Üç liderden 23 Nisan oturumuna özel mesajlar
ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 23 Nisan 1920'de olduğu gibi bugün TBMM'nin, millet iradesini, demokrasiyi en güçlü şekilde savunan bir yapıya kavuştuğunu belirterek, "Bu Meclis, darbelerle yüzleşen, darbeleri sorgulayan, darbelerle artık hesaplaşan bir Meclis'tir. Bu Meclis iradesine, işleyişini, ruhuna yönelik her türlü saldırıya göğüs gerecek, millet iradesini namusu bilerek koruyup kollayacak bir Meclis'tir" dedi.
Erdoğan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulu'nda konuştu.
Başbakan Erdoğan, TBMM'nin 92. kuruluş yıldönümünü ile Türkiye'nin ve dünyanın tüm çocuklarının Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı en samimi duygularla kutladığını, Meclis'in ilk Başkanı olan Gazi Mustafa Kemal'i, Kurtuluş Savaşı'nı sevk ve idare eden ilk Meclis'teki tüm milletvekillerini rahmet ve minnetle yad ettiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"23 Nisan 1920'den bugüne Türkiye'nin istiklali, istikbali ve hürriyeti için emek sarfetmiş, ter dökmüş, bu çatı altında millet için hizmet üretmiş tüm parlamenterlere ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Bu anlamlı günde Ulus'taki tarihi binada Meclis'in ilk celsesinde yapılan ilk konuşmayı da güzel konuşmayı da bir hatıra olarak dikkatlerinize bir kelamı kibar olması sebebiyle ifade edeyim. Büyük Millet Meclisi'nin ilk geçici Başkanı Sinop Mebusu Şerif Bey, 23 Nisan 1920'deki ilk oturumda, ilk konuşmada şunları ifade etmişti: 'Tam bağımsızlık ile yaşamak azminde olan, ezelden beri hür ve bağımsız milletimiz, esareti şiddetle ve katiyetle reddetmiş ve derhal vekillerini toplayarak Meclis-i Alimizi vücuda getirmiştir. Bu yüce Meclis'in Allah'ın yardımıyla milletimizin içeride ve dışarıda tam bağımsızlığı dahilinde mukadderatını bizzat deruhte ve idare etmeye başladığını bütün cihana ilan ediyor, Geçici Başkan sıfatıyla Büyük Millet Meclis'ini açıyorum. Evet, 23 Nisan 1920'de Türkiye'ye olduğu kadar tüm dünyaya da Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı duyurulmuş, o tarihten itibaren de TBMM, bu ülkenin ve bu milletin tam bağımsızlığının zemini olmuştur. İlk Meclis tıpkı bugün olduğu gibi Türkiye'nin tüm renklerini, tüm dokularını, tüm farklılıklarını tek bir ruh, tek bir ideal, tek bir çatı altında toplamıştır. Bu ülke üzerinde yaşayan, varlığını idame ettiren, bu topraklar üzerinde nefes alıp veren her bir ferdi temsilen ilk Meclis'te diline, etnik kökenine, mezhebine bakılmaksızın bir ortak heyecan oluşturulmuştur. Şunu, altını çizerek ifade etmek durumundayım; Kurtuluş Savaşımızı sevk ve idare eden, Kurtuluş Savaşımızı zaferle sonuçlandıran ilk Meclis, hiç kuşkusuz başarısını herkesi kucaklayan, herkesi aynı heyecan etrafında toplayan yapısından almıştır. İlk Meclis, Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluş tablosunu ve felsefesini tartışmaya mahal bırakmayacak kadar ortaya koyan bir Meclis'tir. Cumhuriyetimizi kuran, dünyaya varlığımızı ilan eden, o Cumhuriyeti büyüten güç, işte o ilk Meclis'teki ruh ve heyecandır.
