Yeni heyecanlar yaratmak için "yeni hedefler"

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Yahya Arıkan / İSMMMO Başkanı

Bir zaman dilimi içindeki değişikliklerin bütününe “değişim” denir. Belli bir eğitim ile kazanılan sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş ise “meslek”tir.

Bu iki tanım, birçok iş kolunda olduğu gibi mali müşavirlik alanında da kendi döngüsü ve etkileşimiyle çalışma hayatını bir yerden bir yere taşıyor. Paralelinde, toplumlar ve ekonomi geliştikçe mesleğimiz de bundan payını alıyor. Ancak bu mesleğin kurucuları, yöneticileri, önder kadroları, bu değişime ayak uydurma konusunda ne kadar başarılı olursa, bu tabanda o derece pozitif bir etki yaratıyor ve yarınlar adına mesleğimiz ve meslektaşımız için yeni kapılar açılmasına zemin hazırlıyor.

Yukarıda verilen genel fotoğrafa yönelik bu iki paragrafın “mesleki örgütlülüğüne” en çok sahip olmamız gereken bir sürece girildiğini vurgulamak için yazıldığını fark etmişsinizdir.

Özetle; “yeni sorumluluklar, vizyon ortaya koyma, buna ikna etme, ortak çıkarların vitrine çıkarılması, dış müdahalelerin verdiği tahribatın önlenmesi” adına örgütlülük ve birlik ihtiyacı her zamankinden daha fazla öne çıkıyor. Keskin virajda bizi zorlayacak tehlikelerin üstesinden, ancak bu şekilde gelinebilir. Şimdi gelelim “Keskin virajda bizi neler bekliyor sorusunun yanıtına…

Bağımsız denetim dava süreci beklenmeli

Bağımsız denetim konusu mesleğimizin en sıcak, özellikle de gençlerimizin geleceğini yakından ilgilendiren temel sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Öncelikle bu konuda hem vicdan muhasebesi yapıp hem de yaşanan süreci iyi okumak bizi analitik bir sonuca taşıyabilir. Anımsanırsa, Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nun hayata geçtiği günlerde, KGK’nın oluşumundaki yanlışlıklara, hem Mali Çözüm dergimizde, Hem de Dünya Gazetesi’ndeki makalelerimizde dikkat çekmiştik.

KGK’nın süper yetkilerle donatılmasına karşın, asli görevi “gözetimi” bile tam anlamıyla yapamayacağını dille getirmiştik. Çünkü mesleği by-pas eden, mesleki örgütlenmenin önüne geçen bir yapılanmayla ortaya çıkılmıştı. Ve oldubittilerle yol almak istenildi. Kabul etmemiz mümkün değildi ve KGK’nın yayınladığı tebliğlerle karşı büyük bir hukuk mücadelesi başlatıldı. Hem TÜRMOB’un hem de İSMMMO’nun açtığı davalar sürüyor.KGK tabii ki süreçte başka yanlışlara da imza attı. Örneğin ilk günden beri, “meslek unvanları arasında ayrım yapmayın” dememize karşın Yeminli Mali Müşavirlere ayrıcalık vermeye kalktı. Ayağa kalktık ve birlikte verilen mücadeleyle bu kararlarını düzeltmek zorunda kaldılar.

Bugün gelinen son aşamada ise bilindiği gibi meslekte, “15 yılı dolduranlar” ve “15 yılını doldurmayanlar” ikilemi dayatılmakta. Sınav yönetmeliği ve rakamlara baktığımızda bağımsız denetim için yaklaşık 2 bin kişinin sınava girdiği görülüyor.Ve ne kadar dramatiktir ki, bu 2 bin kişinin yaklaşık 800’ü meslek mensubu bile değil. Yarınlarda meslek mensubu olmayan bu kişilerin sayısının artma ihtimali ve tehlikesi hepimizin üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanıyor. Buna artık kimsenin sessiz kalmaması gerekiyor. Ayrıca sınava giren meslektaşlarımızı da uyarmamız önemli. Çünkü herkes bu yanlış oyundan zarar görecek.

