Yüksek standartlar
VERGİ PORTALI / Dr. M. Uğur Akdoğan
Vergi kanunları üzerine uzun süredir çalışmakta olduğumdan mıdır bilmem, kelimelere ve onlara yüklenilen anlamlara hep çok takılmışımdır. Aynı kavrama yüklenen farklı anlamlar oldum olası ilgimi çekmiştir.
Son zamanlarda da "standart" kavramına takılmış durumdayım. Kelimenin anlamının daha iyi anlaşılması için lisedeki edebiyat hocalarımın tavsiyelerini hatırlayıp önce kelimenin sözlük anlamını araştırarak, sonra da cümle içinde kullanarak kavramı incelemeyi öneriyorum.
Türk dil kurumu sözlüğünde "standart" sözcüğü için aşağıdaki tanımlar yapılmış:
"Bir işletmede, bir ürünü, bir çalışma yöntemini, üretilecek miktarı, bütçenin para miktarını belirlemek için konulmuş kural."
"Belli bir tipe göre yapılmış veya ayrılmış."
"Belirli ölçülere, yasaya, kullanıma uygun olan."
"Örnek veya temel olarak alınabilen."
Bu tanımlar kelimenin anlamına ilişkin oldukça fikir vermekte. Özellikle ikinci tanımlamadaki sübjektiflik çok dikkat çekici diye düşünüyorum. Belli bir tip esas alınarak yapılmış işlemlerde, örnek alınan tipin özelliklerine "standart" denildiği ifade ediliyor.
Sanırım sizler de denk gelmişsinizdir; alışverişlerde sıkça karşılaştığımız bir ifadedir "bedenler standart, dilediğinizi alabilirsiniz". Bu ifadeyi duyduğumda hep aklımdan aynı düşünce geçer "iyi de kaç beden oluyor bu standart beden". Öyle bir ölçü ki herkes için geçerli, uzunu, kısası, zayıfı, şişmanı, hatta kadını, erkeği herkese uygun. Haliyle standart boy ürünü alıp denediğimde bazen dar, bazen bol geldiğini birçok durumda tecrübe etmişimdir.
Bizim vergi kanunlarımız da bir bakış açısıyla standart düzenlemeler içermekte. Herkese eşit yaklaşıyor. Eşit yaklaşıma sahip olmak adil gibi görünüyor ama bu tarz bir yaklaşım her zaman fonksiyonel oluyor mu emin değilim. Örnek olarak şirketin sahip olduğu malların kaybolması (stok sayım noksanlıkları, malların çalınması sebebi ile) durumunda kaydedilen stok çıkışı tüm işletmeler için kanunen kabul edilmeyen gider niteliğindedir. Diğer taraftan enerji veya perakende sektörünü dikkate aldığımızda kayıp, kaçak, çalıntı gibi stok kayıpları sektörün özelliğinde var olan ve önemli meblağlara ulaşabilen gider kalemleridir. Fire mantığında olduğu gibi sektör ortalamaları dikkate alınarak bu tarz stok kayıpları için de azami oranlar tespit edilip, kurumlar vergisi hesabından gider olarak dikkate alınması sağlanmalıdır. Bu bakış açısıyla sektörlere özgü bazı düzenlemelerin olması gerektiğini, standart yaklaşımın kanun koyucu açısından kolaylık yarattığını ancak çok da fonksiyonel olmadığını düşünmekteyim.
Kural olarak standart
Kavramın diğer anlamlarına baktığımızda daha dikkat çekici detaylar da var. Örnek olarak "Bizim standartlarımız var" cümlesi "Bizim (çalışma yöntemini belirleyen) kurallarımız var" diye düşünülebilir. Daha farklı bir anlamı ile kullanırsak da "Bizim örnek alınan özelliklerimiz var" gibi bir çeviri de yapılabilir. Bu anlamları ile düşündüğümüzde standart sahibi olmanın aslında iyi bir özellik olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Standart sahibi olmak, işleyiş kurallarının olması, eğer kurallar iyiyse ve fonksiyonel ise oldukça yararlı. Standartlar dikkate alınarak oyunun kuralları öğreniliyor ve kullanıcıları tarafından uygulanabiliyor. Ancak sahip olunan kurallar uygulamada amaçlanandan farklı sonuçlar doğurmakta ise standartların doğruluğu tartışılmakta ve çatışmalara neden olabilmektedir.