92 yıllık süreçte zaman zaman Meclisin iradesi ortadan kaldırılmış, milli irade kesintiye uğratılmış, hakimiyeti milliye ve siyasi iktidarlar baskı altına alınmak istenmiştir. Ancak şunu çok büyük bir memnuniyetle ifade etmeliyim ki tıpkı 23 Nisan 1920'de olduğu gibi bugün bu yüce Meclis, millet iradesini, demokrasiyi en güçlü şekilde savunan bir yapıya kavuşmuştur. Bu Meclis, darbelerle yüzleşen, darbeleri sorgulayan, darbelerle artık hesaplaşan bir Meclis'tir.
Bu Meclis, iradesine, işleyişine, ruhuna yönelik her türlü saldırıya göğüs gerecek, millet iradesini namusu bilerek koruyup kollayacak bir Meclis'tir. Gücünü milleten alan, milletimiz kadar güçlü olan bu Meclis, yürütme ve yargı erkleriyle birlikte 92 yıl önce olduğu gibi bugün de tam istiklalimizin ve aydınlık istikbalimizin teminatıdır.
Şu hususu özellikle vurgulamak istiyorum; Ankara'da Ulus'taki tarihi binada 23 Nisan 1920'de, İstanbul'un yani dönemin Hükümet ve Meclisinin merkezinin işgali üzerine toplanmıştır. Büyük Millet Meclisi, ülkenin ve milletin istiklali için teşekkül etmiştir. Meclise yönelik her türlü girişim ve müdahale, hiç kuşkusuz bu ülkenin istiklaline yönelik girişim ve müdahale anlamına gelecektir. TBMM'yi yok saymaya yönelik her girişim, istiklalimizi hedef alan, istikbalimizi karartan bir anlam taşıyacaktır. İstanbul ve Türkiye'nin diğer şehirlerini istila edenler, Büyük Millet Meclisi ve aziz milletimizden nasıl cevabını aldılarsa, milli irade ve demokratik rejime kastedenler de er ya da geç Meclis'ten, milleten ve yargıdan gereken cevabı alacaktır ve almaktadır."
"İnanıyorum ki, bizden sonra gelenler de Meclis'e müdahaleye göz yummayacaklardır"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İnanıyorum ki bizden sonra gelenler de aynen bizim gibi Meclis'in büyüklüğüne halel getirmeyecek, geçmişte talihsizce yaşandığı gibi Meclis'e müdahaleye göz yummayacaklardır" dedi.
Erdoğan, 23 Nisan dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, kendilerinin içinde bulunduğu süre içinde Meclis'e yönelik hiçbir müdahaleye ve müdahale planına göz yummadıklarını, müsamaha göstermediklerini belirtti.
"İnanıyorum ki bizden sonra gelenler, çocuklarımız ve gençlerimiz de aynen bizim gibi Meclis'in büyüklüğüne halel getirmeyecek, geçmişte talihsizce yaşandığı gibi Meclis'e müdahaleye göz yummayacaklardır" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"TBMM, aynı zamanda millet olarak bir arada yaşama azim ve kararlılığımızın teminatıdır. TBMM bir inanç veya mezhep grubunun, bir etnik kökenin temsilcisi değil, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan 75 milyonun temsilcisidir. İlk Meclis'te ortaya konan manzara ve felsefe son derece açıktır; bu ülkenin her bir ferdi, her türlü farklılığıyla beraber bu ülkenin tartışmasız şekilde birinci sınıf vatandaşıdır. Esasen bugünümüzü olduğu kadar istikbalimizi de teminat altına alacak anlayış işte budur."
"Meclis'in ruhuna olduğu kadar..."