Üstelik acele edilecek bir şey de yok. Bağımsız denetim için 31 Aralık 2014 tarihine kadar süre var. Çatı örgütümüz ve İSMMMO’nun açtığı davalar sonuçlanmadan, meslektaşlarım sınava girerek KGK’yı meşrulaştırmamalı. Daha da çarpıcı olan ise bugüne kadar bu eğitimlere katılıp da başarısız olan tek bir kişinin dahi bulunmaması. Çünkü görüyoruz ki niyet bütünüyle ticari kaygılar üzerine kurulu. Kişi başına ödenecek 4-5 bin lirayı bulan paralar, meslek mensubunu tek tek arayarak katılmalarını isteyen üniversiteler bunun kanıtı. “Bilim dünyası para için insan arıyorsa” bunun başka bir mantığı olamaz. 

"Gençlerin geleceği söz konusu"

Mesleğimizde tam da üst ara başlıkta okuduğunuz gibi bir konjonktür yaşanıyor. Ve tekrar yazmak gerekirse; “tarih gençlerin geleceğine ihanet edenleri asla affetmez”. Çünkü Bağımsız Denetim’de tablo açık: Bugün Türkiye genelinde toplam meslektaş sayısı yaklaşık 85 bin. KGK’nın sınavsız bağımsız denetim hakkı verdiği 15 yılını dolduran ve lisans ayrımı yapıldıktan sonraki meslektaş sayısı ise 25 bin dolayında. Bu meslektaşlardan 10 bini TÜRMOB’un Bağımsız Denetim Eğitimi’ne katılmamış. Yani artık “meslekle doğrudan ilgisi bulunmayan” tanımına yakın kişiler. Gelelim madalyonun öbür yüzüne. Bugün meslekte 15 yılını doldurmayan 40 bin kişi var. İşte önü kesilmek isteyen meslektaşlarım bunlar. Yani gençler.

Bu yüzden; okul eğitimine başladıktan sonra 22 yılda üniversiteyi bitiren, staja başlama sınavını geçerek, 3 yıl staj yapan, ardından yeterlilik sınavına giren gençlerimiz o kadar emek harcayacak ve bir kurum çıkarak “tekrardan sınava gir denetim yap” diyecek. Bu yaklaşımı kimsenin kabul etmesi beklenmemeli. Üstelik KGK kağıt üzerinde bitmiş bir kurum hüviyetine dönüşmüşken. Bugün SPK’nın, BDDK’nın yetki aldığı bir görüntü iyi analiz edilmeli. KGK bu yaklaşımda devam ederse, Türkiye ekonomisi, dünyada Enron Skandalı olarak bilinen durumdan daha kötü gelişmeler yaşamaya adaydır.

Bağımsız Denetim konusunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın potadaki 2500 firma dışında kalan anonim şirketlerin denetlemesini yönetme çalışması ise yarınlar için başka bir fotoğraf verebilir.Dün ve bugün yanlış yapmakta olan ve bu yanlışta ısrar eden KGK'da mesai veren meslektaşlarımız artık tümüyle mesleki duruşlarıyla öne çıkmalı.

Mesleğin geleceği ve kurumsallaşma

“Doğru” şudur. Mesleğimiz gelecekte, defter tutmak yerine finansal tabloyu, düzenleyenler ve denetleyenler şeklindeki bir çizgide gelişecektir. Oysa meslektaşımız bugünkü duruşuyla bu çizgiye uyum göstermekte zorlanabilir. Çünkü artık mesleği, “bir masa ve sandalye” ile sürdürme şansı yok. Meslektaş yola tek başına devam etmek istediğinde, öncelikle tahsilat ve devamında da müşteri karşısında her türlü sorunu yaşamaya aday.

