Ulusal tasarruf eğilimini artırmanın ekonomi politiği

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Prof. Dr. Havva TUNC / İÜ. İktisat Fakültesi/İktisat Bölümü Öğretim Üyesi
 
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES), Bireysel Sağlık Sigortası, mortgage gibi uluslararası finans kuruluşların fonksiyonları; ulusal tasarrufları artırabilmek, finansal piyasaların gelişimine ivme verebilmek, fon arzı yaratabilmek ve sermaye birikimini sağlamak olarak özetlenebilir. 
Gelişmiş ekonomiler, sermaye birikimini gerçekleştirmiş tasarruf eğilimi yüksek piyasalar olup bu finans kuruluşların piyasadaki varlıkları oldukça eskidir. Türk finans piyasasında faaliyette bulunan ve/veya bulunacak olan bireysel emeklilik sistemi, sağlık sigortası, mortgage gibi finans şirketlerinin Türkiye ekonomisinde fonksiyonlarını yerine getirebilmesi uluslararası piyasalardaki yapılanmaya benzer yapılanma göstermesi ile olasıdır.
Türk finans piyasasındaki BES, sağlık sigortası, mortgage gibi kuruluşlar gelişmiş ülke ekonomi piyasalarından farklı olarak bankaların bünyesinde yapılanmış ve/veya yapılanmakta olup onların bir yan kuruluşudur. 
BES bir yatırım aracı olup hane halkının (yatırımcının) küçük ve/veya büyük birikimini yatırım yaparak gelir elde ettiği bir sistemdir. Diğer bir deyişle tüketiciler birikimlerini, doğrudan doğruya bir finans kuruluşuna (banka) yatırım yapar gibi, BES hizmeti veren kuruluşa yatırır. Ve yasada belirlenen koşullar (giriş, çıkış vs.) çerçevesinde hane halkının birikimi para ve finans piyasasında gelir getirecek özel, tüzel ve kamu kurum ve kuruluşlarına plase edilerek yatırımcının gelir elde etmesi sağlanır. Bireysel emeklilik sisteminin diğer yatırım araçlarından tek farkı, adından da anlaşılacağı üzere, yatırımcının yasada belirlenen süre sonunda emekli olmasıdır. Ve yatırımcının kendi isteği doğrultusunda sistemle olan ilişkisi devam edebileceği gibi sonlanabilmektedir. Diğer bir deyişle, yatırımcının sistemle olan ilişkisinin sürmesinin anlamı ya emekli olması ve her ay belirli bir gelirin (emekli aylığı) sistem tarafından kendisine ödenmesidir ya da belli bir süre sonunda BES adı altında yapılan yatırımın anapara ve getirisi alınıp sistemden çıkılmasıdır.
Türkiye ekonomisinde BES'te yapılan düzenlemeyle, devlet bireysel priminin yüzde 25'ini hane halkları yerine sisteme ödemektedir. Devletin prim şeklinde olan desteği, ulusal tasarruf eğilimini gelişmiş ülke düzeyine çekebilmek içindir. Gerçekten, bu destek toplumsal tasarruf eğilimini artırır mı? Ulusal tasarruf eğilimini gelişmiş ülke düzeyine çeker mi? Sorusuna kesin bir cevap verebilmek oldukça zordur. Sorunun cevabının evet olabilmesi için % 25'lik prim desteğinin yeterli olup olmadığı, uygulamanın nasıl olacağı sorusuna verilecek cevaplar belirleyecektir. Bireysel emeklilik sisteminde %25'lik desteğin, sermaye birikimini yaratmada, ne kadar etkili olacağını, tek başına belirleyememektir. Sistemden çıkış ve sistemin uygulanışı oldukça önemlidir. Bireysel emeklik sistemine giren hane halkı(yatırımcı) bunun bir yatırım olduğu ve yapmış olduğu yatırım sonucunda hangi aralıklarla kazançtan pay alacağını ve bu payın ne kadar olacağı tahminine göre karar verecektir. Ve sistemden çıkmak istediğinde bunun mümkün olup olmayacağını, kazanç ve kayıplarının ne olacağını ve de verilen kazancın sisteme girerken kendisine söylenenle örtüşmediğinde veya beklentileri gerçekleşmediğinde sistemden çıkış koşullarının neler olduğunu bilmek isteyecektir.Ve ona göre yatırım yapıp yapmayacağına karar verecektir. 
