Vergide kısmi uzlaşma kimin yararına?

Yrd. Doç .Dr. Yusuf İLERİ / Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Uzlaşma müessesi, vergi ilişkisinin tarafl arı olan idare ve mükellefi yargılama öncesinde bir araya getirmekte, tarafl ara anlaşmaları için bir fırsat vermektedir. Bu noktadan sonra her iki taraf için de söz konusu olan “ya hep ya da hiç”tir. Bu kadar net ve keskin bir yol ayrımında önceki bu son durakta her iki tarafa da yüksek sorumluluklar düştüğü açıktır. Bu, ast üst ilişkinin üst tarafı olması hesabıyla idareye daha fazla yük düştüğü ortadadır. 

İdarenin yükü, uzlaşma ile ilgili kuralları özenle uygulaması ve mükellef haklarını koruması ile bağlantılıdır. Hiç kuşku yok ki nihai kertede bunun nimetlerinde Hazine faydalanacaktır. Zira kamu alacağı sürüncemede kalmadan tahsili mümkün olacaktır. Bunu sağlayacak araçlardan biri de kısmi uzlaşmaya daha fazla işlerlik sağlanmasıdır. Zira birden fazla matrah ve matrah farkında doğan vergi tarhiyatlarında bazı matrah ve matrah farkları mükellefe haklı görünürken bazıları da tam tersine haksız gelebilir. 

Böyle bir durumda mükellefin tarhiyatın haklı gördüğü tarafı üzerinde uzlaşmak, böylece riskini azaltarak diğerlerini yargıya götürmeyi tercih etmesinden daha doğal bir şey olamaz. İdare ise bu durumda bir kısım alacağına sorunsuz kavuşmuş, kalan kısım için mükellefin yükünü hafifl etmiştir. Kısmi uzlaşma olarak nitelendirilen bu sınırlı uzlaşmanın da hem devletin hem de mükellefin yararına olduğundan şüphe yoktur. Peki, mevzuat bu konuda ne demektedir? 

Uzlaşma müessesi Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenmiştir. Yasa uzlaşmayı, tarhiyattan önce ve tarhiyattan sonra olmak üzere iki ayrı şekilde dizayn etmiştir. Uzlaşmaya ilişkin ayrıntılı hususlar ise bu başlıklar altında iki ayrı yönetmelikle düzenlenmiş; kısmi uzlaşmaya ilişkin hükümler bu yönetmeliklerde geçmiştir. Bu yönetmelikler kısmi uzlaşmaya farklı, hatta taban tabana zıt olacak şekilde yaklaşmışlardır. 

Tarhiyat öncesinde, kısmi uzlaşmaya imkân tanındığı halde; tarhiyat sonrasında ihbarnamenin bütünlüğü ilkesi ile yaklaşılmış kısmi uzlaşma kabul edilmemiştir. Tarhiyat Öncesi Yönetmeliği’nin 16. maddesinde kısmi uzlaşmadan söz edilmektedir. Bu hükümlere baktığımızda kısmi uzlaşmanın ancak uzlaşma görüşmeleri sırasında istenebileceği görülür. 

Maddenin 6. fıkrasında “Uzlaşma görüşmeleri sırasında kısmi uzlaşma talebinde bulunulması halinde, tutanağın açıklama bölümünde inceleme raporunda eleştirilen matrah farklarından hangilerinde uzlaşma talep edildiği ve bunlara ilişkin olarak uzlaşılan vergi ve ceza miktarı belirtilir” denilmiştir. 7. bendinde ise “Kısmi uzlaşma yapılması durumunda, uzlaşma talep edilmeyen veya uzlaşılamayan matrah farkları için gerekli tarhiyat yapılmak üzere inceleme raporu vergi dairesine gönderilir” hükmü yer almıştır. 

