Yeni (Dış) Ticaret Bakanlığı'na Ticaret Politikası Araçları Genel Müdürlüğü gerekli

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dr. Müslüm Yılmaz / DTÖ Hukuk Müşaviri

Başbakanlığa bağlı bazı kuruluşların bakanlıklar şeklinde yeniden yapılandırılması amacıyla hükümete kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veren kanun geçtiğimiz günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edildi. Kamuoyuna yansıyan bilgilerden, hükümetin bu yeniden yapılandırmaya yönelik kanun hükmünde kararnameleri zaman kaybetmeden (genel seçimden önce) hazırlayacağı anlaşılıyor.  Hali hazırda Başbakanlığa bağlı bir kurum durumunda olan Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın (DTM) da bu yeniden yapılandırma çerçevesinde bir bakanlık çatısı altına alınması kuvvetle muhtemel görünüyor.  DTM'nin hangi bakanlık içerisinde yer alacağı ve bu bakanlığın başka hangi kurumların işlevlerini de üstleneceği netlik kazanmamış olmakla birlikte, dış ticaret konlarını bünyesine alacak olan bakanlıkta ticaret politikası araçları konusunda bir genel müdürlüğe yer verilmesi Türk sanayiinin menfaatleri bakımından son derece yerinde olacaktır.

Ticaret politikası araçları dampinge karşı önlemler, telafi edici önlemler ve korunma önlemlerinden oluşmaktadır. Dampinge karşı önlemler Türkiye'ye dampingli fiyatlarla yapılan ithalatın benzer malı Türkiye'de üreten üreticilere verdiği zararı gidermek amacını taşır. Telafi edici önlemler üreticilerimizi sübvansiyonlu ithalatın neden olduğu zarara karşı korur. Korunma önlemleri ise belli bir malın ithalatında meydana gelen ciddi bir artışın benzer veya doğrudan rakip malı üreten Türk üreticiler üzerinde meydana getirdiği ciddi zararı gidermeye yönelik önlemlerdir. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyesi olan ülkeler bu örgütün ticaret politikası araçlarının nasıl kullanılması gerektiği konusundaki kurallarıyla bağlıdır. Bu anlaşmalar Türkiye tarafından onaylanarak yürürlüğe konmuş ve Anayasanın 90. maddesi uyarınca kanun hükmünde metinlere dönüşmüştür.

Türkiye ticaret politikası araçları konusunda, DTÖ anlaşmalarına ilave olarak, kendi milli mevzuatını da çıkarmış ve uygulamaya koymuştur.  Dampingli ve sübvansiyonlu ithalata karşı alınacak önlemleri düzenleyen İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuat 1989 yılından, Korunma Önlemleri Mevzuatı ise 1995 yılından beri yürürlükte bulunmaktadır.  Konuyla ilgili mevzuatının göreceli olarak yeni olmasına rağmen, Türkiye kısa sürede ticaret politikası araçlarına en sık başvuran ülkeler arasındaki yerini almıştır.  DTÖ istatistiklerine göre, 1995-2010 döneminde Türkiye dampinge karşı önlemleri en sık uygulayan ülkeler arasında beşinci, korunma önlemlerini en çok uygulayan ülkeler arasında ise ilk sıradadır.  Buna karşılık, dünyadaki trende paralel olarak, Türkiye sübvansiyonlu ithalata karşı uygulanan telafi edici önlemlere sık başvurmamaktadır.  Bu alanda alınan ilk ve tek önlem, Hindistan menşeli PET filmlerle ilgili olarak 2009 yılında yürürlüğe konulmuştur.

Yürürlükte bulunan mevzuata göre, ticaret politikası araçlarıyla ilgili soruşturmaları yürütme görevi DTM İthalat Genel Müdürlüğü'ndedir.  Bu genel müdürlük içerisinde yer alan dairelerden biri dampingli ve sübvansiyonlu ithalata yönelik soruşturmaları, bir diğeri korunma önlemi soruşturmalarını yürütmektedir.  Bir diğer daire ise her üç ticaret politikası aracı çerçevesinde yürürlüğe konulan önlemlerin etkisiz kılınmasını engellemeye dönük çalışmaları yürütmektedir.

Geride bıraktığımız on yıllık zaman zarfında, DTM'nin yeniden yapılandırılması konusunda çeşitli kanun tasarıları üzerinde çalışılmış, bu çalışmaların bazılarında Müsteşarlık teşkilatına "Ticaret Politikası Araçları Genel Müdürlüğü" adı altında yeni bir ana hizmet biriminin eklenmesi amaçlanmış ancak bu konuda bir netice alınamamıştır. Mevcut hükümetin Başbakanlığa bağlı bazı kurumları bakanlık şeklinde örgütleme amacına yönelmiş olması, Ticaret Politikası Araçları Genel Müdürlüğü'nün kurulması konusunda çok önemli bir fırsatı da beraberinde getirmektedir.  Yeni kurulacak olan ve DTM'nin işlevlerini de üstlenecek olan bakanlıkta Ticaret Politikası Araçları Genel Müdürlüğü'ne yer verilmesi devlete kayda değer bir mali yükümlülük getirmeyecek ancak Türk üreticilerine önemli bir destek sağlayacaktır.

