Lobi, 22 milyar dolarlık açığı kolluyor

Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Başkanı Mustafa Koca, gündemi DÜNYA’ya değerlendirdi..

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İŞ Dünyası Turu

Volkan ÖZSOY

Anadolu  Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Mustafa Koca, reel sektörün döviz açığının 22 milyar dolara ulaştığını ve menfaat lobisinin bundan istifade etmek için fırsat kolladığını iddia etti.
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Başkanı Mustafa Koca, reel sektörün döviz açığının 22 milyar dolar olduğunu hatırlatarak, “Bu işle ilgilenen insanlar bunu çok iyi biliyor ve bundan istifade etmek için bekliyor. Bu bir lobidir” diye konuştu.

İş Dünyası Turu’nun bu haftaki konuğu ASKON oldu. Derneğin Genel Başkanı Mustafa Koca, ASKON’un yapısından, gelecekle ilgili planlarına, faiz lobisinden, ekonomideki sıcak sonbahara kadar birçok konudaki düşüncelerini DÜNYA ile paylaştı.

Amerika Merkez Bankası’nın (FED) aldığı kararların, tüm dünyayı etkilediğini vurgulayan Koca, ancak giderek ne yapılacağının daha fazla belli olduğunu ve önümüzdeki günler için yüksek oranlı değişiklikler beklememek gerektiğini söyledi. ‘Ekonomide sıcak sonbahar’ iddialarına da yanıt veren ASKON Başkanı, söyleye söyleye bu sıcaklığın çağrıldığını savundu. Koca, gelecekle ilgili belirsizliğin sadece savaş durumlarında yüksek boyutlarda olabileceğini dile getirerek, “Krizi daha çok ekonomik dengeler açısından okumak gerekiyor. Küresel siyasetin getireceği bir kriz gerçekten farklı bir krizdir. Ona da hazırlıklı olmakta fayda var” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’de bir faiz lobisi var mı?” şeklindeki soruya da yanıt veren Koca, şu an reel sektörün  döviz açığının 22 milyar doları bulduğunu ve lobinin bundan istifade etmek için beklediğini iddia ederek, “İşte bu lobidir” dedi.

Mustafa Koca’NIN DİKKAT ÇEKTİKLERİ:

> Merkezden uzak işadamı için  güvenli çatı olduk

ASKON 1998 yılından itibaren iş hayatının örgütlenmesini sağlayan önemli kuruluşlardan bir tanesi oldu. Daha önceleri ülkemizde biraz fazla, tek taraflı bir görüntü halinde iş dünyası örgütlenmesi söz konusuydu. ASKON, bir anlamda o zamanki şartlar itibariyle merkezden uzak kalan işadamları için bir güvenli çatı oldu.  Dernek ayrıca, iş dünyasına farklı bir ruh getirme iddiasıyla ve özel bir içerikle faaliyet alanına girdi. “Haklı Zenginlik” serlevhasıyla, kendi içinde bulunduğu büyük yapıya farklı bir bakış getirdi. “Sadece kazanmak değil, haklı olarak kazanmak önemlidir” dedi. Bu çok önemli bir ihtiyaçtı. Şimdi gerek İstanbul genel merkeze bağlı olarak, gerekse tüm Türkiye’deki şubelerimizde 2 bin 500 civarında iş adamı ASKON mensubiyetiyle iş hayatını yorumlamaya, geliştirmeye devam ediyor. Tüm ülke sathına ulaşmak için gayret etmeye devam ediyoruz.

> Minimize bürokrasi ile sanayiye ciddi rehber şart

Kabul etmek gerekir ki iş yaşamında, son 10 yılda önemli değişiklikler oldu. İş hayatına kolaylıklar getirildi. Ancak hala istenen noktaya gelinemedi. Bürokrasinin ve devletle ilişkilerin çok daha kolay ve yönetilebilir olması önemli. Yani yatırım ortamının olabildiğince teşvik edilmesi, bürokrasinin minimize edilmesi ve özellikle sanayi konusunda ciddi rehberliklerin devreye sokulması çok gerekli gözüküyor.

> 10 bin dolar handikap, bundan kurtulmalıyız

Bu sıralarda ülkemizin en önemli sorunu, sanayi hedeflerinin rekabetçi üstünlük öncelikli olarak belirlenmiş olmamasıdır. Ülkemizin geldiği yerde, ara bir konuma yükselmiştir. Ama burada kalması söz konusu olamaz. Yani fason üretim, taşeronluk ve sadece inşaat gibi bir hizmet sektöründe ileride olmakla bu girdaptan çıkmamız mümkün değil. 10 bin dolar civarında kendimizi tekrar etmek gibi bir handikap içindeyiz. Buradan çıkmak için ekonomi politikalarını yenilemek mecburiyetindeyiz. Artık 173 üniversitesi olan bir ülke olarak, bilgi ve teknoloji üretimine dayalı, know how sahibi, katma değeri yüksek ürünlere yönelmek zorundayız. Bunu aynı zamanda bölgesel entegrasyonun merkezi konumuna yerleşerek yapabilirsek, yeniden kilit ve stratejik ülke oluruz.  

