Osteoporozu ne kadarda sık duyar olduk!

Dünyada 200 milyon insanın osteoporoz sorunu olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam size abartılı gelebilir ancak toplumlar yaşlandıkça kemikler de S.O.S. veriyor. Yaşla birlikte gelen hormonal değişimler kadar hareketsiz yaşam da osteoporoz nedeni. Bu yüzden tedaviye gençken başlayın...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

PROF. DR. MUSTAFA SAİT GÖNEN

İnsan ömrü uzuyor. Yaşlanan nüfus artıyor. Hal böyleyken etrafımızda bazı hastalıkların adını daha sık duyar olduk. Bunlardan biri de osteoporoz. Bilindiği gibi osteoporoz; düşük kemik kütlesi ve kemik dokusundaki mikromimarinin bozulmasıyla oluşuyor. Kemikler kırılmaya daha eğilimli hale geliyor. Bu haliyle osteoporoz için "ilerleyici bir metabolik kemik hastalığı" diyebiliriz.

Günümüzde 200 milyondan fazla insanın bu hastalıktan muzdarip olduğu tahmin ediliyor. Türkiye de genç nüfusuna rağmen giderek yaşlanan bir topluma sahip. Dolayısıyla osteoporoz bizim için de öne çıkan sağlık sorunlarından biri. Yapılan çalışmalar dünyada 50 yaş üstü her 3 kadın ve her 5 erkekten birinin osteoporoza (kemik erimesine) bağlı kırığa maruz kaldığını gösteriyor.

Prostat kadar sorulmuyor

Bu vakalarda hem hastaların hem de hekimlerin en önemli handikapı kırıklar ortaya çıkıncaya kadar hiç bir belirtinin görülmemesi. Onun için osteoporozun erken tanısı ve tedavisiyle ilgili toplumda ve meslektaşlarımızda farkındalığın artması gerektiğini söyleyebiliriz. Mesela yıllardır karşılaştığım belli bir yaşın üzerindeki erkek hastalarımdan pek çok kez “Hocam bir de prostatla ilgili tahlillerimi ister misiniz” talebiyle sıkça karşılaşmışımdır. Ancak aynı erkek hastaların bir kez bile “Osteoporoz yönünden tahlillerimi isteyebilir misiniz” dediğini duymadım. Halbuki kırık riskinin prostat kanseri riskinden yüzde 27 daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Kemik kütlesi (kemik yoğunluğu) 20-35 yaşlarında Doruk Kemik Kütlesi’ne erişir, 35 yaşından sonra da azalmaya başlar. Bu kayıp yılda ortalama yüzde 1' den az olur. Kadınlarda ise menapoz sonrası yüzde 3'e çıkar. 80'li yaşlarda ise ortalama kayıp, erkeklerde yüzde 20-30, kadınlarda yüzde 30-50'e ulaşır.

Nasıl teşhis konulur

Normal kemik protein, kollajen ve kalsiyumdan oluşuyor ve bunların tümü kemiğe kuvvet veriyor. Osteoporozda ise bu kuvvet azalmış oluyor. Peki osteoporoz tanısını nasıl koyarız? Değişik tanı yöntemleri olmakla birlikte emin, ucuz ve güvenli özelliklerini bir arada barındırdığı için klinik pratikte en sık DEXA(DualEnergy X-ray Absorbtiometry) ölçümü kullanılıyor. DEXA ölçümünde T ve Z değerlerini görürüz. Buradaki T skoru, hastanın kemik kütlesinin genç erişkinin kemik kütlesine oranını, Z skoru ise kendi yaş grubunun kemik kütlesine oranını verir. T skoru> -1 ise normal , T skoru=-1-2.5 ise osteopeni, T skoru<-2.5 ise osteoporoz, birlikte kırık da varsa ağır osteoporoz olarak adlandırılıyor. Osteopeni ise tanımı gereği, osteoporoza göre biraz daha yoğun, ancak normal kemik derecesinde olmayan kemik yapısı için kullanılıyor.