Bu hükümlerden açıkça ifade edildiği üzere tarhiyat öncesinde, kısmi uzlaşma mümkün hale getirilmiştir. Ancak burada şöyle bir sorunun çıkması muhtemeldir. Mükellefin kısmi olarak uzlaşmak istediği matrah farklarına isabet eden vergi ve cezalar raporda ayrıca hesaplanmamış ve gösterilmemiş ise nasıl olacaktır? Zira, alıntı yapılan yönetmelik hükümlerinde de vurgulandığı üzere uzlaşma vergi ve ceza tutarları üzerinde yapılmakta ve uzlaşma tutanağına üzerinde uzlaşılan tutarların yazılması gerekmektedir. İşte şayet vergi inceleme raporunda her bir matrah farkı üzerinden tarh edilecek olan vergi ve ceza tutarları belirtilmemiş ise, uzlaşma komisyonu nasıl bir yol izleyecektir? Bu koşullarda izlenecek yol yönetmelikte belirtilmemiştir. 

Akla gelen, bu hesaplamaları yapmak üzere raporun geri gönderilmesi ya da kısmi uzlaşma talebinin reddidir. Bir üçüncü yol olarak bu hesaplamanın uzlaşma komisyonu tarafından yapılması düşünülebilir; ancak hem yönetmelik buna kapalıdır, hem de pratikte uzlaşma komisyonlarının böyle bir zamanı yoktur. Şu halde vergi tarhiyatına konu edilen her matrah farkı ile ilgili hesaplamanın raporda ayrıca gösterilmesi önem arz etmektedir. Şayet talebe rağmen herhangi bir nedenle kısmi uzlaşma yapılmaz ise mükellefin tutanağına şerh düşmek ve konuyu yargıya taşımaktan başka yapacağı bir şey yoktur. 

Ancak bu aşamada tutanağa mükellef tarafından konacak bir çekincede uzlaşma komisyonunun tavrının belirleyici olacağı açıktır. Zira çekinceye izin verilmemesi halinde sonradan açılacak bir davada bu yöndeki bir iddianın değer taşıması, yargının buna inanmasına bağlı kalacaktır. Şu halde mükellef haklarını korumak adına idareye düşen bu şerhi uzlaşma tutanağına yazmasıdır. Bu şerhin geçirilmediğine ilişkin iddialarda, yargının perdeyi aralayarak işin gerçek yönüne ulaşması, uzlaşma müessesine katkı sağlayacaktır. 

Tarhiyat sonrasında ise, yönetmeliğin 7. maddesinde kısmi uzlaşmadan söz edilmektedir. Yönetmeliğin 7. maddesinde “Uzlaşma talebi, ihbarnamede yazılı vergi ve cezanın tamamı için yapılır. Tarhiyat sonrası uzlaşmada kısmi uzlaşma talebinde bulunulamaz” denilmiştir. Ancak maddenin ikinci cümlesi yani “kısmi uzlaşma talebinde bulunulamayacağına” ilişkin hüküm Danıştay 4. Dairesi’nin 14.06.2000 tarih ve Esas No:1999/5635, Karar No: 2000/2810 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. Ne var ki aradan geçen uzun 15 yıla rağmen iptal edilen hüküm yerine yeni bir düzenleme yapılmaması aslında idarenin yaklaşımını ifade eder. Bu durum, kısmi uzlaşma taleplerine idarenin rıza göstermeyeceğine işarettir. Esasen tarhiyat sonrası uzlaşmada kısmi uzlaşma yapmanın idare yönünde bir zorluğu vardır. Zira burada artık tarhiyat ihbarnameye döküldüğü için dönemsellik ilkesi gereği bir dönem için bir tek ihbarname düzenlenmektedir. 

Uzlaşma, vergi tarhiyatlarında ön işlem olarak kabul edilmektedir. Vergi tarhiyatlarında ön işlemlerdeki hak ihlalleri kendinden sonraki işlemleri hükümsüz kılacak yönü vardır. Uzlaşma gibi kesin ve nihai bir şekilde tarhiyatı sonlandıracak önemdeki bir mükellef hakkının ihlali noktasında, bu hakkı korumak adına idarenin ve yargının göstereceği en yüksek düzeyde duyarlılık nihai noktada kamu yararına hizmet edecektir.