> Devlet, bazı konularda rakibimiz olabiliyor

STK’lar her yönüyle kendi imkanları ile ayakta durmaya çalışıyor. Hiç şüphesiz bizler serbest piyasada insanları ikna edip üye yapıyoruz ve onları korumak için gayret sarf ediyoruz. Bazı konularda rakibimiz devlet olabiliyor. Bunları aşmak fevkalade zor. Yani sırtımızı devlete dayamış halde çalışmıyoruz. Piyasa şartları ile mücadele ediyoruz. Dolayısıyla zorlukları tahmin edersiniz.

> Çocuklarımın payından ASKON’a aktarıyorum

Günüm adeta tam ortasından ikiye bölünmüş gibi geçer. ASKON ve özel işim, benden eşit ilgi istiyorlar. Buna yetişmeye gayret ediyorum. Genellikle akşamlarımı da ASKON alıyor. Bu noktada çocuklarımın payından ASKON’a aktarım yapmış oluyorum. Doğrusu özel alan pek kalmıyor diyebilirim. Ama hizmet üretmenin de başka yolu yok. Maalesef çok emek vermek gerekiyor.

> Yeniden adaylığı konuşmak için erken

Genel kurulu yapalı henüz 8 ay oldu ve biz iki yılda bir seçim yapıyoruz. Önümüzdeki dönem yeniden aday olup olmamak konusunda konuşmak için erken. Şimdiden kesin bir kararım yok. Nasip, ancak, hizmet alanlarının açık olduğu herkesin malumu. Şimdiden yaptığımız bir kısım planlarımız var ama erkenden bilgilendirmek istemem. İnşallah günü geldiğinde paylaşırız.

> STK’lara zorunlu üyelik doğru olur

Son günlerde sıkça konuşulan “STK’lar mı, odalar mı?” tartışmalarına farklı bir açıdan bakıyorum. Bu bir yenilenme meselesidir. Kişilerin kendilerini daha iyi ifade ettikleri bir STK’da yer almış olmaları ve tüm resmi işlemleri de buradan yürütmeleri daha doğru olabilir. Aynı zamanda birden fazla yere aidat ödemek zorunda kalınmaz. Yani, her hangi bir STK’ya zorunlu üyelik daha doğru olur.  Ancak “Türkiye’de STK’ların sayısı çok” iddialarına katılmıyorum. Bunun fazla olmasının kime ne zararı var anlamadım. Buralar gönüllülük esasına göre çalışıyor. Taraftar bulamayanlar devre dışı kalabilir. Dolayısıyla sayısal bir tartışmayı anlamsız bulurum. İlla her kurumun ulusal ve uluslararası bazda sesini duyurması da gerekmeyebilir. Mensuplarının sorunlarını ilgili makamlar nezdinde dillendirmesi de bir imkandır.  

> Lobi, medya ile etkileme gayretinde

Bu sadece Türkiye ile sınırlı bir mesele değildir. Elbette yeryüzünde menfaat grupları ve onların oluşturdukları yapılar mevcuttur. Şimdilerde bildiğimiz rakam itibariyle yeryüzünde yüzer gezer 2 trilyon dolar civarında bir fon parası var. Bu paraları yönetenler yeryüzünde neresi avantajlıysa oraya yönelir, avantajın bittiği yerden çekilir. Bundan daha doğal ne olabilir? Bu ve benzeri yapıların örgüt haline geldiklerine de şahit oluyoruz. Bunların, menfaatlerinin gereği olarak, yer yer ülke siyasetlerine de etki etmeye çalıştıklarını biliyoruz. İşte bunlardan bazıları yerel ve küresel anlamda ‘faiz lobisi’ diye adlandırılabilir.  Şu anda reel sektörün döviz açığı 22 milyar dolar. Bu işle ilgilenen insanlar bunu çok iyi biliyor ve bundan istifade etmek için bekliyor. İşte bu bir lobidir. Hatta medya aracılığı ile piyasaları etkilemeye çalışmaları da bir gerçektir. Bunu da görmek gerekir.

> Sıcaklığı adeta davet ediyoruz

Ekonominin sonbaharı ile ilgili sıcak haberler ağırlıkta. O kadar çok söylendi ki adeta hep birlikte bu sıcaklığı davet ediyoruz. FED’in kararları tüm dünyayı etkiliyor. Ancak giderek ne yapılacağı daha fazla belli oldu. Yüksek oranlı değişiklikler beklememek gerekir. Sadece savaş söz konusu olursa beklenmeyen boyutlar o zaman ortaya çıkabilir.  

> Küresel siyasi krize hazırlıklı olunmalı

Savaş gibi olağanüstü durumlar, tabii ki yığınla bilinmezlik üretir. Ancak genellikle tutum bellidir. Kamu açıklarınız ne kadar az ise riskiniz o kadar az demektir. Eh bizim de cari açık, dış açık, tasarruf açığı ve yatırım pozisyon açığı konusunda hayli sıkıntılarımız var. Bunlar da aniden kapanmaz.  Krizi daha çok ekonomik dengeler açısından okumak gerekiyor. Küresel siyasetin getireceği bir kriz gerçekten farklı bir krizdir. Ona da hazırlıklı olmakta fayda var.