‘Aileler, evlatlarına sanayiyi bırakmaya artık korkar oldu’
İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ilk röportajını DÜNYA’ya verdi.
Yıldız TAŞDELEN ERLİ
İSTANBUL - İstanbul Sanayi Odası'nda (İSO) 4 yıl yaptığı meclis başkanlığının ardından mayıs ayı sonunda gerçekleştirilen oda seçimleri ile yönetim kurulu başkanlığı koltuğuna oturan Erdal Bahçıvan, Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşunda geçen yıl düşen karların finansal istikrarın sağladığı kur ve faiz gibi avantajlarla telafi edildiğini, sanayicilerin faaliyet dışı gelirlerinde meydana gelen artışın sağlıklı olduğunu söyledi.
İSO başkanı olduktan sonra ilk röportajını DÜNYA'ya veren Erdal Bahçıvan, heyecanlı ve sanayiye katkıda bulunmak isteyen bir ekiple iş başına geldiklerini ifade ederken "Sanayinin tartışmasız markası İSO'nun 45 yıldır aralıksız gerçekleştirdiği Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması"nı daha anlamlı bir boyuta taşıma noktasında çalışmaları olacağı işaretini verdi. Bahçıvan "Bu araştırmayı biraz modifiye ettiğimiz zaman bugünkü sinerjisinden daha başka katkılar da getirebileceğini düşünüyorum" dedi.
Sanayi sektörü işlerini büyüttü
İSO 500'ün kendilerine "sanayinin Türkiye'de işlerini büyüttüğünü" söylediğini ifade eden Bahçıvan, cirolarda artış, sıralamalarda gelişmeler olduğunu, sanayinin iş kollarında farklılılaşmalar bulunmasının sanayinin dinamizm içerisinde bulunduğunu gösterdiğini kaydetti. Bu dinamizmin yarattığı karlılık ve katma değerin yeterliliği konusunun tartışılması gerektiğini vurgulayan Bahçıvan, Türkiye'de yeteri kadar katma değer yaratamamanın önemli nedenlerinden birinin firmaların ölçeği olduğuna dikkat çekti.
Gıda işinin büyüdüğünü, herşeye rağmen tekstildeki istihdam artışının devam ettiğini belirten Bahçıvan, Türkiye'nin farklı teknoloji üreten iş kollarına girme noktasında sıkışıklığı olduğunu söyledi. "İşlerin boyutu küçüldükçe sıkışmalar başlıyor. Çünkü farklılık, ölçek yok" diyen Bahçıvan, orta teknolojili sektörlerde takılıp kalmanın büyüme açısından bazı riskleri gündeme getirebileceğini, sanayinin GSYH'daki payının yüzde 23-24'lerden yüzde 15'lere gerilemesinin bunun göstergesi olduğunu kaydetti.
Finansal istikrara dayalı mutluluk geçici
Bahçıvan, tüketime dayalı büyümeyle bir yere kadar gelindiğini, değişime ihtiyaç olduğunu, farklı sanayi hamlesi yapma noktasında ellerinde finansal istikrar bulunduğunu anlattı. "Artık finansal istikrarın, enflasyonuyla, düşük faiziyle, uzun vadeli kaynak bulabilme rahatlığıyla oluştuğu bir Türkiye var" diyen Bahçıvan, bu kaynakların kısa vadeli bir takım amaçlar doğrultusunda kullanılmaması gerektiğini, finansal istikrara dayalı mutlulukların belli bir dönem devam ettiğini söyledi. Bahçıvan, şu görüşleri dile getirdi:
"Dışarıdaki olumsuz bir gelişme, dışarının hortumlarının kısılması, zaman içinde olabilecek pembe tablonun kendini hafif grileştirmeye başlaması, finansal istikrarı bozduğu anda toplumun diğer bütün dengeleri de alt üst oluyor. Ama üretimden gelen istikrarın her zaman her tarafa bir sigortası vardır. Finansal istikrarın da, toplumsal istikrarın da, Türkiye'nin cari açığına gelecek olan katkının da sigortası üretimden geliyor. Türkiye şu anda bu konuda yol ayrımını yapmak zorunda. Finansın yaratmış olduğu huzurla, sadece finanstan gelen mutluluk kaynağıyla bir yere kadar geldik. Bunun şu anda farklı bir damara doğru yön değiştirmesi gerekiyor. İSO 500'de 2012'de çıkan rakamlar da bize bunu gösteriyor."
Faizin düşmesi ve kur farkı avantaj sağladı
2012'deki karlılığın temel kaynağının üretimden, sanayicinin gerçek faaliyetinden gelmediğini belirten Bahçıvan, "Kar var ama bilakis bir düşme söz konusu. Orada karın düşmesi finansın sağlamış olduğu avantajlarla telafi edilmiştir. Faizin düşmesi, kur farkından gelen artılar o tarafı çözmüş. Olumlu olan tablonun kaynağında finansal istikrarın sağladığı destek var. Finansal istikrar olmazsa faiz düşüklüğü ve kurdan gelen avantaj olmaz. Faaliyet dışı gelirlerde belki ufak tefek gayrimenkul satışları olabilir ama çoğunluğu finansal istikrara dayalı" şeklinde konuştu.
