Yetkilendirilmiş yükümlü sertifikasında son durum
İlhan BULUT - Gümrük Müşaviri
Gümrük işlemlerinde uygulanan kolaylaştırmalara ek kolaylaştırmalar getiren, literatüre “izinli gönderici” ve “ihracatta yerinde gümrükleme” gibi kavramları kazandıran ve bu kolaylaştırmalardan dış ticaret firmalarının yanı sıra nakliye firmalarının da yararlanmasını sağlayan yetkilendirilmiş yükümlü sertifikasına (YYS) arzu edilen talep henüz gelmemiştir. Yetkilendirilmiş yükümlü sertifikası ile ilgili gümrük işlemlerinin kolaylaştırılması başlığı altında yayımlanan 10 Ocak 2013 tarihli yönetmeliğin yayım tarihinden bugüne kadar geçen süreçte istenen talebin gelmemiş olmasını birkaç başlık altında değerlendirebiliriz;
1- Öncelikle yönetmelik ilk çıktığı anda üzerinde en fazla konuşulan madde yönetmeliğin 10. maddesi olmuştur. Bu maddeye göre YYS’yi alacak firmaların “akredite kuruluşlarca düzenlenmiş ISO 9001 ve ISO 27001 sertifikalarına sahip olması zorunludur. Bunlardan ISO 9001 kalite yönetim sistemiyle ilgili olması nedeniyle hali hazırda birçok kuruluş bu belgeye sahip olduğundan sıkıntı yoktu. Ancak ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi Belgesi yani bu belge genel manada firmaların bilgilerinin gizlilik, bütünlük ve erişebilirliklerini sağlamak amacı ile bilgi güvenliği yönetim sistemine sahip olduklarını bu alandaki akredite kuruluşlara onaylatmış olmaktadırlar. Ülkemizde ihtiyaç hasıl olmadığından, ama belgenin hizmetler sektörü haricinde önemli görülmediğinden veya genel manada düşünüldüğünde alınmasının zor ve maliyetli olması, ne denilirse denilsin belgeye sahip olan sanayi sektöründe firma sayısı yok denilecek kadar azdı. Bizim de birçok ortamda YYS için gerekli olan özellikle ISO 27001 koşulunun esnetilmediği müddetçe belgeye talebin sınırlı kalacağı yönünde uyarılarımız olmuştu. Bakanlık konuyla ilgili 29.03.2013 tarih ve 28602 sayılı Resmi Gazete’de aynı başlıkla yayımlanan Gümrük Genel Tebliği ile ince bir ayar getirdi. Böylece yönetmelikte belgelerin “ithalat, ihracat, transit, gümrükleme gibi gümrük ve dış ticaret işlemlerini ve bu işlemlere ilişkin lojistik, depolama, muhasebe, finans ve bilgi işlem gibi faaliyetlerinin elektronik bilgi varlıkları ile bu varlıkları korumak amacıyla kullandığı bilişim güvenliğini kapsamalıdır” denilerek geniş olan kapsamın dış ticaretle ilgili konuları kapsaması yönünde sınırları çizilmiş ve böylece bir esnekliğe gidilmiş olunmaktaydı.
2- Diğer taraftan belgelendirme için akredite kuruluşların yüksek rakamlar istediği kimi çevreler tarafından manipüle edilirken konuyla ilgili en yetkili kurum olan TSE’nin üst düzey bürokratlarının gümrük müşavirleri dernekleri aracılığı ile yaptıkları bizatihi sunumlar ile belgelendirme maliyetlerinin de minimum düzeyde olacağı görülmüş ve belgelendirme ile ilgili maliyet gerekçelerinin de önüne geçilmiştir.
Bunlar genel olarak her kesimin üzerinde yoğunlaştığı ama kurumlar tarafından yapılan düzenlemeler ve bilgilendirmeler ile tereddütlerin giderildiği maddeler. Bir de firmaların kendilerine göre gerekçeleri var ki onları da şu şekilde özetleyebiliriz.
1- YYS’nin belki de bir alt aşaması konumunda olan Onaylanmış Kişi Statü Belgesi (OKSB) sahibi firmaların ihracat işlemlerini benzer kolaylıklardan yararlanarak gerçekleştiriyor olmaları nedeniyle özellikle orta büyüklükteki firmalar için önemli etkilerinin olmayacağı düşüncesi,
2- YYS’de ithalat için kolaylaştırmanın henüz yürürlüğe girmemiş olması,
3- Sonradan kontrollerin OKSB’de olduğu gibi muayene memurları tarafından mı, yoksa farklı bir uygulama ile teftiş veya denetim elemanları tarafından mı yapılacağı muamması,
4- Ülkemizde gümrük işlemlerinin %90’ının üzerinde bir kısmı gümrük müşavirleri tarafından “dolaylı temsil” suretiyle yapılması dış ticaret işlemlerinde gümrük müşavirlerini sorumluluğa doğrudan ortak etmektedir. Böylece gümrük müşavirleri devlet ile firmalar arasında işlemlerin sistematik ve mevzuata uygunluğu yönünden doğru yürütülmesi, kamu alacakları vs gibi konularda bir nevi sigorta işlevi görmektedir. Oysaki YYS sisteminde şayet işlemler firma çalışanları tarafından firma bünyelerinde gerçekleştirilecekse “doğrudan temsil” durumu söz konusu olacağından sorumluluğun tamamen firma sahibi ve yöneticilerinde kalmasına neden olacaktır. Bu da YYS sistemine olumsuz bir bakışın diğer yönü olmaktadır.
5- Firmaların bekle gör ya da sistem tamamen işlevsellik kazandıktan sonra sisteme dahil olma düşünceleri,
gibi nedenler sisteme talebin sınırlı kalışının gerekçeleri olarak sıralanabilir. Bunun haricinde ilerleyen zamanlarda tamamen yerleşmesi istenen YYS sistemine beklenen talebin yine olmaması durumunda, Türkiye’nin kendine has sisteminden doğan ve devam eden OKSB sahibi firmaların bu alana tek taraflı olarak yönlendirileceğini düşünüyorum.