Yutma güçlüğü, kanser belirtisi olabilir
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
TRABZON - Yutma güçlüğü çekenlerin, halk arasında yemek borusu kanseri olarak bilinen özofagus kanserinin belirtilerini taşıyabileceği bildirildi.
Ahi Evren Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Celal Tekinbaş, yaptığı açıklamada, özofagus kanserinin yemek borusunda meydana gelen ve hızla yayılan bir hastalık olduğunu söyledi.
Hastalığın görülme sıklığının coğrafi olarak farklılık gösterdiğini ifade eden Doç. Dr. Tekinbaş, "Özofagus kanseri, ülkemizde Doğu Anadolu'da daha sık görülen bir kanser türüdür. Hazar Denizi etrafında, Çin'de ve İran'ın belli bölgelerinde ise görülme sıklığı dünyanın diğer bölgelerinden çok yüksektir" dedi.
Doç. Dr. Tekinbaş, yutma güçlüğü çeken insanların özofagus kanserinin belirtilerini taşıyabileceklerini vurgulayarak, "Özofagus kanserinin diğer kanser türlerinden çok önemli bir farkı var ki insanlar artık tükürüğünü bile yutamaz hale geliyor. Bu durum, hastaları sıkıntıya sokuyor. Bu hastalar, aşırı kilo kaybı yaşıyor. Ayrıca, bu hastalık eğer vücudun herhangi bir yerine sıçramışsa bir çok olumsuzlukları da peşinde getiren bir kanser türüdür" diye konuştu.
Hastalığın geç fark edilen, bu nedenle de erken yayılan bir kanser türü olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Tekinbaş, şöyle devam etti:
"Bu hastalık erken belirti vermediği için hastalar hekime geç başvuruyor. Öncelikle tümörün büyüklüğüne bağlı olarak katı gıdalara karşı yutma güçlüğü oluyor. Hastalar bunu genellikle önemsemiyor ve başka şeylere bağlayarak doktora gitmiyor. Hastalar ne zaman ki sıvı gıdaları yutamamaya başlıyor, o zaman bize başvuruyorlar. Bu yüzden hastaların çoğunda tanı konulduğunda hastalık ileri evrede oluyor ve iyileşme şansı azalıyor."
Hastalığın en önemli inceleme metodu endeskopi
Doç. Dr. Tekinbaş, en önemli inceleme metodunun endeskopi olduğunu anlatarak, şunları söyledi:
"Endeskopi ile yemek borusuna bakıyoruz. Yemek borusu içinde tümör var mı, yok mu onu araştırıyoruz. Varsa biyopsi alıyoruz. Biyopsi sonucuna göre de tanımızı koyuyoruz. Tomografi ve MR gibi inceleme yöntemleriyle de tanımızı koyabiliyoruz. Eğer tümör yayılmamışsa ve erken teşhis edebilirsek, cerrahi tedavi başarılı olabilen tedavi şeklidir."
Hastalığın çok değişik risk faktörlerinin olduğunu ifade eden Doç. Dr. Tekinbaş, "Sigara tüketimi, alkol, radyasyona maruz kalmak genel risk faktörleri arasındadır. Ayrıca bu hastalığın görülmesinde özel risk faktörleri vardır. Suya petrol bulaşması, antioksidanların az kullanılması, sudaki belli kanserojen maddeler, ailevi yatkınlık, daha önceden geçirilmiş olan yemek borusu hastalıkları ve reflü, hastalığın risk unsurları arasındadır" dedi.
Doç. Dr. Tekinbaş, kanser yapıcı maddelerden uzak durulması gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kanser vakalarındaki artışta, radyoaktif maddelerin sebze ve meyve üzerindeki birikimleri bir neden olarak görülüyor. Bu yüzden yediğimiz sebze ve meyveleri çok iyi yıkamalıyız. Mevsimine göre sebze ve meyve tüketimine de dikkat etmeliyiz. Ayrıca kanser oluşturabilecek bir hastalığımız varsa mutlaka tedavisini yapmamız lazım. Yemek borusu kanseri erken yakalandığında tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Yutma güçlüğünün her zaman basit olmayacağı dikkate alınmalı."