Erdoğan, yüzyıllar boyunca aynı topraklarda bir arada yaşayan toplum kesimleri arasında ayrışmayı veya ayrımcılığı körüklemenin, bunu tahrik etmenin Meclis'in ruhuna olduğu kadar milletin kardeşliği ve hassasiyetlerine de kastetmek anlamını taşıyacağını belirterek, şöyle konuştu:
"Vatanımız ve milletimize yönelik her türlü terör faaliyetini, birlik ve kardeşliğimize yönelik her türlü fitne girişimini istiklalimize yönelik saldırı olarak görür ve ne pahasına olursa olsun savunuruz. Ancak milletin fertleri arasında bölgeler, şehirler arasında farklı muameleyi de aynı şekilde şiddetle reddederiz. Bu topraklar üzerinde nifak tohumları yeşertmek isteyenler bilsinler ki ektikleri tohum hiçbir zaman filize dönmeyecek, dönemeyecektir. Bu topraklar üzerinde hesabı olan çevrelere maşalık yapanlar, kirli emellerine asla ulaşamayacaktır. Sorunlarımızı çözerek, ihtiyaçları karşılayarak, kardeşliğimizi daha da yücelterek geleceğe hep birlikte yürümeye devam edeceğiz. Demokratik siyaseti, her türlü sorunun çözüm zemini olarak görerek güçlendirmeye, diyalog ve uzlaşı kültürünü geliştirmeye devam edeceğiz."
"TBMM, dostu için dost düşmanı için azamettir"
TBMM'nin; dünyanın tüm ülkelerine, tüm milletlerine karşı samimi ve dostane yaklaşım içine olduğuna ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"TBMM, tıpkı bu aziz millet gibi dostu için dost, düşmanı için ise bir azamettir. Başta komşularımız olmak üzere bölgemizde ve dünyada barıştan, huzur ve istikrardan, dayanışma ve paylaşmadan başka hiçbir emelimizin olmadığını dostumuz da düşmanımız da çok iyi bilmelidir. Dış politikamız elbette ki barış temeli üzerine inşa edilmiştir. Kendi halkına zulmeden, kardeşlerimize kasteden, halklara baskı uygulayan, özgürlükleri kısıtlayan hiçbir yönetime karşı sessiz ve tepkisiz kalamayacağımız da açıktır.
Türkiye Cumhuriyeti ve TBMM, kendi ulusal menfaatlerini en yüksek hassasiyetle korumakla birlikte vicdani, insanı ve evrensel değerleri her türlü siyasi hesabın üstünde tutar. Hiçbir ülkenin toprağında gözümüz olmadığını, hiçbir ülkenin içişlerine karışmayacağımızı herkes çok iyi bilmelidir. Yine barış adına, vicdan ve insani değerler adına kardeş halkalara yapılan saldırılar ve zulümlere sessiz, tepkisiz kalmayacağımız aynı şekilde bilinmelidir.
Son 9,5 yılda 3 kat büyüttüğümüz, rekor seviyede büyüme hızını yakaladığımız, her alanda yatırımları yoğunlaştırdığımız ülkemizi, el birliğiyle daha da büyütmeye ve yüceltmeye devam edeceğiz. Güçlü ekonomisiyle, aktif ve barışçıl dış politikasıyla, kardeşlik, huzur, istikrar ve güvenlik içindeki aziz milletimizin, Türkiye'nin sembolü olan ayyıldızlı bayrağımız inşallah daha bir onurla, daha bir gururla, şanla, şerefle dalgalanmaya devam edecektir."
Erdoğan, çocuklara çok daha parlak bir gelecek emanet etmenin karalılığı içinde olduklarını, bu hedef peşinde umut yüklü olduklarını vurgulayarak, Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere bütün İstiklal kahramanları, şehit ve gazileri, Meclis'te görev yapmış tüm siyasetçileri rahmet ve şükranla yad etti ve çocukların bayramını kutladı.