Hane halkı (yatırımcı) yapmış olduğu yatırımdan en az 3 yıl pay alamayacağı ancak 3.yılın sonunda çıkmak isterse % 15, altıcı yılın sonunda %35, 10 yılın sonunda 56 yaşın altında olanın %60, 56 yaşın üstünde olan tamamını alabilecektir. Ve daha da önemlisi 3 yıldan önce sistemden çıkmak isteyen verilen yüzde 25'lik destek ve anapara kazancı alamayacağı sadece anaparasını alabilecek şekilde düzenlenmiştir. Diğer taraftan devletin vermiş olduğu %25 destek primiyle hedeflenen tasarruf eğiliminin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini 2013 sonunda yaratılacak fon miktarına bakıp söyleyebiliriz. Şimdilik kesin bir şey söylemek oldukça zor olmakla beraber Türk finansal piyasanın mevcut yapısına ve hane halkının gelir düzeyine bakarak iyimser olmak olası değildir. Şu anda sistemde bulunan fon miktarı 20,1milyar Dolar ve sistemde bulunan yatırımcı sayısı 3.1 milyon kişi olup 2013'te sisteme 500 bin kişinin katılacağı 2013 yılının sonunda toplam 3.6 milyon kişinin BES'te yer alacağı tahmin edilmektedir. Devletin 2013 bütçesinde BES'e ayırdığı katkı miktarı 1.25 milyar liradır.
Bütün bu yasal düzenlemeler dışında, BES'in başarılı olabilmesi yani ulusal tasarruf eğiliminin artırılabilmesi, BES adı altında toplanan fonların yatırım yapılabilecek alanlara aktarılmasını sağlayacak bir para ve finans piyasasının varlığı ile olasıdır. Daha açıkça ifade edilirse, para ve finans piyasasının varlığı yeterli olmayıp finansal piyasanın gelişmiş ve derinleşmiş olması yanı sıra finansal enstrümanların çokluğu oldukça önemlidir.
Hane halkının büyük bir kısmının kayıt dışında olduğu ve faiz geliriyle yaşamını sürdürdüğü bir ekonomide sermaye birikimini, mevcut bu koşullar altında bireysel tasarruf eğilimini artırmak için yapılacak düzenlemelere, Bireysel Emeklilik Sistemine verilen desteğe umut bağlamak gerçekçi olmadığı gibi hane halkının davranış eğilimleri ile de uyumlu değildir.
BES dışında birinci örnek olarak, sağlık sigortasına baktığımızda; sağlık sigortası düzenlemesinde ağız ve diş sağlığının sağlık sigorta kapsamı dışında bırakıldığı görülmektedir. ABD, İngiltere gibi ülkelerde ise ağız ve diş sağlığının sağlık sigortası kapsamında olduğu hatırlanırsa yaşam sigortasının neden gelişemediği anlaşılabilir. Zira sigortacılık riskin fiyatlanması olduğuna göre örneğimizdeki ağız ve diş sağlığı Türk hane halkının sağlık yapısına göre fiyatlanmalıdır. Her şeyin bir fiyatı ve riski olduğu unutulmamak kaydıyla sigortalamanın yapılması gerekmektedir. Diğer bir örnek olarak, ipoteğe dayalı kredi sistemine göre ev sahibi olma uygulaması olan mortgage verilebilir. Mortgage kuruluşları, Türk finans piyasasında bankacılık sektöründe faaliyette bulunan bankaların bünyesinde bulunan alt şirketi olarak yapılanması yanı sıra verilen mortgage kredisinin gerek kredi ve peşinat miktarı gerekse kredinin vadesi itibarıyla gelişmiş piyasalardan ayrışmaktadır.
Sonuç olarak, mortgage, sağlık sigortası ve ana konumuz olan BES gibi uluslararası finansal kuruluşların Türkiye ekonomisinde fonksiyonlarını yerine getirebilmesi ve Türk finans piyasasında hedeflenen gelişmeyi gerçekleştirebilmesi, iç piyasadaki düzenlemelerin gelişen piyasalardaki düzenlemelerle benzer yapılanmasıyla olasıdır. Yapısal olmamak kaydıyla ufak ayrışmaların olabileceği de göz ardı edilmemelidir.