Ticaret politikası araçlarının uygulanması bir soruşturma sürecini gerektirmektedir.  Başta dampingli ithalata karşı yürütülenler olmak üzere, bu soruşturmalar ciddi bir teknik ve hukuki bilgiyi gerektirmektedir.  Soruşturma süresi soruşturmaya konu olan yabancı firma ve şikayette bulunan Türk üreticilerinin sayılarına ve başka teknik unsurlara bağlı olarak değişkenlik arz etmekle birlikte, bir soruşturmanın ortalama olarak 10-12 ay gibi bir sürede tamamlandığını ve çoğu zaman birden fazla uzmanın mesaisini aldığını belirtmek yanlış olmayacaktır.  Diğer taraftan, bir uzmanın tek başına bir soruşturma yürütecek yetkinliğe erişmesi 3-4 yıllık bir tecrübeyi gerektirmektedir.

Dünyadaki uygulamalara bakıldığında, ABD, AB, Kanada ve Avustralya gibi ticaret politikası araçlarının geleneksel kullanıcılarının artık bu araçları en sık uygulayan ülkeler listesinde aşağılara doğru indikleri ve yerlerini gelişmekte olan ülkelere bıraktıkları görülmektedir.  Örneğin, 1995-2010 döneminde yürürlüğe konulan dampinge karşı önlemlerin sayısına bakıldığında, liste başında Hindistan'ın bulunduğu, bu ülkeyi sırasıyla ABD, AB, Arjantin, Türkiye, Çin, Güney Afrika ve Brezilya'nın takip ettiği görülmektedir.  Aynı dönemde yürürlüğe konulan korunma önlemleri listesinde ise sıralama Türkiye, Hindistan, Şili, Ürdün, Filipinler ve ABD şeklinde gitmektedir. 

Hali hazırda ticaret politikası araçlarıyla ilgili bir alt yapıları ve tecrübeleri olmayan bazı gelişmekte olan ülkelerin de bu konuyla yakından ilgilenmeye başladığını ve bu çerçevede ihtiyaç duydukları tecrübeyi edinebilmek için istihdam ettikleri danışmanlara önemli parasal kaynaklar ayırdıklarını belirtmeliyiz. Bunlar arasında İran, Suriye, Suudi Arabistan gibi bölge ülkeleri bulunduğu gibi Afrika, Orta Asya ve Uzak Doğu gibi değişik coğrafyalardan başka ülkeler de bulunmaktadır.

ABD, AB, Kanada gibi ticaret politikası araçlarının geleneksel kullanıcısı olan ülkelerde bu alanda çalışan uzmanlar kariyerlerinin tamamına yakın kısmını bu işe ayırmakta ve böylece edindikleri tecrübe de soruşturmaları yürüten kurum içerisinde kuşaktan kuşağa aktarılmaktadır.  Türkiye'deki durum ise maalesef bundan çok farklıdır.  DTM'de bulunan Türk soruşturma makamları birer daire şeklinde örgütlenmiş olduklarından, böyle bir yapı içerisinde çalışan bir uzmanın uzun süreler aynı dairede tutulması mümkün olmamaktadır.  Memuriyette on yıldan fazla çalışan bir uzman - doğal olarak - kariyerinde dikey ilerleme hedefine yönelmekte, birer daire şeklinde örgütlenmiş olan Türk soruşturma makamları ise bu kariyer beklentilerini karşılayamamaktadır.  Bunun bir sonucu olarak da Türkiye'nin ticaret politikası soruşturma makamlarında on yıl kadar hizmet görmüş olan uzmanlar daire başkanı, genel müdür yardımcısı, genel müdür olmak için DTM'nin diğer birimlerine geçmektedir.  Bu şekilde son 15 yılda yaklaşık yirmi uzman Müsteşarlığın diğer birimlerine geçmiştir ve bu süreç halen de devam etmektedir.  Çok sayıda ülkenin ticaret politikası araçlarını kullanacak tecrübeyi edinebilmek için çırpındığı bir ortamda Türkiye bu konuda yetiştirdiği ve kariyerinin en verimli döneminde olan uzmanlarını salt Türk soruşturma makamının organizasyonundaki yetersizlik nedeniyle kaybetmektedir.  Ticaret Politikası Araçları Genel Müdürlüğü'nün kurulması bu bakımdan hayati önem taşımaktadır.  Soruşturma makamı bir genel müdürlük şeklinde örgütlenirse, Türk soruşturma makamında yetişen uzmanlar uzun yıllar bu genel müdürlük içerisinde görev yapabilecek, bir taraftan soruşturma yürütmek konusundaki tecrübelerini soruşturma makamı içerisinde muhafaza edecek, diğer taraftan da diğer birimlerde çalışan meslektaşları gibi kariyerlerinde dikey ilerleme olanağına sahip olacaktır.  Bunun uzmanlar üzerinde önemli bir psikolojik etkisinin olacağı açıktır.