Yine uygulamadan bir örnek verirsek, binlerce tedarikçisi olan bir marketin tedarikçilerinden bir tanesinin "yanıltıcı belge kullanımı" sebebi ile cezalandırılmış olduğunu düşünelim. Bu durumda vergi kuralları, ilgili işletmeden yapılan alım sebebi ile indirilen KDV'nin düzeltilmesini istemektedir. Ancak konuyu işletme açısından değerlendirdiğimizde, ilgili işletmenin tedarikçisinin kimlerden alışveriş yaptığını bilmesini beklemek, hatta bu alışverişin yanıltıcı olup olmadığını tespit etmesini istemek çok gerçekçi gelmemektedir. Diğer taraftan işletmenin alımını tevsik eden fatura ve irsaliye bulunmaktaysa, mal girişi kanıtlanabiliyorsa ve ilgili tedarikçinin hesabına ödeme banka yoluyla yaptığını da kanıtlıyorsa, bu işlemin de kurmaca olduğunu ortaya koyan veya KDV indirimini engelleyen hiçbir unsur bulunmadığı söylenebilmektedir. Ancak standartlaşmış yaklaşım sebebi ile bu konu vergi mahkemelerinin halen önemli vakitlerini alabilmektedir.
Standartların değişmesi
Gelişime açık bir yapıdan bahsediliyorsa, standartların daha iyisi ile değiştirilmesi için bir çaba içinde olmak, bu değişim için düşünmek ve zaman ayırmak çok önem taşımaktadır. Bunun için öncelikle sahip olunan standartların olumlu ve olumsuz yönlerinin tespit edilip, daha sonra ulaşılması istenen standartlar ile kıyaslanıp, değiştirilmesi veya geliştirilmesi gereken unsurların belirlenmesi gerekir.
Benzer bir değerlendirme muhasebe standartları için yapılabilir. Bugün Türkiye'de SPK ve BDDK düzenlemelerine tabi olmayan birçok işletme muhasebe kayıtlarını vergi kanunlarının yeterli gördüğü standartlarda tutmaktadır. Halihazırda vergi beyannamesinin ekine koymak için hazırlanan mali tabloların ticari olarak güvenilirliği sorgulandığından Türk Ticaret Kanunu ile yürürlüğe girmesi beklenmekte olan "Türkiye Finansal Raporlama Standartları" ile birçok işletme için muhasebe işleyişi değişecektir.
Gelişimin sağlanabilmesi için değişime açık olmak çok önemlidir demiştik. Rekorlar kitabına girmiş Resmi Gazetemiz'in tüm vergiciler için en önemli gündem takip kaynaklarından biri olması da yaşanan sürekli değişikliklerin en bariz göstergelerinden biridir. Ancak burada esas soru vergi kanunlarında yapılan değişikliklerin her zaman gelişimin habercisi olup olmadığıdır? Bu sorunun cevabı kanundan kanuna, kişiden kişiye farklılaşabilmektedir. Yani standart bir cevabı yoktur.
Diğer taraftan genel bir yaklaşım olarak ticari hayatta geçerli idari kuralların sürekli değişmesi istikrarsızlık olarak algılanabilmektedir. Bu bakımdan değişim gerçekleşmeden önce, değiştirilmesi istenen kurallar ile ilgili genel bir görüş birliğine ulaşılmış olması aranmalıdır. Son dönemlerde dikkat çeken bazı mevzuat değişikliliklerine baktığımızda kuralların değişimi esnasında tercih edilen muhtelif yöntemler, uygulamanın gösterdiği tepkiler açısından dikkate değer mesajlar içermektedir.
Kurumlar Vergisi Kanunu değişmeden önce sektör temsilcilerinden, danışmanlardan, bilimadamlarından oluşan komisyonlarca düzenlemelerin her bir maddesinin incelenmesi ve kanunun yürürlüğe girmeden önce taslak halinin uzun bir süre kamuoyu ile paylaşılmış olması çok takdir görmüştür. Diğer taraftan 5084 sayılı kanun ile "asgari geçim indirimi" uygulamalarının nasıl birlikte hesaplanacağını açıklayan Haziran 2008'de yayınlanmış ancak 2008 Ocak-Mayıs dönemlerini de kapsayan düzenlemeler veya yürürlüğe girmeden sadece bir gün önce açıklanan KDV oranlarına ilişkin değişiklikler, uygulamada bazı tepkiler yaratmıştır.
Benzer şekilde geçtiğimiz senelerde bazı mallara ilişkin yüzde 18'den yüzde 8'e indirilmiş KDV oranlarının iki sene geçmeden tekrar yüzde 18'e yükseltilmesi standartların tutarlılığının sorgulanmasına ve güvenilirliklerinin azalmasına neden olmaktadır.
Standartlara sahip olmak, daha iyi standartlara sahip olmak için çalışmak önemlidir demiştik. Ancak, dikkat edilmesi gereken Türk Dil Kurumu sözlüğünde "duruma göre farklı davranışlarda bulunma, tutarlı olmama" durumu olarak tanımlanan "çifte standart" kavramının kapsamına girmeden "yüksek standartlara" sahip olabilmektir.