Faaliyet dışı gelirlerin geçmişte repo kaynaklı mutluluk olduğunu ifade eden Bahçıvan, şunları kaydetti:
"Bu sağlıksızdı, 2012'de olan ise sağlıklısı. Geçmiş dönemlerdeki faaliyet dışı gelirlerin karakteri ile 2012'deki karakteri arasında farklılık var. Enflasyon yüzde 70-80'lerde olduğunda yüzde 90'larla yapılan bir repo gelirinin yarattığı bol sıfırlı bir katkı vardı. Ancak bu sefer finansal istikrarın doğurduğu artıdan kaynaklı bir katkı söz konusu. Bunu bir adım daha yukarı çıkarmamız gerekiyor.
Bu tabloyu, mevcut sanayimize kar katkısı sağlamak yerine, hedeflediğimiz vizyoner sanayiye yatırımlar ve dönüşüm için bir kaynak yaratma fırsatı olarak kullanmamız gerekir. Gürül gürül bir çeşme akıyorsa bu çeşmeyi, mevcut sanayimize sadece kur ve faiz katkısı sağlamak değil, yarınların Türkiyesi, 2023'lerin, 2050'lerin hedeflenen vizyoner sanayisi için en önemli destek olarak da kullanmalıyız. Bu fırsat kolay gelmedi. Buna şükretmemiz lazım. Bunun arkasını getirmezsek bu bir süre sonra bizi orta gelir tuzağı, cari açığın artık kronik hale gelmesi, cari açık-büyüme ikileminde kalan bir Türkiye'ye götürecek."
Sanayi kültüründen kopuş endişe yaratıyor
Cari açık endişesinden dolayı çoğunlukla büyümeden fedakarlık yapıldığını, bir süre sonra büyümenin sınıra getirilip orada bırakmak gibi bir paradigmanın başladığını, bu yıl bunun ilk uyarısını aldıklarını vurgulayan Bahçıvan, "2013'te yüzde 4 büyüme hedefi var. 2 yıl üst üste yüzde 3 dediğimiz zaman çok büyüyememe sarmalına girme endişemiz var. Ama Türkiye bunu çözebilme imkanına sahip" dedi.
Türkiye'de sanayi kültüründen kopuş olduğunu dile getiren Bahçıvan bu görüşlerini şöyle aktardı:
"Şu anda bırakın yeni neslin sanayi sektörüne adım atmasını, ailelerin, dedelerin, babaların evlatlarına, torunlarına sanayiyi bırakma endişesi var. Sanayiciler arasında 'bu zahmeti, bu külfeti çocuklara bırakmaya değer mi?' konuşuluyor. İşlerin tıkır tıkır gittiği, daha rahat, kolay, huzurlu, çabuk paraya dönebilen, daha az risk taşıyan, daha az zahmetli işler... Tabirleri bunlar... Bu bakış açısı çok kolaycı. Sanayinin her dakikası meşakket dolu, her dakikasında sorumluluk var... Riskin olduğu bir yaşamdan daha rahat bir yaşama dönmesi konusuna razı oluyorlar. Yarınlarda bu işi sürdürecek olan teşebbüs, sanayicilerin sayısının giderek eksilmesi endişesi taşıyorum. Yeni nesillerin bayrağı taşıması konusunda endişe var."
Türkiye'de sanayinin cazibesinin azaldığını, bu nedenle yeni neslin sanayiye yönelik bakış açısında düşüş olduğunu dile getiren Bahçıvan, toplumun tüm katmanlarını rekabete açacak zihinsel ve hukuksal değişimin olması gerektiğini vurguladı. Bahçıvan, şu anda bürokrasi ve eğitimin rekabetin çok uzağında kaldığını Türkiye'de bürokrasiyi ve üniversiteleri rekabete açmak gerektiğini savundu.
Sanayiyi arsa rantına heba etmemek gerekir
İstanbul'dan işgücünün çok kolay çıkamayacağı birtakım işkolları bulunduğunu dile getiren Bahçıvan, İstanbul'daki arazilerinin değerlenmesinden dolayı zaten belli bir bıkkınlığa, belli bir tahammül sınırına gelmiş olan sanayicileri "artık buraya kadar, yeter, ver binayı al arsayı, ver arsayı yap gökdeleni, sanayi bu kadar yeter" deme noktasına getirmemek gerektiğini söyledi.
İstanbul'da yetişmiş sanayicileri, arazisi değerlenmiş olsa bile kentten çok uzaklaştırmadan işlerini devam ettirtecek altyapının kurulması gerektiğini vurgulayan Bahçıvan, "O kültürü arsa rantına heba etmek son derece yanlış. İstanbul'un sanayi şehri olarak kalması mutlak suretle sağlanmalı" diye konuştu.
