Başbakan'a "vergi" mektubu

Türk-İş yönetimi, çalışanların ücretlerindeki vergi kesintilerindeki "adaletsizliğin" ortadan kaldırılması istemiyle Erdoğan'a taleplerini içeren mektup gönderdi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Türk-İş yönetimi, çalışanların ücretlerindeki vergi kesintilerindeki "adaletsizliğin" ortadan kaldırılması istemiyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e taleplerini içeren üç sayfalık mektup gönderdi. 

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ve Genel Sekreter Pevrul Kavlak'ın imzası bulunan mektupta, Anayasa'nın "vergi ödevi" başlıklı 73'üncü maddesinde "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür" ifadesi yer aldığı anımsatılarak,  çalışanları yakından ilgilendiren bütçenin "2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı" olarak Meclis'te görüşüldüğü belirtildi.  

Mektupta, herkesin kamu harcamalarını finanse etmek üzere vergi ödeme yükümlülüğü bulunduğunu ama bunun mali güce göre olması gerektiği ifade edilerek, şunlar kaydedildi: 

"Çok bilinen tanımıyla vergi adaleti 'az kazanandan az, çok kazanandan çok' vergi alınarak sağlanacak. Başta işçiler olmak üzere ücretli çalışanlar üzerinde ağır bir vergi yükü bulunmaktadır. Türkiye'de gelir ve kazanç üzerinden alınan verginin yaklaşık üçte ikisi ücretlilerce ödenmekte. Ücretliler üzerinde halen süregelen ağır yük, büyük ölçüde vergi ödemesi gerekenlerin bu yükümlülükten kaçabilmelerinden kaynaklanıyor. Türkiye'de gelir vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğunu ücretliler oluşturuyor. Ticari ve serbest kazanç sahiplerinin önemli bir bölümü ise vergi mükellefi yapılamamıştır. Ücretliler üzerinde, doğrudan gelir ve kazanç üzerinden alınan vergiler ile birlikte dolaylı olarak, mal ve hizmet üzerinden alınan, yapılan harcamalardan kaynaklanan vergiler de söz konusu. Bu vergiler ağırlıklı olarak tüketicilerin ya da gerçek anlamıyla toplumun önemli bir kesimini oluşturan başta ücretliler olmak üzere dar ve sabit gelirliler üzerindedir. Bu tutar gelirden alınan verginin üç katından fazladır." 

"İşçiyi, işverenle aynı oranlarda vergilendirmek haksızlık" 

Dolaylı vergilerin ağırlığı nedeniyle Türkiye'deki vergi sisteminin "adaletsiz" bir yapıya sahip olduğu öne sürülerek, "Çünkü dolaylı vergilerin yükümlünün gelirini ve kişisel konumunu dikkate almamakta ve daha başlangıçta gayri adil özellikler taşıyor. Toplam vergi gelirleri içinde yüzde 70'lere ulaşan dolaylı vergiler çalışanların vergi yükünü daha da artırıyor" ifadelerine yer verildi. 

Mektupta, 2004'te özel indirim tutarının kaldırılması, ücretliler lehine olan ayırım ilkesinden vazgeçilerek vergi tarifesinin teke indirilmesi ve çalışanların üçüncü dilimdeki gelir vergisi tarifesine uygulanan vergi oranının yüzde 20'den yüzde 27'ye yükseltilmesinin işçiler üzerindeki vergi baskısını arttırdığı belirtilerek, şöyle devam edildi: 

"Ortalama aylık 2 bin lira brüt ücret örneğinden hesaplama yapıldığında, yılın son ayında gelir vergisi oranı yüzde 27'e yükselmektedir. Doğrudan ve dolaylı vergilerin en büyük ödeyicisi olan işçileri, işverenler ile aynı oranlarda vergilendirmek haksızlıktır. Bugün itibariyle asgari ücretli olarak çalışan bekar her işçi, asgari geçim indirimi sonrası devlete her ay 56,85 lira gelir vergisi ödemektedir. Öte yandan 'istihdamı artırmak ve işsizliği önlemek' gerekçesiyle, özel sektör işverenlerinin sosyal güvenlik işveren hissesinin 5 puanlık kısmına isabet eden tutarının Hazinece karşılanması yönünde teşvik uygulanıyor. Böylece işverenin yüzde 19,5 olan SGK işveren primi oranı yüzde 14,5 olarak uygulanıyor. Bu düzenlemeyle işveren her asgari ücretli için 51 lira daha az prim öderken, bu indirim bölgelere göre artan oranda değişiyor." 

"Sabit gelirli vergi politikalarıyla azalan gelirli oldu" 

Vergilendirme açısından ücret gelirlerinin en kolay ve denetlenebilir gelir olma özelliğinin Türkiye'de "bordro mahkumu" kavramının yerleşmesine yol açtığı iddiasında bulunarak, iktisat öğretisinde "sabit gelirli" olarak tanımlanan ücretlilerin vergi politikalarıyla "azalan gelirli" haline dönüştüğü ifade edildi. 

Vergi yapısındaki çarpıklık nedeniyle bağıtlanan toplu iş sözleşmesinde belirlenen ücret zammının anlamını yitirdiği ve sözleşmeyle sağlanan ücret artışının çoğunluğunun vergi ödemesine gittiği belirtilerek, ücretli çalışanlardan alınan vergilerde işçi ile memur arasında ayırım yapıldığı, işçiye yapılan neredeyse tüm ödemelerin vergilendirilirken memurlara yapılan çoğu ödemenin gelir vergisi dışında tutulduğuna dikkat çekildi. 

Mektubun son bölümünde, Türkiye'de vergi alanında gerçek anlamda yapılacak bir reformun ancak ücretliler aleyhine var olan çarpık yapının değiştirilmesiyle mümkün olacağı savunularak, şu ifadelere yer verildi: 

"Öncelikle emek üzerindeki vergi yükünün azaltılması ve verginin geniş kitlelere adil bir şekilde yansımasının sağlanması gerekmektedir. Bu ülkenin sağladığı kaynakları kullanarak gelir ve servet elde edenler, topluma karşı yükümlülüklerini yerine getirmeli ve kazançları oranında vergi ödemeleri sağlanmalıdır. Talebimiz ve beklentimiz, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'yla ilgili Yüce Meclis'te yapılacak müzakerelerde, yukarıda değindiğimiz haksız ve adaletsiz durumu ortadan kaldıracak, işçiler lehine iyileştirme getirecek düzenlemelerin yapılmasıdır." 

Bu konularda ilginizi çekebilir