‘Et lobileri bakanlığı ithalata zorluyor’

“Et ve Süt Kurumu daha çok güçlendirilmeli” diyenTürkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin, et lobilerinin Tarım Bakanlığı’nı ablukaya alıp ithalata zorladığını söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

huseyin_gokce-006.jpg

Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin, her yıl Ramazan ayında olduğu gibi bu yıl da fırsatçıların ortaya çıktığını belirterek, şartlar oluşmadığı ve üretimde sıkıntı olmadığı halde gıda fiyatlarında artış yapıldığını söyledi. Aynı şekilde et konusunda da bazı lobilerin devrede olduğunu belirten İbrahim Yetkin, bunların Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nı ablukaya alarak ithalata zorladıklarını bildirdi. Her şeye rağmen ithalatın açılması halinde özellikle üreticilerin bu durumdan olumsuz etkileneceğini dile getiren Yetkin, sektörde son iki yılda edinilen kazanımların da yok olacağı uyarısında bulundu. TBMM Sanayi Komisyonu’nda bekleyen Şeker Yasa Tasarısı’nı da eleştiren İbrahim Yetkin, pancar üretimine darbe vuracak unsurlar içeren düzenlemenin, aynen yasalaşması halinde, büyük sosyal sorunlar çıkabileceğini dile getirdi. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan İbrahim Yetkin, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı. 

Ramazan öncesi et fiyatlarıyla ilgili yaptığınız açıklamalar çok dikkat çekiciydi. Gelinen noktada et fiyatlarını ve hayvan ihtiyacını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Türkiye’de son 2 yıla kadar hayvancılıkta, et üretiminde baya sıkıntılı günler yaşadık. Hayvancılık ve bağlı olarak et üretiminde yaşanan sıkıntı, ithalatı beraberinde getirmişti. Oysa hayvancılık yapılan desteklerle birlikte son iki yılda toparlanma eğilimine girdi. Bunda da ithalatın kesilmesi önemli rol oynadı. Hem hayvan varlığı arttı, hem de et fiyatları düzene girdi. Ancak her yıl Ramazan ayı yaklaştıkça gündeme gelen fırsatçılar bu kez yine ortaya çıktılar. Hayvan varlığı ve et üretiminde problem olmamasına rağmen, et fiyatlarında artış başladı.

Bunları kim yapıyor? 

Türkiye’de ithalattan dolayı ciddi para kazanan belli lobiler var, güçlüler var. hayvancılık alanındaki güçlüler bu alanı kapatmış, kartel haline gelmişler. Bu insanlar 10-15 baş hayvanı olanlar değil, binlerce hayvanı olan işletmeler ve fiyat düşüşünü önlemek için piyasaya hayvan sürmekte yavaş davranıyorlar. Normalde bu aşamada piyasayı regüle atmak amacıyla Et ve Süt Kurumu’nun devreye girmesi gerekiyor. Benim gerekliliğine inandığım bu kurum da şu haliyle piyasayı çok iyi dengeleyemiyor. Bu kurumun kesinlikle daha çok güçlendirilmesi lazım. Ramazan başlamadan önce et lobileri Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nı abluka altına alıp ithalata mecbur bırakmaya çalıştıkları bir operasyonla karşı karşıyayız. 

Peki ithalat kararı çıkarsa sektör nasıl etkilenir? 

İthalat olursa yerli üretici darbe yer. Hayvancılıkta son yıllarda sağlanan kazanımlar tam anlamıyla durur. Rekabet refl eksi olmayacağı için ucuza gelen hayvanlar, besicileri, bu işin çilesini çekenleri olumsuz etkilenecektir. Sektörde 3-4 yıl öncesine geri dönülecektir. Bize göre Bakanlık bugünkü duruşunu devam ettirmelidir. 

Bu sene Türkiye kuraklıkla birlikte aşırı yağışın da olumsuzluklarını yaşıyor. Bu gelişmeler ışığında diğer tarım ürünlerinde durum nedir? 

Son dönemlerdeki iklim olayları 50 milyon ton civarındaki sebze- meyve üretiminde problemler yaşanmasına yol açtı. Fındık, kayısı, ceviz, zeytin, badem gibi ürünlerde kuraklık, don ve sel olumsuzluklar yarattı. Bakliyatta henüz hasat başlamadığı için bir şey söyleyemiyoruz ama gerekmediği halde fiyatların yükseldiğini görüyoruz. Başka bir ifade ile iklim olaylarından etkilenmeyen ürünlerdeki hareketlilik masum fiyat oynamaları değildir. Fiyatlar artıyor ama burada üretici para kazanamıyor. Bütün bunları üst üste koyduğumuzda 2014 yılının tarım sektörü açısından çok dalgalı geçtiğini söyleyebiliriz. Yani genel anlamda önümüzü göremediğimiz için tahmin de yürütemiyoruz. 

Irak’ta yaşanan son gelişmelerin tarım sektörüne etkilerini değerlendirebilir misiniz? 

