2018’de dünya ve Türkiye

Bekir KAVRUK
Bekir KAVRUK

Wall-Street’in bir kısım şişman kedilerini de içinde barındıran ve koskoca  ABD devletini de esaretleri altına almayı başaran oligarşik bir grup 21.yüzyıl sonunda dünyayı tek ordu , tek hükümet , tek din çatısı altında toplama hedefi doğrultusunda stratejiler üretmişlerdir. Üstelik “Yeni dünya düzeni” başlığı altında topladıkları niyetlerini de çeşitli vesileler altında kamuoyunda açıklamaktan da çekinmemişlerdir. Yapılan dünya savaşları sonrası FED üzerinden karşılıksız basılsa da doların dünya hakimiyeti sağlanmış , kaoslardan yeni düzen yaratma sloganı altında ele geçirilen petrol kaynakları dolara endekslenerek petrodolar kavramı ortaya çıkmıştır. Dolar ve petrol hakimiyetinin sağlanması sonrası şimdi ise sağlıksız GDO’lu ürünler de içeren gıda sektörünün dünyada tekelleştirilme süreci yaşanmaktadır.    

Onlara göre bugün dünyada 200 civarı olan devlet sayısı belli bir süre sonunda 1000’e çıkarılacak olup , ulus devletlerin modası geçmiştir. Günün birinde finans sektörü (tekelleri) idaresi altında dünya devleti kurulduğunda dünya daha mükemmel ve daha istikrarlı olacaktır. Beyanlarında öyle ileri gitmişlerdir ki BOP kapsamında Arap baharı ve demokrasi adı altında formatlanan ayaklanmalar öncesi Fas’tan Basra körfezine kadar 22 devletin (bölünerek) sınır ve rejimlerinin dönüştürüleceğini ( ! ) ima etmekten kaçınmamışlardır.

Ancak Irak’tan başlayarak Kuzey Irak ve Suriye’ye kadar şimdilik geri tepen , Avrupa’dan dahi tepki toplayan ABD politikalarının yavaş yavaş deşifre olduğu söylenebilir. Diğer taraftan Komünizmin çökmesi sonrası bir süre tek kutuplu seyir izleyip ABD oligarşisine ilham veren tek kutuplu düzen muammalı 11 eylül sonrası tekrar çok kutupluluk sürecine girmiştir. Sonuçta 21.yüzyılda süper güç dengelerinin Pasifik’te Rusya’nın da müdahil olduğu ABD- Çin eksenleri arasında şekilleneceği ve hatta bu eksenin kimilerine göre akıllı robotlarında işin içine karışacağı 3.dünya savaşına vesile olabileceği öngörülmüştür.

Bu gelişimler ışığında 2018 yılını değerlendirmemiz gerekirse ana hatlarıyla şu şekilde özetlemek mümkündür :

  • ABD; Trump arz yönlü iktisat politikaları gereği vergilerin düşürülmesi , ancak sistemin tersine kamu borcunun artmasını göze alarak kamu harcamaları , alt yapı ve savunma yatırımlarının teşvik etme yoluna girmiştir. Bu yolla toplam talebi , üretimi , yatırımları artırmak böylece sağlayacağı ekonomik büyüme ile işsizliği düşürme hedeflenmektedir. Ancak kamu borç / GSYH oranının % 106’yı aşmış olduğu ülkede borç ve açıklarının bütçede ne şekilde karşılanacağı hususu Senatoda krize yol açmıştır. 2018 Büyüme beklentisi %2,3’dür. Düşük dolar kuru artan ABD üretimi ihracatında rekabet avatajı sağlayacaktır. Buna karşın FED’in doların değer kazanmasına yol açacak faizi artırma eğiliminin yaratacağı çelişki ve çatışmanın nasıl sonlanacağı merak konusudur. FED faiz artırırsa dolar yavaş yavaş ABD’ye geri yönelecek ve bu durum Türkiye gibi sıcak paraya bağımlı gelişmekte olan ülkeler için olumsuz sonuçlara yol açacaktır.   