Kılıçdaroğlu: Bu Meclis yetkilerini hep geri almıştır
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, halkın iradesiyle seçilen milletvekillerinin hala tutuklu olmalarının, yasama görevini yapamamalarının, "bir demokrasi ayıbı" olarak karşılarında durduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, TBMM'nin 92. kuruluş yıldönümünü kutladı.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Birinci Meclis'in bütün üyelerini minnet ve rahmetle andığını ifade eden Kılıçdaroğlu, bir üyesi olmaktan gurur duydukları bu Meclis'in, "Hakimiyet milletindir" haykırışıyla yola çıkanların kurduğu bir Meclis olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, bu Meclis'in, düzenleyici bir dış iradeyle değil, doğrudan milletin iradesiyle, kendisini kurduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir başka ifadeyle TBMM, halkın iradesinin somutlaşmış hali olarak ortaya çıkmıştır. Bu Meclis, vatan sınırlarını belirleyen Meclis'tir. Vatanın işgalini sonlandıran ve bağımsızlık savaşını veren, kazanan Meclis'tir. Bu Meclis, sahip olduğu temsil kabiliyeti ile farklılıkları milli bir senteze dönüştüren Meclis'tir. Hiç şüphesiz ki bu Meclis, devrimci bir Meclis'tir. Yani devletin şekli ve yönüne karar veren, o yönelişin gerektirdiği devrimleri birbiri ardına yapan ve hayata geçiren bir Meclis'tir. Cumhuriyet devrimi son tahlilde bu Meclis'in eseridir.
Herkesin dikkatini çekmek isterim ki 20. yüzyılın başlarında yapılan diğer bütün devrimler tarihe karıştığı halde; Türkiye Cumhuriyeti devrimi tarih yazmaya devam etmektedir. Bunun temel nedeni, bu Meclis'in hakimiyet-i milliye prensibine sadık kalmasıdır. Devrimlerin doğası gereği, uygulamada zaman zaman yaşanan bazı acılar bu gerçeği değiştirmez. Değişimin ve dönüşümün her zaman bir maliyeti vardır. Kabul etmek gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti devrimi, bu maliyeti en düşük düzeyde tutmayı başarmıştır. Yakın tarihimize ilişkin bu detay, dikkatle not edilmeli ve değerlendirilmelidir.
Tarihi, siyasi husumet devşirilecek bir alan olarak görenler bilmelidirler ki Cumhuriyet devrimiyle bu millet arasında, bir siyasi kan davası hiçbir zaman olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır."
"Toplum sözleşmemiz budur"
Kılıçdaroğlu, "Bizim bir toplum sözleşmemiz var mı?" sorusunun yanıtının, kendileri için çok açık olduğunu belirterek, bir toplum sözleşmelerinin olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, "O sözleşme karşınızdaki duvarda yazılıdır: Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir. İşte bizim toplum sözleşmemiz budur" diye konuştu.
Egemenlik milletindir tezini, ister felsefi bir kavram, ister siyasi bir manifesto olarak alındığında, bu tezin, insanlığa en büyük zihni sıçramalarından birini yaşattığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Bu öylesine üretken bir kavramdır ki çağdaş uygarlığın bütün kazanımları bu kavramdan doğmuştur ya da üretilmiştir denilebilir" dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, çağdaş özgürlükler, insan hakları, hukukun üstünlüğü, akılcılık ve demokrasi gibi çağdaş uygarlığın olmazsa olmazlarını oluşturan bütün kavram ve kurumların, varlığını bu iki kelimeden oluşan manifestoya borçlu olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, sözlerini, "Bu, aynı zamanda öylesine objektif ve gerçekçi bir meşruiyet kaynağıdır ki millet egemenliğine dayanmayan bütün devletler ve rejimler, kahredici bir meşruiyet krizine savrulmuşlardır" diye sürdürdü.
"Millet hakimiyetine duyulan inanç"
Kendileri açısından, "Egemenlik milletindir" kavramının, ontolojik bir anlam ifade ettiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Öyle ki, çağdaş Türkiye'yi, onun bütün kazanımlarını, bugün ulaştığı düzeyi ve gelecek tasarımını, millet egemenliğinden bağımsız tanımak ve tanımlamak mümkün değildir. Daha yolun başında dile getirilen egemenlik milletindir haykırışı, hem işgale karşı milli bir itiraz, hem de işgalcilere karşı topyekün direnme iradesi olarak ortaya çıkmıştır. Egemenlik milletindir haykırışı, hem zafere ve kurtuluşa inancın parolası, hem de zaferden sonraki büyük devrimin, modern Türkiye'nin hangi temelde şekilleneceğinin habercisidir. Kurucu iradeyi formatlayan temel ilke budur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucuları, kuruluşun hemen ardından demokrasi denemelerine girişmişlerse; bir takım hak ve özgürlükleri tanımada Kıta Avrupası'nın bile önüne geçmişlerse; genç Cumhuriyeti henüz 26 yaşındayken ve hiçbir zorlama olmadan çok partili demokrasiyle buluşturmuşlarsa, bunun sebebi millet hakimiyetine duyulan samimi inançtır.
