Türk Ticaret Kanunu 711. madde ve çalıntı çekler

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Korel AÇIKGÖZ / Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi

Basında çıkan haberlerden, 2008 yılında karşılıksız çıkan çek sayısının bir önceki yıla göre yüzde 13 oranında artarak bir milyonun üzerine çıktığını öğreniyoruz. Bu sayının artışında elbette, uzun süredir şikâyet konusu olan ve çekin rızası dışında elinden çıktığını ileri sürerek ödemekten kaçınanlara bu imkânı sağlayan Türk Ticaret Kanunu'nun 711. maddesinin payı bulunmaktadır.

Çek konusu, hukukumuzda esas olarak, 1957 yılından bu yana yürürlükte bulunan Türk Ticaret Kanunu'nun "Kıymetli Evrak" bölümünde düzenlenmiştir.

Çekin, para taşıma, para sayma zorluğunu ve sahte para kaygısını ortadan kaldırması, ciro (devir) yoluyla kolayca dolaşım imkânına sahip olması yanında; kayıtsız ve şartsız olarak üzerinde yazılı tutarın ibrazında ödenmesi ve vade unsuru taşımaması gibi özellikleri nedeniyle, çek kullanımı yönündeki tercih giderek artmış ve bono/poliçe gibi diğer ödeme araçlarından çok daha fazla kullanılır hale gelmiştir.

 Ancak, ticari hayatın gelişimi ve çek kullanımının hızla artması, özellikle çekin vadeli olarak kullanılır hale gelmesi ve karşılıksız çıkan çeklerin doğurduğu sorunlar nedeniyle, 1985 yılında çıkarılan 3167 sayılı "Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun" ile daha ayrıntılı düzenleme yapılması yoluna gidilmiş ve karşılıksız çek düzenlenmesi ile ilgili hapis cezası dahi getirilmiştir. Ancak daha sonra 2003 yılında, anılan Kanunda yapılan değişiklikler sırasında, Avrupa Birliği uyum süreci de dikkate alınarak, hapis cezası suçun mükerrer olarak işlenmesi haline dönüştürülmüştür.

Karşılıksız çıkan çek sayısının artışında etkisi olan ve bu nedenle de ticari hayatı olumsuz etkileyen ve yıllardır şikâyet konusu olan, yürürlükteki T. Ticaret Kanunu'nun 711. maddesinin 3. fıkrası: "Keşideci çekin kendisinin veya üçüncü bir kimsenin elinden rızası olmaksızın çıkmış olduğu iddiasında ise muhatabı çeki ödemekten menedebilir." hükmünü içermektedir.

Yapılan bir ticari işlem karşılığı ödemeyi çekle yapmak isteyen borçlu, çeki keşide ederek imzalayıp verdikten sonra, söz konusu 711. maddeden yararlanmak suretiyle, ödemeden kaçınmak veya ödemeyi geciktirmek amacıyla kötü niyetle, çekin rızası olmadan (çalınma, gasp veya kaybetme vs. nedenlerle) elinden çıktığı iddiasıyla bankaya başvurarak çekin ödenmesini yasaklayabilmektedir. Söz konusu ödeme yasağı için keşidecinin beyanı yeterli görülmekte, bu tip bir yasaklama için polis zaptı, mahkeme kararı, gazete ilanı gibi belgeler de aranmadığından Türk Ticaret Kanunu'nun 711. maddesinin uygulamada kötüye kullanıldığı bilinmektedir.

Ticaret dünyasından gelen şikâyetler de dikkate alınarak, söz konusu maddenin sağladığı hakkın kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla, şu günlerde TBMM'de görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı'na, 711. madde hükmünü içeren benzeri bir madde konulmamıştır. Dolayısıyla, söz konusu tasarının yasalaşması halinde, çeklerle ilgili bu sorunun da ortadan kalkacağı umulmaktadır.

Ancak, kanundaki söz konusu maddenin kötüye kullanılması yanında, gerçekten çekleri ellerinden rızaları dışında çıkmış olanlar da olduğu unutulmamalıdır. Bu durumdaki kişiler, ilgili bankaya, polise ve savcılığa durumu bildirmekle birlikte, sahte imzayla ciro edilerek ileriki tarihlerde piyasaya çıkarılan bu çekler nedeniyle mağdur oldukları gibi; bu çekleri ciro yoluyla iyi niyetle devralan kişilerde mağdur olmaktadırlar. Özellikle çek karnelerinin çok sayıda veya cilt halinde, çalınma, gasp veya kaybetme yoluyla gerçekten çek sahiplerinin elinden rızaları dışında çıkmış olması halinde, bu çek ciltlerini ellerine geçiren kötü niyetliler sahte imzalarla bu çekleri piyasada iyi niyetlilere dağıtarak, zincirleme ciro yoluyla çok sayıda insanın dolandırılmasına yol açabilmektedirler. Bu durumdaki esnaf ve tacir, ne zaman ortaya çıkacağı bilinmeyen ve yıllarca sürebilen, ortaya çıktığında da belirli kanuni süreler içinde itiraz edilerek imzanın sahteliği davası açılmadığı takdirde icra takipleriyle karşı karşıya kalabilmekte, ayrıca yıllarca dava peşinde koşmak durumunda kalmaktadırlar.

İşte bu tip mağduriyetlerin de önlenebilmesi bakımından, Türk parasında YTL'den TL'ye geçtiğimiz şu günlerde elimizde bir fırsat daha bulunmaktadır. TC Merkez Bankası'nın internet sitesine konulan ve 30.12.2008 tarihinde bankalara da gönderilen duyuru yazısında; bankalarca YTL üzerinden basılan eski çek karnelerinin, 1 Ocak 2009 tarihinden sonra da YTL ibaresi ile ya da TL olarak düzeltilip paraflanması suretiyle kullanılabileceği açıklaması yapılmıştır.

Oysa buna, örneğin üç ay, altı ay gibi belirli bir süre getirilerek, bu sürenin sonunda YTL olarak bastırılmış çeklerin kullanılmasının yasaklanması halinde; 1 Ocak 2009'dan önce çalınmak suretiyle kötü niyetlilerin eline geçmiş olan ve ciro silsilesi vasıtasıyla piyasada dolandırıcılık amaçlı kullanılan sahte imzalı çekler yoluyla, iyi niyetli üçüncü kişi esnaf ve tacirlerin dolandırılmasının önüne geçilebileceği gibi, çek karnelerini ciltli olarak çaldıran/kaybeden esnaf ve tacirin de yıllarca icra takibi ve açılacak davalarla uğraşmasını önleyecektir.