İSO, Türkiye'nin vasatlıktan çıkış yolunu açıkladı

İSO'nun '21. Yüzyılla Büyük Yüzleşme' temasıyla gerçekleştirdiği 12. Sanayi Kongresi'nde konuşan Erdal Bahçıvan, bildirgede önerdikleri 'Bütünsel Kalkınma Modeli'nin takipçisi olacaklarını söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - İstanbul Sanayi Odası (İSO), Türkiye için tehdit oluşturan siyasi, ekonomik ve sosyal alandaki tüm vasatlıkları ortaya koymak ve ortak akılla bütünsel bir sanayi stratejisi geliştirerek sürdürülebilir küresel refaha ulaşmak amacıyla 12. Sanayi Kongresi'ne ev sahipliği yaptı.

"21. Yüzyılla Büyük Yüzleşme" temasıyla Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilen kongrenin açılışında, önceki gün Soma'da hayatını kaybeden madenciler için saygı duruşunda bulunuldu, konuya ilişkin kısa bir film gösterildi.

Kongrenin açılış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, geçmişin gölgesi altında Türkiye'nin sorunlarına yönelik yapılan tartışmaların, toplumu yorgunluk ve ümitsizlikle bir kısır döngüye mahkum ettiğini belirterek, gelinen noktada kimsenin masum olmadığını söyledi.

Bahçıvan, İSO olarak sahip oldukları birikim ve sorumluluk duygusuyla bu kısır döngüyü kırmaya yönelik adım attıklarına işaret ederek, "Bu doğrultuda ekonomi başta olmak üzere siyasal ve sosyal birçok alandaki gerçeklerle, gerçeklerimizle yüzleşmeliyiz. Çünkü yüzleşme cesaretini gösteremediğimiz için 20. yüzyılı kaybettik. Henüz başında olduğumuz 21. yüzyılı da aynı şekilde kaybetme lüksümüz yok" dedi.  

Vasatlık zincirinin 150 yıldan bu yana Türkiye'nin ayağına dolandığını ifade eden Bahçıvan, temel amaçlarının farkındalık yaratmak olduğunu ve bu doğrultuda çalışmalarına devam edeceklerini anlattı.

"Türkiye kritik bir eşikte duruyor"  

Bahçıvan, Türkiye'nin kritik bir eşikte durduğunu belirterek, şöyle konuştu:  

"Uygulana gelen, daha çok inşaatçılığa, tüketime ve ranta dayalı ve dış kaynaklara bağımlı büyüme modeli, potansiyelini büyük ölçüde yitirmiş bulunuyor. Ülke ekonomisi 'orta gelir tuzağına' hapsolmuş durumda. Demokratik gelişme, toplumun beklentilerinin gerisinde kalmaya devam ediyor. Yeni dünyada en güçlü dönüştürücü kuvvet, bilgidir. Yaygınlaşan belirsizlikleri aşmak ve vasatlıktan kurtulup refah ve esenliğe ulaşmak için yeni bir zihniyet ve yaklaşım gerekiyor. İSO olarak, 'bütünsel kalkınma' yaklaşımını öneriyoruz."  

Bahçıvan, bütünsel kalkınmanın bugünün koşullarında tek yolunun inovasyon olduğuna vurgu yaparak, bankacılık ve finans sisteminin de bütünsel kalkınmanın finansmanına katkı  sağlaması gerektiğini anlattı.

İnovasyona dayalı büyüme ile yerel ve mikro yatırımların finanse edilmesi gerektiğine işaret eden Bahçıvan, şunları kaydetti:  

"Finansman için kapsamlı bir vergi reformu zorunludur. Adil vergi reformunun öncelikleri rantların vergilendirilmesi ile kayıt dışılığın önlenmesi olmalıdır. Böylece Türkiye'nin tasarruf oranlarının artırılması sağlanacaktır. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliği sürecinin başarıyla tamamlanması ülkemizin güç ve olanaklarını artıracaktır. Ülkemizin 2015 yılı boyunca G-20 toplantılarına ev sahipliği yapacak olmasını sevinçle karşılıyoruz."

"Tüm hukuk sistemi, siyasi partiler ve seçim kanunları yenilenmeli"

Kuvvetler ayrımı ilkesine ve çoğulculuğa bağlı, insan hak ve özgürlükleri için güvence sunacak demokratik bir anayasanın yapılmasının önemini koruduğunu vurgulayan Bahçıvan, "Tüm hukuk sisteminin, siyasi partiler ve seçim kanunlarının yenilenmesi gerekiyor.  Ekonomik ve toplumsal faaliyetlerin özgürlüğünü güvence altına alan, 'insan odaklı bir devlet' yapılanmasına duyulan ihtiyaç giderek artıyor " ifadesini kullandı.  

