WWF'den leopar tepkisi

WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem, Diyarbakır'da bir çoban tarafından av tüfeğiyle öldürülen leoparın, bu türün korunması konusunda hazırlıksız olunduğunun göstergesi olduğunu bildirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ADANA - Doğal Hayatı Koruma Vakfı'ndan (WWF) yapılan yazılı açıklamaya göre, vakfın doğa koruma direktörü Kalem, Türkiye'de artık neslinin tükendiği varsayılan leopara yıllar sonra "mucizevi" bir şekilde yeniden kavuşma duygusunun yarattığı heyecan ile onu aynı anda kaybetmiş olmanın yarattığı hayal kırıklığının iç içe olduğunu belirtti. 

Bir zamanlar, Türkiye'nin bir bölümünü de kapsayan Kafkasya bölgesinde sık görülen leoparın, artık kritik düzeyde tehlike altında olduğunu ifade eden Kalem, ''Leoparın mevcut ana popülasyonu, İran'ın kuzeybatısı ile Azerbaycan ve Ermenistan'ın güneydoğusu arasındaki dağlık bölgededir. Gürcistan ve Rusya'nın Büyük Kafkasya bölgesinde de bu merkezden uzaklaştıkça azalan sayılarda leopar görülmektedir. Bu bakımdan bazı bireyleriyle ülkemizin doğusunda nadiren de olsa karşılaşmak sürpriz sayılmamalıdır'' ifadelerini kullandı. 

Diyarbakır'da yaşanan olayın, nesli tehlike altında olan leoparın Türkiye'deki varlığı ve insanla karşı karşıya gelmesi halinde yaşanabileceklerin en acı kanıtı olduğunu vurgulayan Kalem, şunları kaydetti: 

''Bu olay, ülkemizde böyle bir türün korunması konusunda ne kadar hazırlıksız durumda olduğumuzun bir göstergesidir. Yetkililerden beklentimiz, yaşanan bu olayla ilgili idari ve hukuki süreçlerin işletilerek kamuoyunun bilgilendirilmesi ve benzer olayların bir daha yaşanmaması için hemen harekete geçilmesidir. Yayılış alanındaki genel nüfusu bugün olağanüstü seviyede düşen ve popülasyonları parçalanarak yok olmanın eşiğine gelen bu bayrak türün yeniden hayata dönmesini sağlamak, yalnız kendilerinin değil, beslendiği diğer türlerle birlikte yaşam alanlarının, hatta göç yolları ve kaynak popülasyonlarının da bütüncül bir yaklaşımla korunmasını gerektirmektedir. Bu da ancak, leoparın yaşadığı ülkelerin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeleri ve bu konuda işbirliği yapmalarıyla mümkün olabilir.'' 

WWF ve IUCN'in (Dünya Doğayı Koruma Birliği) girişimleriyle 2007 yılında bölgesel Kafkasya Leopar Koruma Stratejisi'nin hazırlandığını hatırlatan Kalem, deniz kaplumbağası örneğinde olduğu gibi, Orman ve Su İşleri Bakanlığı öncülüğünde, uzmanlar ve sivil toplum kuruluşları ile diğer paydaşların katılımıyla bu stratejiyle uyumlu bir ulusal eylem planının acilen hazırlanması gerektiğine dikkati çekti. 

Leopar gibi "karizmatik" bir türün Türkiye'deki varlığının ulusal gurur vesilesi ve doğal alanların her şeye rağmen hala değerini koruduğunun göstergesi olduğunu dile getiren Kalem, şöyle devam etti: 

"Bu haber bütün dünyanın gözlerinin üzerimize çevrilmesine yol açmıştır. Ancak, böyle bir olayla gündeme gelmek ülkemiz adına aynı derecede üzücü olmuştur. Bu olaydan ders çıkarmak ve bir daha aynı şeyi yaşamaktan kaçınmak için türün ülkemizdeki varlığının çok daha iyi anlaşılmasını sağlamak, hayvanın yaşaması muhtemel habitatları ve kullandığı olası ekolojik koridorları belirleyip koruma altına almak, beslendiği dağ keçisi, karaca gibi büyük otoburların yeterli popülasyonlara sahip olmasını sağlamak, insanla hayvanı karşı karşıya getirmeyecek önlemleri almak, yöre halkının uğrayacağı zararları tazmin edecek mekanizmaları geliştirmek, farkındalık yaratmak ve izleme programlarını devreye sokmak zorundayız. Yapmamız gereken onun öldürülmesini değil, insanla birlikte var olmasını sağlamaktır.''