Yerel borsaların bölge KOBİ'leri için önemi
Mustafa KOÇER / Gaziantep Akaryakıt Bayileri Derneği Başkanı
Osmanlı döneminde miras kavramının olmayışı, günümüzde sermayedarların kolektif çalışma kültürünü edinemesi gibi nedenlerle hâlâ sermaye yoksunu bir ülkeyiz.
Milli geliri 13 trilyon dolar olan Amerika'da parlak bir buluşu, risk sermayesi, halka açılma, birleşme gibi finansman ve sermaye zinciri takip ediyor. Bizde ise kalfalık, ustalıktan sonra oluşturulan KOBİ süreçlerinin ardından hızlı büyüyen şirket ortaya çıkıyor. Sonradan dağılan, küçülen bu firmalar hâlâ bir dünya markası çıkaramamamızın altında yatan nedene dönüşüyor.
Türkiye, sermayenin dinamiklerini hakkıyla kullanamadığı için bugüne kadar gücünü ve potansiyeli dünyaya yansıtamadı. Petrol gibi yeraltı kaynaklarından yoksunluğumuzu da geri kalmışlığın bahanesi haline getirdik. Halbuki petrole ve yeraltı kaynaklarına sahip olan çevremizdeki ülkeler üretmeden tüketime yönelmiş ve sahip olduğu coğrafyanın nimetlerinden faydalanmaktan öteye gidememiştir. Petrol zengini bu coğrafyanın ortasında kalan Türkiye, üretimle dezavantajlarını avantaj haline getireceğinin farkına varsa da üretim dinamiklerini rasyonel ve verimli kullanamadı.
Sermaye birikimi, kültür ve üretimi derleyen, denetleyen ve düzenleyen yapısı ile bu noktada çok önemli işleve sahip. Borsa, kimilerinin deyimiyle kumar olmaktan daha çok Türkiye'nin müreffeh yaşam seviyesine ulaşmadaki yegane unsurudur.
Son dönemde sessiz devrim olarak yerel borsaların kurulması kararı alındı ama kamuoyu nezdinde yeterli ilgiyi göremedi. Oysa yerel borsalar toplumda borsa bilincinin uyanmasının yanısıra sağlıklı ve sağlam bir altyapının oluşmasına da vesile olacaktır.
Yerel borsalar özellikle Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi'ndeki irili ufaklı şirketlerin dünya ölçeğinde şirketler haline gelmesi ve rekabet edebilmesi için bir fırsattır.Yerel borsa bu firmaların hem ucuz yollu finansman edinmelerini hem de bir şirket kültürü devrimine katılmalarını sağlayacaktır.
Bunu kamusal yönden ele alarak Gaziantep'ten bir örnekle konuya açıklık getirelim. Geçtiğimiz günlerde Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nin tarihi dokuyu canlandırmak adına hayata geçirdiği Kültür Yolu Projesi için gerekli olan sermaye AB fonlarından edinildi. Halbuki bu başarılı proje için yerel yönetim fonu adı altında bir fon oluşturulsa, yatırımcılar fondan hisse alsa ve projenin finansmanı bu şekilde gerçekleştirilseydi ne olurdu? Gelir paylaşımı usulüne göre projede yer alan ve gelir oluşturan unsurları olan otel, otopark ve dükkanların gelirleri bir havuzda toplanır, zaman içinde fon hissedarlarına dağıtılma yoluna gidilirdi. Böylece dükkanların dışında yatırımcılar da projeden nemalanmış olur ve bir çok iyi proje hayata geçirilirken finansman sıkıntısı yaşanmazdı.
Ülkemizin muassır medeniyetler seviyesine ulaşmasının yolu yeraltı kaynakları veya petrolden değil sermayeyi rasyonel ve katma değerli kullanmaktan geçiyor.