Cumhuriyet devrimini çağdaşı diğer devrimlerden ayıran en temel özellik, altını çizerek ifade edeyim ki her şeye rağmen halkın iradesinin gözetilmiş olmasıdır. Çok özel şartlarda ortaya çıkan birtakım uygulamaları, bugünün rahatlığında yargılayanlar, dönüp bir de dünyadaki diğer devrimlere bakmalıdırlar. Egemenliğin halka devrinin Avrupa'ya maliyeti iki dünya savaşı, sosyalist devrimin Sovyet halklarına maliyeti 20 milyonun üstünde insan kaybı oldu. Örnekleri çoğaltabiliriz. Tarihin analitik bir eleştiriye tabi tutulması başka bir şeydir -ki bunu tarihçiler zaten yapıyor- önyargılı bir yorumla tarihten husumet devşirmek ise başka bir şeydir."
"Sağlıklı yargılama, yönü geleceğe dönük olanıdır"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Egemenlik milletindir" kavramının, statik bir durumu ifade etmediğini, bunun, ucu açık bir kavram olduğunu vurguladı.
Egemenliği millete vermenin, her dönemde karşı karşıya oldukları bir sorunsal olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Egemenlik hangi ölçüde milletin elindedir? Bu soru, her dönem muhatap olacağımız bir sorudur ve bu ülkeyi yöneten herkes, bu sorunun muhatabı olacaktır. Biz, nasıl bizden öncekileri yargılıyorsak, bizden sonrakiler de bizi yargılayacaktır. Hem de aynı soru ve sorundan dolayı. Biz bunu garipsemiyoruz ve bizi çağdaş uygarlığa taşıyacak dinamiğin bu olduğunu düşünüyoruz. Unutmamalıyız ki geçmişi de yargılasanız, sağlıklı bir yargılama, yönü geleceğe dönük olanıdır" diye konuştu.
"Hukukun üstünlüğünün simgeleştiği bir tarihtir"
Kılıçdaroğlu, Meclis çatısı altında, altını özenle çizmeleri gereken bir sorunları daha bulunduğunu ifade ederek, halkın iradesiyle seçilen milletvekillerinin, halen tutuklu olmaları, yasama görevini yapamamalarının bir demokrasi ayıbı olarak karşılarında durduğunu söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, 23 Nisan'ın, milletin parlamenter sisteme olan inancının sembolü olan bir tarih olduğuna işaret ederek, "23 Nisan, bu milletin, bir meclis ile yönetilmek için gösterdiği cesaretin ve inadın simgesidir" dedi.
Kurtuluş Savaşı'nı yürüten, Cumhuriyeti kuranın hep bu Meclis olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Osmanlı'da ilk kurulan Meclis-i Mebusan'dan bu yana, bu Meclis'in sesinden rahatsız olanlar olmuştur. Bu Meclis'in, yani yasamanın sesini kısmak isteyenlerin, onun yerine yürütmenin iradesini koymak isteyenlerin, bilmesi gereken bir noktanın altını hep beraber çizmeliyiz: Bu Meclis, bu halk, ne istibdada, ne işgalcilere, ne ara dönemlere boyun eğmiş, hep sonunda yetkilerini yeniden kazanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratikleşme tarihi, bu Meclis'in yetkilerini savunma ve genişletme tarihidir. Bugün dahi bu Yüce Meclis'in yetkilerine göz dikenler, bu hususu hiçbir zaman akıllarından çıkarmamalıdırlar.
