Türkiye ve Brezilya ağır bedel ödeyebilir
Brezilya Merkez Bankası eski Başkanı İbrahim Eriş, Türkiye ve Brezilya ekonomisini yorumladı.
SAO PAULO - Sao Paulo'da görüşme yaptığımız Brezilya Merkez Bankası eski Başkanı İbrahim Eriş, "Türkiye ve Brezilya'nın ağır bedel ödeme riski var" dedi. Ekonomilerin olağanüstü koşullardan geçtiğini, böyle dönemlerde bilinen, alışılan normal önlemlerin etkili olamayacağının altını çizen Eriş, "Brezilya krize girişten iki çeyrek sonra çıkışa geçti.
Bu açıdan Türkiye'ye göre durumu daha iyi. Büyük bir iç pazara sahip olması krizden çıkışın en önemli itici gücü oldu. Türkiye biraz geç çıksa da gelişen ekonomiler arasında iyi performansa sahip ülkeler arasında yerini alıyor. Belki içerden o kadar görmüyoruz ama, dışarıdan bakıldığında Türkiye ekonomisi güven veriyor. ABD ve AB'de yavaş büyümenin etkilerini dikkate almak gerekiyor. Her iki ülkenin parası değer kazanıyor; döviz kuru uygulamaları orta ve uzun dönem yatırımları caydırarak iki ülkeye ağır bedel ödetebilir" değerlendirmesini yaptı.
Spekülatif para girişi önlenmeli
İbrahim Eriş, Çin'deki koşulların farklı olduğunu, sert ekonomi politikası ve sert döviz yönetimi uygulayan bu ülkenin yüksek büyümeyi finanse edecek tasarrufa sahip olduğunu, dış kaynağa gereksinim duymadığını belirtti. Ülkemizde yüzde 17 dolayındaki tasarruf oranı nedeniyle dış kaynağa bağımlılığın arttığını, cari açık sorunun önemli bir sorun olarak varlığını sürdürdüğünü belirtti.
Brezilya'nın da benzer koşullara sahip olduğunu, tasarruf oranının yüzde 22 düzeyinde olduğunu, çözüm için iki ülkenin benzer önlemler alabileceğini söyledi. Spekülatif para girişlerinin vergilendirilmesi gerektiğini, girişte alınan vergilerin gelir eğrisinin eğimini başta düşürdüğünü, sonunda ise hızla yükselttiğini açıklayan Eriş, "Olağandışı tedbirler alacaksak, spekülatif para girişlerini önlemek için girişte de çıkışta da vergilendirmeliyiz. Brezilya girişte yüzde 4 vergi oranını yüzde 6'ya çıkardı. Ama bu yeterli değil. Benim düşünceme göre ciddi bir gelir vergisi düzenlemesi yapılmalıdır.
Tahvil ve gelirlere vergi, sıcak para girişini yavaşlatabilir. Paranın aşırı değerlenmesi önlenebilir. Bu da kısa dönemde değil ama, uzun dönemde girişimciye güven verecek bir araç olacaktır. Yatırımcı o zaman yeni kapasiteler oluşturma yoluna gidecek, büyüme hızlanacak ve sürdürülebilirlik sağlanacaktır. Bir ülkede 3-4 yıl para değeri yüksekse orada yatırımlar durur. Kısa dönemli yararlar için uzun dönemli gelecek inşası feda edilmemelidir. Cari açık yaratanlar, uzun dönemde sorun olarak cari açığı bahane gösterirler" dedi.
Türkiye ve Brezilya’nın benzer ve farklı yönleri
Türkiye ile Brezilya'nın farklı ve benzer özelliklerine ilişkin İbrahim Eriş şu değerlendirmeyi yaptı:
"İki ülke farklı kültüre sahip. Dünyanın en büyük Katolik kilisesi Brezilya'da. Türkiye ise ağırlıklı İslam kültürüne dayalı. Bunu şunun için söylüyorum, kültür farkı ekonomik gelişmeyi önemli ölçüde etkiliyor. Brezilya'da kadının iş yaşamına katılımı ülkemize göre daha iyi. Enformasyona dayalı ekonomide nüfusunun yarasını oluşturan kadınların sürdürülebilir büyüme için iş yaşamına girişinin hızlandırılması gerekiyor. Brezilya genç bir ülke, komşuları ile sorunları yok.
Tarihinin zaferlerine ve yenilgilerine tutsak olmuş bir algılaması yok. Türkiye ise çok ciddi dış politika sorunları olan bir bölgede yer alıyor. Brezilya geniş, henüz kullanıma açılmamış toprakları, zengin tatlı su kaynakları, çok farklı etnik gruplardan oluşan çok kültürlü yapısı, zengin petrol yatakları olan ülke. Türkiye ise Brezilya'ya göre daha girişimci insana, daha iyi oluşmuş altyapıya, gelişme yaratacak teknolojik birikime, büyük pazarlara yakın coğrafi konuma sahip. Brezilya'nın büyük savunma giderleri yapmaya ihtiyacı yok, Türkiye güçlü bir ordu bulundurmak zorunda. Daha bir dizi farklılıkları olduğu gibi, genç ve dinamik nüfusları, güçlü iç pazarları, birbirine yakın tasarruf oranları, sürdürülebilir büyüme için dış kaynak ihtiyaçları, spekülatif sıcak para girişinin cari açık üzerine baskısı gibi benzer yönleri de var."
"AB Projesinden umutsuzum"
AB'nin bir "ekonomik proje" olmadığını bir "kültüre dayalı siyasi proje" olduğunu belirten İbrahim Eriş, başından beri Türkiye'ye olmadık güçlük çıkarılacağını düşündüğünü anlattı.
Türkiye'nin önce kültür bakımından, sonra da nüfus büyüklüğü ve dinamik gelişmesi açısından AB'nin hazmedemeyeceği kadar önemli ülke olduğunu belirten Eriş, "Proje için iyi niyetli girişimler sürdürülmüştür. Türkiye tam üyeliğin güçlüklerini kavramıştır. Kuşkusuz kendi yolunu arayacak ve bulacaktır. Komşularla ilişkilerini geliştirmekte, yeni ittifaklar aramaktadır. AB Projesi'ne saplanıp kalmamak doğru bir tutumdur" değerlendirmesini yaptı.