 

  • Çin ; Bugün ekonomisi kapitalizm , politikası ise Çin Komünist Partisi ( ÇKP ) üzerinden yürüyen Çin ; Mao döneminde kültür devrimini , Deng Xiaping döneminde ise ihracat odaklı dışa açılımı gerçekleştirmiştir. Xi Jin Ping öncülüğünde 19. Ulusal Kongresini 2017 içinde gerçekleştiren Çin Taoizmin felsefesinin kurucusu Lao-Tse’nin yumuşak güç kavramına dayalı olarak Çin tipi küresel yayılım ve 2035 yılından itibaren küresel lider olmayı hedefleyen strateji geliştirmiştir. Döviz rezervi 3,2 trilyon dolar olan Çin “tek kuşak tek yol (OBOR )” başlığı altında deniz ve kara ipek yolu projesiyle somutlaşan adımları ABD oligarşisinin “yeni dünya düzeni” dayatmasına karşı çaresiz kalan bir çok ülkeye alternatif umut kaynağı olmuş durumdadır. 2017 başında Jin Ping’in bizzat katıldığı ve Davos’ta gerçekleşen zirveden anlaşılacağı üzere   küreselleşmenin ve serbest ticaretin öncüsü durumunda olan ABD bu öncülüğü ne garip bir durumdur ki Çin’e kaptırmak üzeredir. Hindistan ve Pakistan’ın da katılımıyla iyice güçlenen Şanghay İşbirliği Örgütü ( ŞİÖ ) ve OBOR projesi 21.yüzyılın artık “Pasifik ekseni üzerinde” amansız mücadele sonrası şekilleneciğinin habercisi olmuştur. Kuzey Kore gerilimi ya da Burma’da Arakan’lı Müslümanların dramı ABD-Çin etrafında şekillenen süper oyunun bu günkü parçalarıdır.
     
  • AB ; Yaşlı kıta Avrupa 2017 içerisinde Brexit ve AB’nin kaymağını yedikten sonra palazlanan Macaristan , Polonya’nın getirdiği sorunlar ile yüzleşmek zorunda kalmıştır. AB lokomotifi konumunda olan Almanya ekonomisindeki olumlu büyüme trendi , telafisi olmadığı ortaya çıkan AB’nin Turizm potansiyeli ve FED’in aksine Avrupa Merkez Bankasının parasal genişlemeye devam etme sinyalleri ana pazarı Avrupa olan Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerini ivedilikle normalleştirmesi zaruriyetini ortaya koymaktadır. 2018 Büyüme beklentisi %2,4’dür. Trump’in “Amerika first” ile semboleşen itici ve anti çevreci politikaları AB’yi Kırım’ın ilhakine rağmen Rusya ile olan ilişkilerini sıcak tutmaya ve OBOR ile Avrupa’ya imkanlar sunan Çin ile ilişkilerini geliştirmeye yönlendirmiştir.
     
  • Ortadoğu ; Irak ve Suriye’nin İŞİD’ten temizlendiği açıklamalarına rağmen birden bu militanların nasıl ortadan kaybolduğu onların ortaya çıkışları kadar muğlak bir konudur. Zorlu savaş süreçleri sonrası Ortadoğu’nun ABD ekseni İsrail , Suudi Arabistan , Mısır ve BAE çerçevesi ile şekillenirken Rusya ekseni ise İran , Suriye rejimi etrafında şekillenmiş olup , Türkiye ve ambargoya uğrayan Katar’ın pozisyonları ortalarda yer almaktadır. Türkiye’de iflas eden ılımlı islam modelinin vahabi Suudi Arabistan’da nasıl gelişme göstereceği gerçekten merak konusudur. Petrole alternatif teknolojilerin gelişmesi , ABD’de kaya petrolü ve gaz üretiminin artması petrole olan talebi sınırlı tutarken petrol fiayatlarının 50 dolar seviyelerinde devam edeceğine ilişkin öngörüler Rusya ve diğer petrol üretici ülkeler için iyi haber değildir.
     
