Türkiye-Rusya: Dostluktan nereye?

Tarih boyunca kimi zaman dost, kimi zaman düşman olan, ama kaderin cilvesi hep komşu olmak durumunda olduğumuz Rusya ile hiç beklenmedik bir anda, farklı ilişkilere girdik.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ekonomilerinin, birbirini tam anlamıyla tamamladığı iki ülke arasında, 1991 Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından, ilişkiler sürekli iyiye gitmiş ve 2020'li yıllarda dış ticaret hacminin 100 milyar dolara ulaşması hedeflenmişti.

Sovyetler Birliği'nin son dönemlerinde başlayan sıcak ilişkiler, onu izleyen dönemde de artış göstermiş ve yaklaşık 100 bin insanımız, ailesinin geçimini, bu ülke ile ilişkilerinden sağlamaya başlamıştı.

Öyle ki, bu ülkeye (Rusya) binlerce Türk öğrenci gitmiş, ülkeler karşılıklı kültürel alış verişi hızlandırmak için, yola çıkmışlardı. Türkler Rusça gazeteler çıkarmaya başlamış, Ruslar ellerinden geldiğince, Türk dilini öğrenme çabası içine girmişlerdi. Sokakta, Türkiye'yi görmeyen ya da görmeyi hayal etmeyen insana rastlamak zor hale gelmişti.

Türkler, Rusya'da, fırın, mağaza, süper maket, pideci, küçük atölyeler açmışlar, Ruslar ise Türkiye'de banka  (Denizbank) bile satın alma yanında milyonlarca dolarlık turistik yatırıma yönelmişlerdi.

Bir Rus askeri uçağının, yine bir dost ülke olarak kabul edilen Türkiye tarafından düşürülmesi, rüyalarda bile görülemeyecek bir gerginliği anında su yüzüne çıkardı. Rusya, serinkanlılıktan anında çıkarak, akıl almaz sert önlemlere başvurdu. Uçak, 25 yılda gelinen mesafeyi, bir anda sıfır noktasına getirdi. Bozulan ilişkiler, tarafların sert çıkışlarıyla, tırmanmaya devam ediyor. Ilımlı nokta yakalanamazsa, belki de dönülmez hal alacak. Binlerce otel boş kalacak ya da düşük kapasite ile zararına çalışacak. Sebze meyve üreticisi, malını Rusya'ya satamayacak. Rusya'da yatırımı olan binlerce insanımız, malını, yatırımını bırakıp, Türkiye'ye dönecek. Sonuçta, onlar da işsizler ordusuna katılacak. Tarafların her ikisi de, bu olumsuzluklardan zarar görecek. Yaralar henüz sıcak, bu nedenle gerek Rusya ve gerekse de ülkemiz daha acıyı hissetmiyorlar. Eğer kavga, bir şekilde barışla sonlanmazsa, yeniden onlarca yıl geriye giden ilişkiler ve uğranılan karşılıklı kayıpların telafisi çok zaman alacak.

Sonuçta öylesine olumsuz bir hale gelebileceğiz ki, Türk deyimi ile 'kavgada yumruk sayılmaz!' deyip, yeni ve sonu gelmez çatışmalara gireceğiz. Ülkemiz insanının uğradığı kayıpları, bu güne kadar gidermeye çalışan hiç bir 'dostumuz ' olmadı. Bundan böyle de olmaz. Herkes, kavga sonrası evine çekildiğinde, komşular yine baş başa kalacaklar. Ama dost değil, düşman olarak...