Ticaret Politikası Araçları Genel Müdürlüğü'nün kurulması Türk sanayiinin ilgili mevzuatın öngördüğü şartlar çerçevesinde hak ettiği korumaya daha çabuk ulaşmasını sağlayacaktır.  Hali hazırdaki daire yapılanmasında sınırlı sayıda soruşturmacı görevlendirmek mümkündür.  Bu yapının bir genel müdürlüğe dönüştürülmesi durumunda ise çok daha fazla soruşturmacı istihdam edilecek ve sanayinin talepleri insan kaynağı kısıtı nedeniyle geri çevrilmeyecektir.  Belirtmek gerekir ki ticaret politikası araçları Türkiye'de bugüne dek irili ufaklı ve çok değişik sektörlerde faaliyet gösteren Türk üreticilerini ithalatta haksız rekabetin veya ciddi artışın yarattığı zarardan korumuştur.  Bu önlemlerin uygulanmasından yalnızca bu şirketlerin değil, buralarda çalışan işçilerin de faydalandığı unutulmamalıdır.

Ticaret Politikası Araçları Genel Müdürlüğü'nün kurulması, insan kaynağı bakımından yaratacağı rahatlama nedeniyle, Türk soruşturma makamının hali hazırda parlak olan prestijini daha da ileri bir seviyeye götürerek Türkiye'yi bu alanda dünyanın örnek ülkeleri arasına sokacaktır.  Mevcut yapı içerisinde, ancak yürütülen soruşturmalarla ilgilenilmekte, soruşturma makamında çalışanların bu konudaki uluslararası gelişmeleri ve bilhassa DTÖ'de ticaret politikası araçlarıyla ilgili olarak verilen yargı kararlarını layıkıyle izleyerek kendi uygulamalarını buna göre geliştirmeleri mümkün olmamaktadır.  Bu sakıncalı bir durumdur, zira Türk soruşturma makamının bazı uygulamalarının DTÖ içtihadında zaman içerisinde ağırlık kazanan hususlara aykırı hale gelmesi sonucunu doğurabilecektir.

Önerdiğimiz genel müdürlüğün kurulması Türk soruşturma makamının Türk üreticilerine layık oldukları korumayı sağlamasının yanı sıra, başka ülkelerin Türkiye'ye karşı açtıkları ticaret politikası araçları soruşturmalarında Türk ihracatçısının menfaatlerinin daha etkin bir şekilde gözetilmesine de olanak sağlayacaktır.  Hali hazırda Türk ihracatçılarının yurt dışında muhatap oldukları soruşturmalarda Türkiye'nin menfaatlerinin korunması görevi DTM İhracat Genel Müdürlüğü bünyesindeki dairelerden birine verilmiştir.  Ancak bunun ideal bir yöntem olduğunu söylemek mümkün değildir.  Bu konuda Türk ihracatçılarının menfaatlerinin korunması görevinin de Türkiye'de bu soruşturmaları yürüten, bu konuda tecrübeye sahip olan Türk soruşturma makamına, yani kurulmasını önerdiğimiz Ticaret Politikası Araçları Genel Müdürlüğü'ne verilmesi yerinde olacaktır.

Bize göre, kurulacak olan Ticaret Politikası Araçları Genel Müdürlüğü'nde iki dairenin anti-damping soruşturmalarının damping marjı hesaplaması ve telafi edici önlem soruşturmalarının sübvansiyon miktarı hesaplaması işine; iki dairenin bu iki soruşturmanın zarar incelemeleriyle genel olarak korunma önlemi soruşturmalarının yürütülmesine; iki dairenin yürürlüğe konulan ticaret politikası önlemlerinin etkisiz hale getirilmesinin engellenmesi işlemlerine; bir daireninse hukuk işlerine ayrılmasında fayda olacaktır.

Dış Ticaret hacmi 300 milyar dolar düzeyinde olan ve Cumhuriyetin 100. kuruluş yıldönümünde ihracatını 500 milyar dolar seviyesinin üzerine çıkarmayı planlayan Türkiye'ye ticaret politikası araçları konusunda daha iyi örgütlenmiş, daha verimli çalışan, daha geniş kaynaklara sahip bir soruşturma makamının gerekli olduğu açıktır.  Şu günlerde gerçekleştirilecek olan yeniden yapılandırma planları çerçevesinde bu konuda gerekli adımın atılması için altın bir fırsat yakalanmıştır. Hem Türk üreticisinin, hem Türk ihracatçısının hem de bu şirketlerde çalışan insanımızın menfaatine olan bu fırsatın kaçırılmamasını dileriz.

Burada yer verilen görüşler yazarın şahsına ait olup Dünya Ticaret Örgütü üyelerini veya Sekreteryasını bağlamaz.