Türkiye’de neredeyse herkes devlete “bağımlı”

Ahmet ARSLAN / Denetçi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Kamu harcamalarının son yıllardaki yapısı ve seyri ekonomik ve toplumsal gelişme açısından endişelerin artmasına neden olmaktadır. Özelleştirme uygulamalarının aksine aşağıda bazı örneklerini verdiğimiz yollarla devletin ekonomik ve sosyal hayatın içinde daha fazla rol oynaması uzun vadede ekonomik, sosyal ve hukuki sorunları beraberinde getirmektedir. Kısa vadede rahatlama sağlayan kamu kaynaklarının karşılıksız olarak bireylere aktarılması uzun vadede ise bağımlılık ve verimsizlik yaratmaktadır. 

1) Kamu ihalelerinin artan hacmi

2013 yılında mal ve hizmet alımı dolayısıyla kamu idarelerinin bütçesinden işletmelere yapılan ödemelerin toplam tutarı yaklaşık 120 milyar TL’dir. Söz konusu tutarın büyüklüğü ihalelerde meydana gelebilen suistimallerle birlikte dikkate alındığında ciddi sorunlar doğurmaktadır. Kamu ihalelerinin hacmindeki artış son yıllarda yeterli ihtiyaç analizi olmadan yapılan düzenlemelerle işlevi belirsiz ve kurumsal yapısı tartışmalı olarak çok sayıda kamu idaresinin kurulmasının da bir sonucudur. 

Kamu idarelerinin sayı ve hacmindeki artış hem kamu personeli sayısının hem de kamu kaynaklarında suistimal risklerinin artmasına neden olmuştur. 
Kamu ihalelerine bağımlılık ise işletmelerin yeni pazar arayışı ve verimlilik için çaba göstermelerine engel teşkil etmektedir. 

2) Kamu personelinin sayısında aşırı artış

2002 yılında kamu personeli sayısı yaklaşık 2 milyon kişi iken bu rakam 2014 yılında yaklaşık 3.2 milyon kişiye erişmiştir. Bu durum, ortalama hane halkı sayısının 4 kişi olduğu dikkate alındığında yaklaşık 12.8 milyon kişinin gelirinin kamudan sağlanması anlamına gelmektedir. 
Kamu personelindeki aşırı artışa paralel olarak da personel harcaması tutarı ise yaklaşık 111 milyar TL’ye erişmiştir.

Devletin istihdam kapısı olarak görülmesinin sonucu olarak personel sayısındaki aşırı artış liyakat ilkesinin dikkate alınmamasıyla birlikte düşünüldüğünde hem kamu personeli hem de devlet açısından sorunlar doğurmaktadır.

3) Sosyal yardımlarla hayatını idame ettiren kişilerin çokluğu

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre sosyal yardımlardan yararlanan kişi sayısı 6 milyon 370 bin 100’dür. 2013 yılında devlet bütçesinden yapılan sosyal yardımların tutarı ise 75.1 milyar TL’dir. Bu tutar kişi başına sosyal yardım tutarının aylık yaklaşık 1.000 TL’ye ulaşması anlamına gelmektedir. Bu rakamın 846 TL olan net asgari ücretten daha fazla olması gelir elde etme amacıyla çalışmayı anlamsız kılmaktadır. 

4) Sendika aidatlarının devlet tarafından ödenmesi

375 sayılı KHK gereğince sendika üyesi kamu personeline toplu sözleşme ikramiyesi adı altında aylık ortalama 15 TL (2015 yılında 20 TL) ödeme yapılmakta ve bu tutar personelden kesilip ilgili sendikaya aktarılmaktadır. Bu durum, sendikalı kamu personeli sayısının 1 milyon 468 bin 21 kişi olduğu hesaba katıldığında her yıl yaklaşık 264 milyon TL’nin (Memur-Sen’e 140 milyon TL, Kamu-Sen’e 80.1 milyon, KESK’e 43 milyon TL) devlet bütçesinden sendikalara aktarılması anlamına gelmektedir. Gelir kaynağı tamamen devlet tarafından karşılanan sendikaların ise devlet ile toplu sözleşme görüşmelerinde dirayetli olmaları ve gerçek anlamda sivil toplum kuruluşu olarak faaliyet göstermeleri beklenemez. 

5) Devlet Bütçesinden Sivil Toplum Kuruluşlarına Yapılan Yardımlar

2013 yılında dernek, birlik, kurum, kuruluş, sandık gibi “sivil” toplum kuruluşlarına yardım adı altında devlet bütçesinden 1.6 milyar TL aktarılmıştır. Kendi üyelerince karşılanması gereken söz konusu tutarın devlet bütçesinden karşılanması hem söz konusu kuruluşların gelişmesine hem de etkin bir baskı grubu olarak faaliyet göstermelerine engel teşkil etmektedir. 

Sonuç

Birey ve kurumların devlet kaynaklarına bu şekilde bağımlılığı demokratik kurum ve işleyişi ciddi şekilde zayıflatmakta, üretim, verimlilik ve katma değer yaratmayı engellemekte ve sonuç olarak ekonomik sistemin kendi kendini tüketmesi sonucunu doğurmaktadır. 
Bu bağlamda, ekonomide ve devlet imkanlarında bir anda veya nihayetinde meydana gelecek daralma söz konusu birey ve kurumların ekonomik varlığının ciddi şekilde zarar görmesine sebep olacaktır. Bu nedenle özelleştirme uygulamaları ile ortaya konulan liberal ekonomi politikalarıyla tutarlı olarak, kamu harcamalarının sosyal devlet kavramı sulandırılmadan ekonomi, adalet ve hukuk ilkeleri çerçevesinde yapılmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. 

Bu konularda ilginizi çekebilir