  • Türkiye ; FED’in faizleri artırması durumunda Dolar değerlenecek , TL değer kaybedecek , dolar bazındaki 200 milyar dolar bazındaki kısa vadeli borçlerın maliyeti artacak , sıcak para girişi azalacak , enflasyon ve cari açık büyüme trendine girecektir. TCMB odaklı para politikasının hedefi enflasyonu düşürmek olup , enflasyon ile paralel seyir gösteren doları düşürmek için elindeki en etkili silah olan faizi artırmak zorundadır. Mali politikanın ana hedefi ise işsizliği düşürmek olup , yatırımların teşviği ve büyüme için faizin düşürülmesinden yanadır. Bu çelişkide ağır basan kamu politikası olup , piyasalarda siyasi baskı altında kaldığı algısı yaratan TCMB’nın bağımsızlığı tartışma konusu haline gelmiştir. Siyasetin hala ekonominin çok önünde yer alması Kur ve borsadaki oynaklığın devam etmesine yol açacaktır. Ancak Avrupa Merkez Bankası ( AMB ) , İsviçre , İngiltere ve Japonya’nın parasal genişlemeyi ( QE ) devam ettirecek olması Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler adına nefes aldırıcı bir haberdir.

 

 Sonuç : 

Trump’ın ; 

- eleştiriye uğrayan , itici ve garip karşılanan ,

- diğer başkanların aksine koca ABD’yi esaret altına almış gizli sistemi aslında dışa vuran,

- kamuoyunda daha da deşifre olmasına yol açan

- Suudi Arabistan’daki silah ticaret ve savaş dansı ile sembolleşen politikası,

insanlığın ortak paydası durumundaki Kudüs’ün İsrail’in başkenti olma ilanıyla zirve yapmış durumdadır. Bu zaman diliminde ABD’nin bir zamanlar Türkiye’nin gündemine oturan “değerli yalnızlık” moduna girdiği söylenebilir.

Bilimin tez , antitez , sentez kuralını doğrular nitelikte ABD merkezli oligarşik ancak çok güçlü etki alanı olan bu azınlığın “tek kutuplu yeni dünya düzeni” dayatmasına tepki olarak Çin - Rusya  eksenli karşı bir kutup oluşma süreci içerisine girmiştir. Bu süreç sentez olarak 21.yüzyılın artık Avrupa - Ortadoğu merkezli değil Pasifik üzerinden şekilleneceğinin işaretlerini vermektedir.  Diğer bir gelişim ise global sistemin küresel hakimiyet politikalarının yerini komşuluk ilişkilerini tekrar ön plana getiren bölgeselleşme politikalarının alma gidişatıdır.  

Bölgesel güç Türkiye kendi bölgesinde 1 Mart teskeresinden başlayarak , Taksim Gezi park olayları , içte ve dışta laiklikten uzaklaşıp suni pozisyonlu din devleti algısı yaratması , Suriye politikası ve Rus uçağının düşürülmesine kadar çok önem arz eden hataların sonuçlarıyla yüzleşmek durumunda kalmıştır. Mülteci sorunu , güven sorunu , Turizm ve Güneydoğu’da ortaya çıkan sınır güvenlik sorunu bunların başında yer alan sorunlardır. Aslında ortaya çıkan bu ağır faturalar  stratejik derinlik iddiasının gerçekte stratejik batağa dönüşümünün göstergesi olarak yorumlanabilir.

Dolayısıyla Türkiye bu seri hataları telafi etme sürecinde olup ,  en önemli bölgesel komşusu  AB ile hem ticari hem de siyasi ilişkilerini tekrar üst düzeye getirmek durumundadır. Özellikle toprak bütünlüğü ve Türkiye’nin sınır güvenliği açısından artık Esad’sız çözüm olmayacağı anlaşılan Suriye konusunda ise Rusya ile olan işbirliğini artırmaya devam etmelidir. Bu işbirliği ileride muazzam finansal kaynakların söz konusu olduğu Şangay ve OBOR düzleminde yeni imkanların ortaya çıkmasına da yol açacaktır.

Diğer taraftan ABD’de Tesla’nın, AB’de Ferari , Renault , Japonya’da Toyota’nın başını çektiği ve Çin’in de büyük yatırım fonu ayırdığı elektrikli araba üretim teknolojisine ilişkin AR-GE araştırmaları hız kazanmış olup , petrol ithalatçısı Türkiye’de  kendi iç pazarında ciddi şansı olan bu yarıştan asla geri kalmamak zorundadır.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
CDS’in önemi ve Türkiye 21 Ağustos 2019