Irak, beyaz et ve yumurta yanı sıra un sanayinde de Türkiye için çok önemli bir pazar. İhracatın önemli bir kısmı Kuzey Irak’a yapılmasına rağmen, diğer bölgelerde yaşanan sıkıntı genel olarak Irak özelinde bir pazar daralmasına yol açtı. Türkiye’nin acil biçimde piyasa araştırması yaparak yeni pazarlar bulması gerekiyor. Dünyanın her ülkesinde ticari ataşeliklerimiz var. Elinizde doğru ürün varsa iyi iş çıkarıyorsunuz zaten. Örneğin Çin’e kiraz satışlarının başlaması çok önemli bir gelişmedir. Birçok bilim insanı önümüzdeki 100 yıllık dönemde savaşların gıda ve su yüzünden çıkacağını ifade ediyorlar. Onun için Türkiye’nin kendi ihtiyaçlarını karşılaması gerekiyor. Bir yandan da dış pazarlardaki iddiasını sürdürmelidir. Bir ker toprak büyüklüğü bakımından üretimde çok avantajlı bir ülkeyiz. 

Toprak büyüklüğü demişken, arazilerin miras yoluyla bölünmesini engelleyen yasayı nasıl karşılıyorsunuz? 

Geç kalınmış olmakla birlikte çok önemli bir karar. Bir kere 20 dönümden aşağı arazinin parçalanmasının önlenmesi Türk tarımı için çok önemli bir karar. Verimliliği artıracak bu uygulama, üretimi artırıp maliyeti de ciddi ölçüde düşürecektir. Bir an önce bu yasanın gereği yerine getirilmelidir. 

Ayrıca, tarımsal işletmelerin rasyonel hale getirilmesi, tarıma ayrılan kaynağın taahhüt edildiği gibi GSMH’nın yüzde 1’ine ulaşması şarttır. Böylece sektörün kronikleşmiş sorunları da aşılacaktır. 

Sanayi Komisyonu’nda bekleyen Şeker Yasa Tasarısı hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Bu yasa ile birlikte bana göre şeker pancarı üretimi olumsuz etkilenecek. Resmen pancar üretimi yok ediliyor. Türkiye dünyanın ilk üç üreticisinden birisi. İddialı bir noktadayız. Pancarı çiftçi geleceği açısından da değerlendirmek gerekiyor. 500 bin çiftçi bu işle uğraşıyor. Dolayısıyla sektörün desteklenmesi şartken, tam tersi düzenlemeye gidiliyor. 

Üstelik Nişasta Bazlı Şeker kotası daha yeni artırıldı, zaten her sene artırılıyor. Her kota artışı pancarın yok edilmesi anlamına geliyor. Pancar bir Türkiye gerçeğidir ve vazgeçilemez. Sağladığı istihdam ve yarattığı katma değer açısından önemli olan bu üründe yaşanacak sıkıntı sosyal dengeleri de bozar. Bunda da belli güç odaklarının devrede olduğunu düşünüyorum. Bir kere Şeker Kurulu’nda üretici, çalışan temsil edilmiyor. Bu yasa da ülke gerçeklerine uymayan bir içerikte çıkarılmak isteniyor. 

Bu düzenlemeye tepki gösteren PANKOBİRLİK bünyesindeki kuruluşların son dönemlerde yatırımlarındaki ciddi artışı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Tarımda yapılan doğru işlere en iyi örneğin PANKOBİRLİK ve Konya Şeker olduğunu düşünüyorum. Bugün bana “Türk tarımını ayağa kaldırmak için ne yapılması gerekiyor?” diye sorsalar Konya Şeker’i örnek gösterir ve Türkiye’deki 9 tarım bölgesine de bu modeli öneririm. Gerçekten çok mantıklı yatırımlar yapılıyor. Bana göre şeker fabrikaları mutlaka özelleştirilecekse talepleri doğrultusunda buraları işletecek kişilere verilmelidir. PANKOBİRLİK, fabrikaların arazilerini bir kenara bırakarak sadece üretim tesislerini işletmeye talip oluyorlar. Bu modelle istihdam da korunacak. Bugüne kadar tarım sektöründe yapılan özelleştirmelerin tamamında hep arazilerin istendiğini, üretimin tamamen durdurulduğunu gözlemliyoruz. 

Stratejik ürün olarak değerlendirilen buğdayı özel olarak ele alırsak, bu yıl nasıl bir ürün bekliyorsunuz? 

Türkiye’de geçen yıl 22 milyon ton ile buğday üretim rekoru kırıldı. Bu sene bizim tahminimiz üretimin yüzde 20 civarında azalarak 17-18 milyon ton aralığında inmesi. Tarım Bakanlığı ise 19 milyon ton civarında üretim olacağını tahmin ediyor. Türkiye’nin yıllık tüketiminin 18 milyon ton olduğu hesaplanmakla birlikte, sığınmacıları da dahil ettiğimizde bu sene 19 milyon ton ürüne ihtiyaç olacağı hesaplanıyor. Bugün TMO’nun elinde 2 milyon ton buğday stoku var ve gümrüksüz ithalat yetkisini de almış durumda. Bu aşamadan sonra elinde stok bulunanların piyasayı maniple etme riski bulunuyor. Ancak bütün bunlar olmasa bile Türkiye DİR kapsamında buğday ithalat yapıyor. Üretim rekorunun kırıldığı geçen yıl bile kaliteli ürün talebi yüzünden 4.3 milyon tonluk ithalat yapıldı.

Bu konularda ilginizi çekebilir