23 Nisan aynı zamanda hukukun üstünlüğünün simgeleştiği bir tarihtir. Kurtuluş Savaşı'nı verenler, bu Cumhuriyeti kuranlar, o zor şartlar altında dahi savaşımlarını hukuk içinde yönetme iradesini göstermişlerdir. Kurtuluş Savaşı, bu Meclis'in çıkardığı yasalar çerçevesinde yürütülmüştür. Cumhuriyeti kuranlar, ellerinde neredeyse sınırsız güç varken dahi bu Meclis'in, iktidarlara getirdiği sınırlamadan kaçınmamışlardır. Bu anlayış güçler ayrılığının yani çağdaş demokrasinin olmazsa olmazıdır. İktidar kudretinin, Meclis ile hukuk ile bağımsız ve tarafsız yargı ile sınırlandırılması, hem Cumhuriyet'in doğal evriminin hem de günümüz demokrasi anlayışının kaçınılmaz sonucudur. 23 Nisan, bu değerlere, bu demokratik ideallere sahip çıkma günüdür.
Biz ne dersek diyelim, halkımız engin bir sağduyuyla elindeki değerleri biliyor. Gururla ifade etmeliyim ki hangi dönemde, kim, ne tür sapmalara neden olursa olsun, Cumhuriyet devrimi daima doğru istikamette yürümüştür ve yürümeye de devam edecektir. Elbette ki Türkiye'nin temel yönelişi doğrudur ve elbette ki Türkiye'nin bugünü dününden, yarını da bugününden farklı olacaktır. Ve elbette ki 'Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.' Bu özgüvenle bayramınızı bir kez daha kutluyorum."
Bahçeli: Demrasimizin geriye gitmesi, milletimizin emanetine aykırılık teşkil edecektir
ANKARA - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ihtilal girişimlerinin, darbe düşünceleri veya demokrasinin anlamını bulanıklaştıracak fikir ve siyaset uygulamalarının, Meclis'in birikim ve kazanımlarına saygısızlık, tahammülsüzlük ve inkarcılık anlamına geleceğini söyledi.
Bahçeli, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, iftihar edilecek bir adanmışlığa eşlik eden derin manevi hassasiyet içerisinde, bir Cuma günü dualarla, kurbanlarla, Kur'an-ı Kerim ve Buhar-i Şerif tilavetleriyle açılan Büyük Millet Meclisi'nin, Türk Milleti'nin 20. yüzyıldaki en önemli adımı ve eseri olduğunu söyledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, her şeyden önce, bağımsızlığa duyulan bağlılığın, esarete gösterilen tepkinin ve millet egemenliğine karşı vazgeçilmez sadakatin adı ve tanımı olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Milli varlığın mukaddes bir bütün olduğunun ispatı, parçalanamaz ve el uzatılamaz bir değer olarak bayraklaştığının teyit ve temini, çatısı altında bulunduğumuz kutlu Meclisimizin başarısıyla ve garantisiyle cihana duyurulmuştur" diye konuştu.
"Fedakarlık, burada zirveye tırmanmış, vatan ve millet sevgisi buradan özgürlük kıvılcımını tutuşturmuştur" ifadesini kullanan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Anadolu'nun ortasında, o dönemin zor şartları altında, hilalin cihana meydan okuması, Türk milletinin hayat ve varlık haklarına sahip çıkması şüphesiz Büyük Millet Meclisi'nin üstün kabiliyeti ve mücadele azmiyle gerçekleşmiştir. Biliyor ve inanıyoruz ki milletimiz ruh hali, taşıdığı yüksek erdemler, sahip olduğu mizaç ve karakteri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin doğmasında başlıca faktörler arasında yer almıştır.