Bahçıvan, 21. yüzyılı kazanabilmek için eğitimin kapsayıcı, çoğulcu, nitelikli ve eşitlikçi bakış açısına dayanması, üniversitelerin özerkleştirilmesi, akademik farklılaşma ve uzmanlaşmanın teşvik edilmesi gerektiğini söyledi.  

Şirketlerin büyük çoğunluğunun devleti ve siyasi güçleri etkilemeye çalışan bir iş kültürünün mirasçısı olduğunu anlatan Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü:  

"Ülkemizde patron şirketi anlayışı hakimdir, profesyonellere güven eksiktir, yatay yapı ve ilişkilerden çok dikey yapı ve ilişkiler belirleyici olmaktadır. Güven, şeffaflık ve küresel değişimlere duyarlılık gelişemiyor. Özel sektör ve kamuda girişimci bir anlayışın ülkemizde yerleşmesi sağlanmalıdır. Dijitalleşme ve sosyal medya iş birliği, paylaşma, uzlaşma eğilimlerine destek veriyor. Bu nedenlerle tüm karar alıcıları, kamu yöneticilerini, şirketlerimizi, üniversitelerimizi ve sivil toplum kuruluşlarımızı yeni kuşakları anlamaya, desteklemeye ve önlerini açmaya çağırıyoruz."

Bahçıvan, daha nitelikli bir ekonomik ve sosyal gelişim için kadın istihdamının artırılmasının yanı sıra, girişimci, sanayici ve yönetici kadınların oranının hızla yükselmesi gerektiğinin altını çizerek, "Bugün kapsamlı bir Bütünsel Kalkınma Modeli öneriyoruz. İSO olarak bu modelin takipçisi olacağız. Burada gündeme getirdiğimiz yaklaşımlara katkıda bulunacak herkesle birlikte çalışacağız. Bu doğrultudaki her uygulamayı ön koşulsuz destekleyeceğiz" dedi.  

[PAGE]

 

Okyay: Türkiye vasat bir ülke olmayı hak etmiyor

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay, "Türkiye'nin orta gelir tuzağına takılmaması, sürdürülebilir büyüme için ihtiyaç olan kaynağı sağlamaya devam etmesi için iyi bir eğitim sistemine, yüksek teknolojik donanıma, cesarete ve kararlılığa ihtiyacı var" dedi.

Türkiye'nin 820 milyar dolarlık ekonomi olduğu halde bütün dünyada tanınan markalar çıkaramadığı için vasat olduğunu ifade eden Okyay, "Türkiye ortalama geliri 30 bin doları aşkın 500 milyon insanın yaşadığı AB gibi pazar yanı başındayken ihracatının yüzde 3'ünün ileri teknoloji ürünlerinden oluştuğu ve az gelişmişlerin sert rekabetine maruz kaldığı için vasattır" dedi.  

Türkiye'nin vasat bir ülke olmayı hak edip etmediğine ilişkin soru soran Okyay, şunları aktardı:

"Bu sorunun yanıtı çok net olarak hayır. Türk yöneticiler küresel şirketlerin başına geçebiliyorsa, Türkiye dünya müteahhitler ligine en çok şirketi giren ikinci ülke koltuğuna oturabiliyorsa, binlerce doktor ve akademisyenimiz tıp ve bilim dünyasının saygın isimleri arasında oluyorsa, sanatçılar ve edebiyatçılarımız Nobel alabiliyorsa, girişim becerisi yüksek dinamik bir nüfusumuz varsa ve dünyayı saran ekonomik krizlere rağmen son 12 yılda istikrarlı bir büyüme ve kalkınma hamlesi yürütebiliyorsak böyle bir ülkedeki insanların vasatlığı hak etmediğini düşünüyorum."  

Türkiye'nin orta gelir tuzağına takılmamak, sürdürülebilir büyüme için ihtiyaç olan kaynağı sağlamaya devam etmesi için iyi bir eğitim sistemi yüksek teknolojik donanıma cesarete ve kararlılığa ihtiyaç olduğunu belirten Okyay, "Rahmetli Özal'ın deyimiyle 'Türkiye'nin çağ atlamak için yapılan ve yapılmakta olan reformlarla çekim merkezi olmaya ihtiyacı var" diye konuştu.  

[PAGE]

Hisarcıklıoğlu: Anam-babam usulü ile Edirne'den öteye geçemeyiz

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, böyle bir zamanda, sanayi üzerine konuşmaya çalışmanın hiç kolay olmadığını söyledi.  