Merkez Bankası'nı rahat bırakmalıyız
Erdal Bahçıvan, Türkiye'de toplumun bildiği iki önemli konunun futbol ve Merkez Bankası olduğunu belirterek, "MB'de sadece 450-500 kişi araştırma bölümünde çalışıyor. Dünyayı yakından takip ediyorlar, birçok faktörü değerlendiriyorlar. Merkez Bankası'nın faizlerde yaptığı değişiklikle ilgili yorum yapmayı, o kurum adına da kendi adıma da saygı anlamında bir eksiklik olarak kabul ederim. MB'nin benim sattığım peynirin liste fiyatına müdahale etme hakkı ne kadarsa, benim de MB'nin faizine müdahale etme hakkım o kadar... MB'yi rahat bırakmamız lazım. MB'nin bağımsızlığı çok önemli" diye konuştu.
[PAGE]
Sanayi "Milli İtibar" görecek hale gelmeli
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, üretimden kopmamak gerektiğine, başka lüksleri bulunmadığına işaret ederken, sanayinin, büyümeye odaklanmış Türkiye'nin yarınları için en gerekli sektör olduğu noktasındaki algılamanın siyaset, bürokrasi, toplum ve medya tarafından kabul edilmesi gerektiğini vurguladı.
Bahçıvan, herkesin sanayi dışındaki büyüme yöntemlerinin ve sanayiye değer vermeden diğer yöntemlerle bir hayat kurmanın geçici olduğunu, bunlarla sağlanan mutluluğun bir süre sonra kendilerini açmaza götüreceği konusunu net anlayıp çözümün üretimden geçtiği konusunda bir mutabakat sağlaması gerektiğine dikkati çekti. Sanayinin milli itibar görecek bir hale gelmesi, algılamasının değişmesi gerektiğini vurgulayan Bahçıvan, "Sanayiye yönelik algılamayı daha farklı ve daha itibarlı hale getirmek lazım. Hak ettiği değeri vermek gerekiyor. Bu İSO'nun da en önemli hedeflerinden biri, bu algının değişmesi noktasında çalışacağız. Bu konuyla ilgili yapacağımız çalışmaları zaman içinde açıklayacağız" diye konuştu.
OSB Çalışma İhtisas Kurulu kurduk
Erdal Bahçıvan, İstanbul'un kendine özgü birçok değeri bulunduğunu, finans, kongre, kültür, moda ve fuar merkezi olabileceğini, dünya metropollerine bakıldığında bu özellikleriyle birlikte etrafındaki sanayinin de korunduğunu söyledi. İstanbul'u tamamiyle sanayiden arındırmanın haksızlık olacağını belirten Bahçıvan, bu işin OSB'ler üzerinden yapılması noktasında politika güdeceklerini bildirdi. İSO bünyesinde OSB Çalışma İhtisas Kurulu kurduklarını duyuran Bahçıvan, hem kentteki OSB'lerin sorunları hem de İstanbul'dan ayrılmama mecburiyeti olan, ayrılması hakikaten mümkün olmayan bir takım iş kollarını ne şekilde, nasıl toparlayabilecekleri, nasıl organize edebilecekleri noktasında çalışmaları olacağını anlattı.
Gerekirse İstanbul'daki yatırımlar da teşvik almalı
Türkiye'nin artık yüksek teknoloji konusunu kabullenmesi, sanayi yapısının değişmesi ve teknoloji üreten bir hale gelme gerektiğini vurgulayan Bahçıvan, bu işi sadece teşviklerle değil, eğitim politikasıyla da bağdaştırarak hedefler belirlemek gerektiğini söyledi. Bahçıvan, "Sadece bölgesel teşviklerle bu işi çözmek gibi bir yanlış kanıdan çıkılması lazım. Teşvik, bölgesel kalkınmanın bir çözümü olarak sunuluyor, bir aracı olarak görülüyor, ama değil. Eğer İstanbul'da Türkiye'nin uzun vadeli cari açığına 30 milyar dolar katkı yapacak bir iş varsa bu da teşvik almalı. Bunun etrafında bir kümelenme olacaksa bu da teşvik almalı" diye konuştu. Bahçıvan, bölgesel teşvikten ziyade uzun vadede Türkiye'nin büyümesine katkı sağlayacak bir teşvik mantığı olması gerektiğine işaret etti.
Finans sistemi hammadde fiyatını 3 misli artırıyor
Ekonominin finansa hakim olması gerekirken, şu anda finansın ekonomiyi manipüle ettiğini belirten Erdal Bahçıvan finansın, bir hammadde maliyetini rant hesaplarından dolayı 3 misline çıkarabildiğini kaydetti. Dünyanın, finansın herşeye hükmeden boyuttaki gidişatına çare bulması gerektiğini savunan Bahçıvan, bu yapı devam ettiği sürece insanın mutluluk ve huzur bulabilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Kapitalizmin bu kadar serbest kalmasının karşısında hukuğun olması gerektiğini belirten Bahçıvan, "Kurallar koymadan bu kadar serbestiyet gitmez. İnsanoğlunun maalesef kendi elinde olmayan aç gözlüğü ve kontrolsüzlüğünü çözecek olan tek şey hukuktur" dedi.