23 Nisan 1920 tarihi, Ankara'nın çorak ve bataklık yaylasında yeni bir umudun, yeni bir başlangıcın ve yeniden ayağa kalkışın müjdesi ve emperyalizmin vatan topraklarında barınmayacağının kararlılık duyurusu olmuştur. Büyük Millet Meclisi, bir yanda cepheleri yönetirken, öte yanda bağımsız ve onurlu yaşamanın esaslarını belirlemiş, bu uğurda ne gerekiyorsa da yapmıştır.
Bu Meclis'te milli vicdanın geleceğe ait bütün arzu ve beklentileri bir araya gelmiş, Cumhuriyetimiz bu ortam içinde yeşermiş ve filizlenmiştir. Aynı anda, hem savaşan, hem de meşruiyet çizgisinden ayrılmayarak, demokrasiyi kendisine pusula ve millet iradesini tek güç kaynağı olarak tayin eden böylesi demokratik müessese yapısına, o zamanki şartlar altında tesadüf etmek bir, iki istisna dışında neredeyse imkansızdır. En karanlık günlerde, sarsılmak ve zaafa düşmek üzere olan milli iman buradaki inanç ve iddiayla canlanmış, nihayetinde de Ulus'taki taş binada somutlaşan millet iradesinin rehberliğiyle zafer şafağı İzmir'de sökmüştür."
"Küresel plan ve senaryolar..."
TBMM'nin, binlerce yıllık haysiyet ve itibarı lekeletmediğini, Türk Milleti'nin gidecek, sığınacak veya vazgeçecek bir yurdu olmadığını gerek irfanıyla, gerek hamiyetiyle, gerekse de tutkusuyla ortaya koyduğunu ifade eden Bahçeli, "Tarih, Gazi Meclisimizin bu muhterem ve hayranlık uyandıran ulvi vasfını her fırsatta gösterecek ve milli yürekler her şart altında bunu hayırla yad edecektir" dedi.
"Egemenliğin yegane ve mutlak sahibi Türk milletinin temsilcileri olarak, sorumluluklarımızın farkında olmalıyız ve üstlendiğimiz milli vazifeyi yıpratmadan ve yaralamadan ileriye taşımalıyız" diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Millet egemenliğini yanlış yorumlayarak, kişisel heves ve hedeflerine meşruluk kılıfı geçirmeye uğraşanlar, dünün mana ve öneminden kendi hisselerine düşen payı almakta direnenler, küresel plan ve senaryolara sözcülük yapanlar Meclisimizin muhterem hatıralarından ders çıkarmalıdır.
Dün vatanımızı tasfiyeyle uğraşan sömürgeciliğin icra memurlarına bugün dayanak ve destek olarak, komşu coğrafyaların kaos ve karmaşaya girmesini ısrarla arzulayanlar ve batının bölünme senaryolarını Müslüman alemine kabul ettirmeye çalışanlar elbette iyi niyetli ve dürüst olmayanlardır.
Türk Milleti'ni cephelerde yenemeyenlere, birliğini gizli anlaşmalarla bozamayanlara ve bu coğrafyadaki mevcudiyetini ne yaptılarsa yok edemeyenlere, bugün güvenip teslim olmak kısa vadede muhataplarının iktidarlarını güvenceye alsa da uzun vadede ortaya çıkacak vebalden asla kurtaramayacaktır.
Kardeşlik bağlarımızı koparmak isteyenlere verilen her taviz, millet hakimiyetini zedelemeye dönük her boyun eğme, tarihimizi çarpıtmaya cüret edenlere gösterilen her müsamaha eninde sonunda yıkımı ve çözülmeyi sağlayacaktır ki buna bizim izin vermemiz, göz yummamız asla söz konusu olmayacaktır.
Kolay zahmetsizdir ve bununla birlikte ömrü de kısadır. Zor ve meşakkatli olan ise doğruya, Hakk'a bütünüyle bağlanmak, milli ilke ve inançların çizdiği yoldan ayrılmamaktadır. Milletimiz vasiliği, vesayeti ve her türlü dayatmayı reddettiğini 92 yıl önce göstermiş, kolayı, basiti ve bedelsiz mutluluğa ulaşmayı elinin tersiyle itmiştir."