Müşteri büyüdükçe, eğer muhasebe ofisleri büyümezse işler de başka yerlere kanalize olur. Bu temel sorunun çözümü bellidir. Adı da “kurumsallaşma”dır. Mali İdare gelecekte meslektaşımı köşeye sıkıştırmadan, öncelikle kendi birikimimizle kurumsallaşma adımları hayata geçirilmelidir. “Müşteriyi ilk olarak kapıda sekterin, güvenlikçinin karşıladığı, gelenin içinde kendini güvenli hissedeceği bir ofis” hayal değildir. Üstelik örneğin 30 meslektaşın güçlerini birleştirdiği kurumsallaşmasını gerçekleştirmiş bir işyeri kazanç anlamında da artı değer yaratır, diğer taraftan pazarın büyümesine de katkı sağlar.

Gelin değişime hep beraber ayak uyduralım. Unutmayalım ki, “büyükler’le rekabetin tek çaresi de budur. Yani onlar gibi örgütlenmek benzer yapılara sahip olmaktır. Bu perspektifte, bazı meslek mücadelesi önderlerinin kurumsallaşmayı bir suçmuş gibi algılamaları, değersiz tanımlamaları ise kimseyi yanıltmamalı.

TÜRMOB’a ve geleceğe sahip çıkmak

Gelecek perspektifinde çatı örgütümüz TÜRMOB her zaman değerli bir yere sahip. Bilindiği gibi 5-6 Ekim tarihlerinde birliğin genel kurulu yapılacak. “Örgütlülük, hizmet kalitesi, sorunlarda yol alınması” anlamında TÜRMOB mesleğimiz açısından yaşamsal önemde. Seçim sonrası; “haksız rekabetle mücadele programı”, “zamana endeksli ücret tarifesi” ve “büro standartları” konularında son büyük adımlar atılacak. Bu nedenle örgütlü yapının korunması ve birliktelik kararlılığı bir kez daha tüm gücümüzle gösterilmeli. Ayrıca TÜRMOB Genel Kurulu sonrası “Nispi Temsil” ve “5’e 4” gibi kanayan yaraya dönüşmüş iki büyük sorunun aşılması için de bu kararlılık şart. Bugün Nispi Temsil’in bir facia olduğu, üretimsizliğin kaynağına dönüştüğünü “gören gözler” fark ediyor. Bu ayıptan meslek camiası hızla kurtulmalı.

5’e 4 uygulamasının ise büyük bir demokrasi ucubesi olduğunu matematik herkese kanıtlıyor. TÜRMOB yönetiminde şu an da 85 bin serbest muhasebeci mali müşaviri 4 kişi temsil ederken, 4 bin yeminli mali müşaviri 5 kişi temsil ediyor. Başkanın YMM olma zorunluluğu ise ayrı hukuki sorun. Böyle demokrasi olamaz. Mutlaka bunun düzeltilmesi gerekir.

Yeni hedefler koyma zamanı

Öte yandan, meslek örgütlülüğümüzün ayrıca tehlike altında olması “düşündürücü”. Görüyoruz ki, meslek odalarının örgütlü gücü yok edilmek isteniyor. Kimi çevrelerde “oda’lara üye olma zorunluluğunun kaldırılması”, “bir oda yerine birden fazla oda olması” “birden fazla Birlik olması” dillendiriliyor.

Niyetin farklı olduğunu, bölük pörçük örgütlenme olunmayacağını herkes biliyor. Hepimizin sorumluluğu, örgütlülüğümüzün yok edilmesine karşı durmaktır.

Bunları ifade ederken hiçbir zaman çatışmadan yana olmadığımız ise meslektaşımız tarafından iyi biliniyor. Çünkü muhasebeciler, yalnızca mesleğimiz için değil, tüm Türkiye’miz için de savaşın değil sadece ve sadece barışın muhasebesini tutmak istiyor. Mesleğimiz ve meslektaşımız uğruna, yeni heyecanlar yaratmak adına yeni hedefler koymaya ve bunları gerçekleştirmeye gücümüz olduğunun ise herkes farkında.

Bu konularda ilginizi çekebilir