Yaklaşan ABD seçimleri demokratlar üzerindeki baskıyı arttırıyor
Orhan AKIŞIK
Kasım ayında yapılacak ara seçimlere yaklaşılırken Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki mücadele de giderek kızışmakta. Siyahi bir politikacının başkanlık koltuğuna oturmasını başından beri içlerine sindiremeyen Cumhuriyetçiler, seçimleri Obama yönetimi için bir güven oylamasına dönüştürmenin gayreti içindeler. Ellerindeki en büyük koz ise, hala güçlenme belirtisi göstermeyen ekonomi ve beraberindeki yüksek işsizlik. Amerikan tarihinin Büyük Depresyon'dan sonraki en şiddetli resesyonunun üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen %10 sınırını zorlayan işsizlik, en önemli ekonomik sorun. Bütçe direktörü Peter Orszag'un yaz ortasında görevini bırakmasından sonra ekonomi ekibinin kilit isimlerinden Christina Romer ve Larry Summers da üniversitedeki görevlerine dönme kararı aldılar. Ardı arkasına gelen bu istifalarda ekonomide işlerin beklendiği gibi iyi gitmemesinin payı olduğu yadsınamaz.
Ancak sorunlar, şimdiki yönetimin hatalarından kaynaklanmıyor. Bush döneminin ağır siyasi ve ekonomik mirasını üstlenmeleri, Demokratların en büyük şanssızlığı. Clinton döneminde
yaratılan bütçe fazlasını tüketip eksiye geçmek, önceki yönetimin en büyük yanlışlarından biri. Fakat bunu geçim derdine düşmüş halka anlatmak zor. Anketler, bilinçli seçmenler dışında kalan geniş bir kesim için geçmişte olanların fazla öneminin olmadığını gösteriyor. Washington Post ve ABC tarafından yapılan kamuoyu yoklaması sonuçlarına göre, Obama yönetiminin ekonomi politikasına destek giderek azalmakta. Seçmenlerin % 39'u Demokratların politikalarını desteklerken, Cumhuriyetçileri destekleyenlerin oranı % 43. 2002 yılından bu yana ilk defa ibrenin Cumhuriyetçiler yönüne dönmesi, Kasım'daki seçimde bu partinin Kongre'de çoğunluğu sağlamasıyla sonuçlanabilir.
Büyük Depresyon'dan bu yana Amerikalı politikacı ve iktisatçıların üzerinde durdukları en önemli konulardan biri işsizlik. 1946 yılında Başkan Truman döneminde çıkarılan İstihdam Yasası bu hassasiyetin bir sonucu. Yasa, federal devlete tam istihdamı sağlamak için tüm politika araçlarını kullanma yetkisini veriyor. Tam istihdamın sağlanması için gerekli politikaların oluşturulması, Beyaz Saray Ekonomik Danışma Kurulu ve Kongre Birleşik Ekonomi Komitesi'nin dışında FED'in de görevleri arasında. Fiyat istikrarının yanısıra tam istihdamı sağlama konusunda üstlendigi misyon FED'i diğer merkez bankalarından ayıran en önemli özellik.
Ekonomiye ihtiyacı olan ivmeyi kazandırmak ve işsizliği azaltmak için uygulanacak politikaların niteliği konusunda Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki tartışma tüm hızıyla devam ediyor. Altyapı yatırımlarının yanısıra vergi indirimleriyle de büyüme ve işsizlik sorununa çözüm getirmeyi amaçlayan Demokratlar, Bush döneminde yürürlüğe giren ve bu yıl sona erecek olan düşük ve orta gelirliler üzerinde vergi indirimini öngören yasayı uzatmaya kararlılar. Ancak, Temsilciler Meclisi'nde Demokrat grubun lideri Steny Hoyer, oylamanın 2 Kasım'daki seçimlerden sonraya bırakıldığını açıkladı. Nedeni, Senato'daki Cumhuriyetçi kanadın, yüksek gelir grubundaki insanları kapsamayan bir vergi indirimine destek vermeyeceği yönündeki mesajı. Obama'nın karşı çıktığı bu görüşün tasarıya eklenmesinin, eyaletlerin gelirlerini azaltarak eğitim ve sağlık hizmetlerine darbe vurması dışında kamu sektöründeki işsizliği daha da arttıracağına şüphe yok.
Son elli yıllık dönem dikkate alındığında, ABD başkanlarının temsil ettikleri siyasi görüşten
bağımsız olarak ekonominin gerekleri doğrultusunda politikaları uygulamaya koydukları
söylenebilir. Bu bağlamda, gerek Cumhuriyetçiler gerekse de Demokratlar sadece arzı arttırmayı amaçlayan Klasik politikaları değil, aynı zamanda talep artışını da teşvik eden Keynesyen politikaları hayata geçirmişlerdir. Demokrat Başkanlar Kennedy, Clinton ve Obama dönemlerinde olduğu kadar Cumhuriyetçi Başkanlar Nixon, Reagan ve Bush dönemlerinde de, bu almaşık politikanın izleri görülmektedir. 1961 yılında Başkan olan Kennedy'nin ekonomik politikaya ilişkin en önemli icraatlarından biri, şahıs ve kurumlar vergilerini düşürmesiydi. Amaç, tüketim ve yatırımı teşvik ederek gelir ve istihdamı arttırmaktı. Bu politika başarılı da oldu. Vergi indirimleri beklendiği gibi üretimde artışa yol açtı.
2000 yılında Başkan seçilen Bush'un da ekonomi politikasında Klasik ve Keynesyen politikanın etkilerini görmek mümkün. Gerek vergi indirimleri gerekse harcamalardaki artış, Bush dönemine de damgasını vurmuştu.
Obama yönetiminin iktidara gelir gelmez uygulamaya koyduğu 787 milyar dolar tutarındaki
teşvik paketinin, ekonominin resesyondan çıkışındaki katkısı inkar edilemez. Vergilerin
düşürülmesi mi yoksa harcamaların arttırılması mı büyüme üzerinde daha etkili ? Yanıtlanması zor bir soru. Öncelikle, harcamaların çarpan etkisinin vergi indirimininkinden daha yüksek olduğu bir gerçek. Bir başka deyişle, harcamalardaki artışın büyümeye katkısı vergilerdeki azalmanın katkısından daha yüksek. Çünkü, vergilerdeki azalma sonucu gelirde meydana gelen artışın tamamının harcamaya dönüşmesi söz konusu değil. Bu, işsizliğin yüksek olduğu bir ekonomide çok olası bir gelişme. Borç içinde yüzen gelecekten kaygılı insanların ellerine geçen fazla parayı tüketime yöneltmesi rasyonel düşünceyle bağdaşmıyor. Son zamanlarda tasarruflardaki artış, bu düşünceyi kısmen doğrulamakta. Ekonominin güçlenmesi, bir başka deyişle büyümenin sürekliliği orta ve uzun vadede üretim artışını teşvik edecek arz-yanlı politikaların uygulanmasını gerektirse de, kısa vadede talep artışını teşvik edecek harcama politikalarını uygulamaktan başka çare yok.