Kimlerde daha sık görülüyor?

Osteoporoz için temel risk faktörleri, kalsiyum ve D vitamini eksikliği, sigara ve aşırı alkol tüketimi, geçmişte mevcut bir romatoid artrit öyküsü, düşük vücut ağırlığı, ailede osteoporoz öyküsü (örneğin, osteoporotik kalça kırığı olan bir anneye sahip olmak kalça kırığı riskinizi iki katına çıkarır), özellikle kronik iltihaplanma veya bağırsak hastalığı ile bağlantılı durumlar, dermatit herpetiformis gibi deri hastalıkları olanlar, Çölyak gibi besinlerin bağırsaklardan düzgün şekilde emilemediği rahatsızlıkları olanlar, hipertiroid teşhisi konulanlar riskli gruplar olarak öne çıkıyor. Bir de bütün bunlardan bağımsız kadınlarda osteoporoz riskinin daha yüksek olduğunu görüyoruz. Özellikle düşük östrojen seviyelerinde, (menopozda ya da her iki yumurtalıktan erken cerrahi olarak çıkarılabildiğinde) sıkıntı artıyor. Erkeklerde de aynı şekilde düşük testosteron seviyesi osteoporoza zemin hazırlıyor. Bu listeye bir de kemoterapi görenleri eklemek gerek.

Hareketsizlik de bir osteoporoz nedeni. Bu nedenle düzenli spor yapmak riski azaltıyor.
Ayrıca bazı ilaçlar da osteoporoza neden olabiliyor. Bunlar glukokortikoidler, kan sulandıran ilaçlar, sara (epilepsi) ilaçları (antikonvülzanlar), kanser ilaçları (kemoterapi/immünosüpresifl er), guatr ilaçları (tiroid ekstreleri, mide ilaçları (proton pompa inhibitörleri ve alimunyum içeren antasitler), psikiyatri ilaçları (lityum, antidepresan olarak kullanılan selektif serotonin geri alım inhibitörleri) olarak sıralanabilir.

Nasıl tedavi edilir?

Tablo vahim gibi görünse de osteoporoz, kırıklar oluşmadan da tanısı konulabilen, gerekli tedbir ve tedavilerle önlenebilen bir hastalık. Bugün tedavide kullanılan birçok osteoporoz ilacı var.

Bunun yanında tedavi süresince alkol ve sigara kullanımını durdurmak gerekiyor. Ayrıca hastalarımıza egzersiz yapmalarını, yeterli miktarda kalsiyum ve vitamin D ilavesi almalarını tavsiye ediyoruz. Uygulanan tedavi hastanın yaşına, sağlık durumuna, ihtiyaçlarına ve yaşam şekline uyumlu olmak zorunda. Bu nedenle bir kişiye uyan yöntem, başka birinde işe yaramayabilir, hatta sonucu olumsuz da etkileyebilir. Bunun için de hem konu ile ilgili sağlık profesyonellerinde hem de toplumda farkındalığın artmasını önemsiyoruz.

Bir kadın hastalığından çok daha fazlası

Osteoporoz, toplumda genellikle bir kadın hastalığı olarak algılanıyor. Oysa osteoporoz tanısı konulan erkeklerin sayısı da gün geçtikçe artıyor. Çoğunlukla, hasta genç bir erkekse osteoporoz olabileceği akla gelmiyor. Ancak bu yanlış bir kanı. Hipertansiyonun inme riskine yol açması gibi, osteoporoz da kırık riski yaratan bir hastalık. Dünyada her üç saniyede bir kişide kırık vakasına rastlandığı, ayrıca bir kez kırık görüldüğünde yinelenme riskinin yüzde 85'ten fazla olduğu yapılan çalışmalarla ortaya konulmuş. Hastalığın en önemli komplikasyonu kemik kırıkları olup, kırıklar ikincil birçok sağlık sorunları yaratabiliyor, hatta ölümcül olabiliyor. Çoklu kırıklar yaşam kalitesini bozduğu gibi motivasyonu da düşürüyor.