Anayasa yapım çalışmaları
Türk milletinin, 92 yıl önce demokraside karar kıldığını, iradesinin her şeyin önünde ve üstünde olduğunu haykırdığını, bunun dışındaki her yol ve tercihe kapalı olduğunu açıklıkla ispatladığını vurgulayan Bahçeli, "Bu nedenle ihtilal girişimleri, darbe düşünceleri veya demokrasinin anlamını bulanıklaştıracak fikir ve siyaset uygulamaları Gazi Meclisimizin birikim ve kazanımlarına saygısızlık, tahammülsüzlük ve inkarcılık anlamına gelecektir. Geçmişin olağanüstü şartlarında bile, açık ve çalışır bir vaziyette bulunan TBMM'nin, ruhunu incitecek, yetkilerini gasp edecek ve varlığını ortadan kaldıracak tavır ve yönelişleri masum görmek hiçbir şart altında düşünülemeyecektir" şeklinde konuştu.
"Demokrasinin geriye gitmesi, yap boz tahtasına çevrilmesi, sivil ve askeri zorlamalarla aşındırılması en başta büyük milletimizin emanetine aykırılık teşkil edecektir" ifadesini kullanan Bahçeli, bu haliyle demokrasiyi kökleştirmenin, derinlik kazandırarak teminat altına almanın çok önemli olduğunu söyledi. Bahçeli, şöyle konuştu:
"Bunun için de ilk defa sivil nitelikli yeni bir anayasa yapım süreci önemlidir ve sonuca ermesi bizim açımızdan elzemdir. TBMM'nin Değerli Başkanı'nın, kararlı, samimi ve gayretli çalışmalarıyla yürüyen Anayasa Uzlaşma Komisyonu, temsil edilen partilerin oy oranlarına bakılmaksızın verilecek katkı ve çabayla amacına ulaşmalıdır. Türk Milleti, hak ettiği yeni anayasaya, gelecek yıl kutlayacağımız TBMM'nin 93. yıldönümüne kadar mutlaka kavuşmalı ve artık bu konu etrafında yapılan tartışmalar da uzlaşmayla ve olgunlukla bitirilmelidir. Önümüzdeki tarihi fırsat şahsi ve ideolojik çekişmelere kurban edilmemeli, siyasi hırslar belirlenen ilkelerin önüne geçmemelidir. Parti olarak biz bu sürecin olumlu bir şekilde yürümesi ve yeni bir anayasa hazırlanması konusunda elimizi taşın altına koymaya varız ve bunda da son derece kararlıyız."
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, milletin bütünüyle birlikte yaşamasının teminatı ve güvencesi olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Bin yıllık kardeşliğin ileri ve son merhalesidir. Meclis'in mukaddes ruhunu bölünmeye ve ayrılmaya alet etmeyi aklından geçirenlere hatırlatırım ki yanlış hesap yine buradaki büyük millet kuvvetinden dönecektir" dedi.
Milletin vicdan ve dimağının bölünmeye geçit vermeyeceğini belirten Bahçeli, "Sözde kimlik arayışında olanlar aradıkları ortam ve zemini bulamayacaklardır. Kavgayla değil barışla çatışmayla değil uzlaşmayla küslükle değil kucaklaşmayla fitneyle değil kavuşmayla her meselemizin üstesinden geliriz ve her mihneti dün olduğu gibi bugünde aşarız. İnancım ve ümidim bu şekildedir" diye konuştu.
Çocukların bayramını da kutlayarak, egemenliğin millet tarafından kullanılmaya başlandığı 23 Nisan 1920 tarihinin 92. yıldönümünün yeni bir doğruluşa aracılık etmesi dileğinde bulunan Bahçeli, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni bize emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm kurucu kahramanları ve vatanımızın selameti için canlarını seve seve ortaya koyan muhterem şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Cenab-ı Allah hepsinden razı olsun, kabirleri nur dolsun" diye konuştu.
(AA)