat yaşadı
Tabii ki bu devrimler Mustafa Kemal’in hayatına da yansıdı. Soyadı Kanunu gereğince 24 Kasım 1934’te TBMM, Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verdi. Ayrıca Atatürk yeni Türk alfabesini tanıtırken eline tebeşiri alarak kara tahta başına geçti ve “Başöğretmen” unvanını aldı. Belki de bu unvana sahip tarihteki tek lider olmuştu.
Atatürk ayrıca devrimleri bizzat yaşıyordu ve yeni toplum hayatında kendisi başlı başına bir örnek oluşturuyordu. Giyimine kuşamına özen gösteren Atatürk, çeşitli davetler düzenliyor ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde olması gereken medeni münasebetlerin örneklerini sergiliyordu. Katıldığı toplantılarda kadın ve erkeklerin bir arada ve eşit şekilde yer almasını sağlıyordu.
Atatürk bu davetlerde devlet ve bilim insanları ile bir araya gelir, sanatçıları davet eder ve geniş tabanda ülkenin sorunlarını tartışırdı. Yurt gezilerine sık sık çıkan Atatürk, çalışmaları bizzat yerinde denetler, idari ve mülki amirlerin yanı sıra halk ile de bir araya gelirdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla yurt dışına çıkmayan Atatürk, Türkiye’yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı ve onlara yeni ülkenin tanıtımını yaptı.
Devrimler ekonomiyi ayaklandırdı
Ekonomi Alanındaki Devrimler’e göz attığımızda ilk olarak Aşâr Vergisi dikkat çekiyor. Türk çiftçisini fakirleştiren ve üretimden koparan Aşâr Vergisi 1925'te kaldırıldı. Çiftçiliğin özendirilmesi için çalışmalar yürütülürken örnek çiftlikler kuruldu. Bu işletmelerin başında ise Atatürk Orman Çiftliği yer alıyordu. Diğer yandan Sanayiyi Teşvik Kanunu çıkarılarak, sanayi kuruluşlarının kurulması teşvik edildi. Artık kapitülasyonların pençesinde kıvranan bir ülke yoktu ve girişimcilik sadece imtiyazlı bir grup azınlığın tekelinde değildi.
Borçlanmaktan kaynaklı sıkıntılara tanık olmuş kurucu idare, aynı sıkıntıların tekrarlanmasını istemiyordu. Böylece 1933- 1937 yıllarında I. ve II. Kalkınma Planları uygulamaya konuldu. Yeni Türkiye’de ulaşım altyapısı güçlendirildi, karayolları, demir ve deniz yolları inşa edildi.