Henry Ford'un "Eğer sadece gözümün önündeki piyasayı takip etseydim, otomobil değil at arabası üretip satardım" sözünü anımsatan Hisarcıklıoğlu, zenginliğin kaynağının sanayi olduğunun dikkate alınması gerektiğini belirterek, "Üretim demek, sanayi demektir. Sanayi olmadan istihdamı, geliri, zenginleşmeyi arzu ettiğimiz seviyelere yükseltmek mümkün değil" dedi.  

Türkiye olarak, sanayileşme yolunda önemli kazanımlar ve başarılar elde ettiklerini belirten Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:

" Türkiye'yi bir dünya devi yapmak istiyorsak, sanayicilerimizin sorularına hızla çözüm bulmak ve ileri teknoloji üretiminde atılım yapmak zorundayız. Yalnız burada biraz iğneyi de kendimize batırmak istiyorum. Ben Türkiye'nin her tarafını geziyorum. Ortaklık kültürünü bir türlü başaramadık. Oysa kurumsallaşmanın yolu ortaklık kültüründen geçer. Eğer kurumsallaşamazsak, bin bir emekle kurduğumuz ve büyüttüğümüz işimiz, bir nesil sonraya kalmaz."

Hisarcıklıoğlu, özel sektör olarak bu noktada kendilerine düşen görevin iş süreçlerini verimli hale getirebilmek olduğunu ifade ederek, "Anam-babam usulü çalışarak Edirne'den öteye geçemeyiz. Değişime, yeni fikirlere açık olmamız lazım. Devlet her türlü düzenlemeyi yapsa bile biz bu kültürü kendimizde oluşturamazsak, şikayet etmeye devam ederiz" diye konuştu.

"Türkiye'nin sanayi haritasını çıkarmaya hazırız"

Hisarcıklıoğlu, bölgesel ve ulusal üretim kapasitelerinin tespit edilmesine yönelik veri toplanması amacıyla sağlıklı bir sanayi envanterinin oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu belirterek, "Uluslararası yatırımları Türkiye'ye çekebilmek amacıyla, sektöre özgü yatırım yerlerinin tespit edilmesi ve yatırım yeri envanterinin de çıkarılması gerekiyor. Biz TOBB olarak elimizi taşın altına koymaya ve Türkiye'nin sanayi haritasını çıkarmaya hazırız" dedi.

[PAGE]

Prof. Fukuyama: Türkiye'nin sürdürülebilir büyümesi, demokrasiye bağlı

Stanford Üniversitesi Siyasal Bilimler Profesörü Francis Fukuyama da "Kalkınma Modelleri ve Jeopolitiğin Geri Dönüşü" başlıklı konuşmasında, dünyanın soğuk savaş sonrasında iki dönem bitirdiğini ve şu anda zorlu olan üçüncü bir döneme girmek üzere olduğunu belirtti.  

Yeni dönemde, gelişmekte olan piyasaların küresel ekonomide baskın olmasının sonuna gelindiğinin görüleceğini vurgulayan Fukuyama, gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Türkiye'nin büyüme modelinin, yabancı yatırıma dayalı olduğu için birtakım sorunlar teşkil ettiğini dile getirdi.  

Türkiye'de tasarruf oranın oldukça düşük, insan sermayesine yatırımın da yeterince olmadığına işaret eden Fukuyama, Türkiye'nin ciddi bir dönüm noktasında olduğunu ifade etti.  

Fukuyama,  Türkiye'nin  orta gelir statüsünü başarıyla elde ettiğine vurgu yaparak, "Yüksek gelir statüsüne geçmek bir ülke için farklı gelişmeler gerektirir. Türkiye'de orta sınıf, oransal olarak Çin'den daha fazla. Siyasi sürdürülebilirlik, katılımı destekleyen bir niteliğe kavuşmalı. Türkiye, şimdiye kadar oluşturduğu herkese açık siyasi sistemi daha da geliştirecektir. Ekonomik büyüme, bu anlayışla mümkün olacak" dedi.

Türkiye'de sürdürebilir ekonomik büyümenin, demokrasinin sürdürülebilirliğine bağlı olduğuna dikkati çeken Fukuyama, ekonomik rekabet için demokrasinin önemini vurguladı.  

Fukuyama,  Twitter, Facebook gibi sosyal medya araçlarının belli kişilerin siyasi amaçlarına hizmet etmeyeceğini belirterek, "Günümüzde güç tamamen bilgiye dayalıdır. Bilgiyi elinde tutan, gücü de elinde tutar. Sosyal medya araçları da bilgiyi çok kişiye ve ucuz sunduğu için dünyada örgütlenmeyi sağlamaktadır. Türkiye'de kadınların işgücüne daha fazla katılması gerekir. Türkiye'nin beşeri sermayesini hızla geliştirmek için bütünsel bir stratejiye ihtiyacı vardır" değerlendirmesinde bulundu.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir