Yine, yeniden KOBİ'ler
Hazim SESLİ / TÜGİK Yüksek İstişare Konseyi Başkanı
2008 yılının sonlarında TÜGİK web sitesi için kaleme aldığım bir yazıda, "Türk ekonomisinde sürdürülebilir istikrar, küçük işletmelerin yeniden hayata döndürülmesi ile mümkün olacak" şeklinde bir değerlendirme yapmıştım.
Aynı yazıda "olmak ya da olmamak arasında bir tercih KOBİ'lerimiz için geçerlimidir" sorusunu sormuş, "böyle bir tercihin ellerinden geleni yapan, her koşulda mücadele eden KOBİ'ler için haksızlık olacağını" belirtmiştim. Ayrıca eklemiştim : "Sonuna kadar mücadele..."
Bugün kendime, "Türk ekonomisinin can damarı olduğuna inandığım KOBİ'lerimizin bu mücadelede nasıl desteklenmeleri gerektiği" sorusunu yeniden sorma ve cevaplama ihtiyacı hissediyorum.
Bir gerçeği en baştan ortaya koymamız ve kabullenmemiz gerekmektedir. O gerçek; "ülkemizde üretimin ve refahın mayasının " KOBİ'ler olduğu gerçeğidir. Bir ekonominin "katma değer üretim sürecinde" dört kesim bulunur. Bunlardan birincisi ücret ve maaş karşılığı çalışan işçi ve memurlardır. İkinci grup kendi adına çalışan, daha çok beden ve becerisini kullanan, az bir sermaye ile çalışan esnaflardır. Üçüncüsü sermaye; emeği, müteşebbislik gücü ile bir araya getiren girişimcilerin meydana getirdiği KOBİ'lerdir. Dördüncü gruba ise, biriktirdikleri sermaye ile özellikle KOBİ'nin yarattığı kardan pay alan yatırımcılardır.
Bu dört unsurdan en önemlisi KOBİ'dir. KOBİ insan çalıştırır. Esnaf KOBİ'nin çalıştırdığı insanların günlük ihtiyaçlarını karşılayarak geçimini sağlar. Yatırımcı KOBİ'nin girişiminden dolayı çektiği sermaye sıkıntısını fırsata çevirerek karından faiz geliri elde eder.
Ticari rekabetin ekonomik sistem olarak benimsendiği toplumlarda sistemin sağlıklı olarak işleyişiyle KOBİ'lerin sistem içindeki varlıkları ve güçleri arasında yakın bir ilişki vardır. KOBİ'lerin çoğu, büyük işletmelerin yerine getiremediği bir takım fonksiyonları yerine getirdikleri için sisteme olumlu katkıda bulunmaktadır. Bu noktadan bakılırsa, piyasa ekonomisinin dinamik yapısı ve gücü, büyük ölçüde sistemdeki KOBİ'lerin varlıklarıyla ve güçleriyle yakından ilişkilidir.
Türkiye ekonomisinde istihdamın %61'ini, üretilen katma değerin %37'sini KOBİ'ler oluşturmaktadır. Avrupa Birliği'nde ise üretilen katma değerin %81'ini KOBİ'ler oluşturmaktadır. Türkiye'de KOBİ'ler hem sayılarıyla, hem de dinamizmleriyle ekonominin can damarıdır. Fakat çok fazla ihmal edilmiştir. KOBİ'lerin kapasite kullanım oranı Türkiye'de %25 iken, AB'de %80; ihracat payı Türkiye'de %8 iken, AB'de %35'dir. AB'de kredilerin %45'ini KOBİ'ler alırken, bu oran Türkiye'de sadece %7 civarındadır.
Genel olarak baktığımızda KOBİ'lerle ilgili yapılan araştırmalarda sürekli benzer sorunların ortaya konulması, KOBİ'lerin yeterli ilgi ve destek göremediğini bizlere göstermektedir.
Ekonominin bel kemiği olan bu işletmelere hak ettikleri değer ve önem verilmeden, istikrarsızlıklarına neden olan etmenler iyileştirilmeden, özellikle finansal açıdan desteklenmeden; ekonomimizin ilerlemesini beklemek, istihdamın artmasını umut etmek, refahın tabana yayılmasını sağlamak mümkün olmayacaktır.
Girişimciliğin ilk uğrak yeri ve ilk basamağı olan KOBİ'lerin üzerindeki mali yüklerin mutlaka gözden geçirilmesi, azaltılması gerekmektedir. İşletmelerin "işgücü maliyetlerinin içinde yer alan fakat üretimle ilgisi olmayan " yan ödeme yükü radikal tedbirlerle ortadan kaldırılmalıdır.
Her bölgenin potansiyeline ve faaliyet alanlarına uyun girişimci destekleme paketleri bir an önce hayata geçirilmelidir. Son yıllarda yaygınlaştığını memnuniyetle gördüğümüz, KOBİ'lere alt yapı ve danışmanlık hizmeti veren "teknoparkların" sayısı ve niteliği artırılmalıdır. Üniversiteler ve sivil toplum örgütlerinin işbirliği her durumda sağlanmalıdır.
Tüm bu tespitler ve rakamlar Türk ekonomisinin ancak KOBİ'lerin gelişmişliği ile birlikte yükselebileceğini bizlere göstermektedir. KOBİ'ler güçlendikçe ve istikrarlı bir biçimde büyüdükçe. Türkiye'de büyüyecektir.
Amerika'yı yeniden keşfetmeye ne gerek var... Kapıyı açacak anahtar KOBİ'lerdir.