Bir Vergi Konseyi vardı… Ne oldu?

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

 

 Merak kelimesinin kökü Arapça’dan…
Uzmanlar öyle söylüyor…
17. yüzyıldan önce Türkçe’de rastlanmıyor…
Asıl kök; marakk…
Karnın veya kulağın en yumuşak kısmı anlamına geliyor…
19. yüzyıl sonuna doğru kelimenin anlamı farklılaşıyor…
Kara sevda, melankoli, cinnet anlamında kullanılıyor…
İkincil anlamı ise arzu, heves ve kaygı…
20. yüzyılda ise merak bugünkü anlamına kavuşuyor:
Bir şeyi bilme ve öğrenme isteği…

 

Bana gazetecinin özelliklerini sırala deseniz, birinci sıraya merak yazarım…
Gazeteci, öncelikle, merak eden, araştırmacı bir kafa yapısına sahip birisidir…
Daima “niçin, niçin, niçin?” diye sorar…
Yetinmez…
Bildiklerini “Acaba başka türlü de olabilir mi?” diye araştırır…
Haber kaynaklarının ona söylediklerini “Başka ihtimaller var mı?” diye sürekli test eder…
Kısacası, merak gazetecinin en önemli özelliğidir…
Gazetecilikte merak olmazsa hiçbir şey olmaz…

 

Geçen hafta bu köşede iş dünyasından gelen kimi şikayetleri ilettim…
Tamamı, Maliye Bakanlığı’nı ilgilendiren konulardan oluşuyordu…
Gelen mesajlara baktım ki, daha neler var neler…
Şikayetler çok çeşitli…
Bir şey daha dikkatimi çekti…
Bir konu vardı ki, pek çok okurumuz ısrarla üzerinde duruyordu:
O konu, Vergi Konseyi idi…
Ve soruyorlardı:
“Vergi Konseyi’ne ne oldu?”

 

Aslında konu geçen haftaki sohbetimizde de gündeme gelmişti…
Gelmişti de yer darlığından yazamamıştık…
Bu kez Vergi Konseyi ile ilgili pek çok yorum gelmiş…
Pek çok da soru…
En çok da konseyin akıbeti soruluyor… 
“Hani” diyor bir işadamı okurumuz;
“Önceki Maliye Bakanı Kemal Unakıtan döneminde kurulan…
Maliye’nin üst düzey bürokrasisinin de çok itibar ettiği…
Çalışmalarını, önerilerini değerlendirdiği...
Dahası birlikte çalıştığı…
Bir Vergi Konseyi vardı…
Ne oldu?”

 

Bir başkası adeta devam ediyor:
Vergi Konseyi önemli işler yapıyordu…
Kurumlar Vergisi’nin yüzde 20'ye çekilmesi gibi…
Kredi kartı kullanımı…
Kayıtdışılıkla mücadele gibi…
Birçok konuda önemli uygulama önerileri getiriyordu…
Ne oldu?”

 

Gerçekten de…
Ne oldu?
Biz de ekonomi habercileri olarak Vergi Konseyi çalışmalarına dikkat ediyorduk…
Ama ne olduysa oldu...
Sanki önemli bir kurum birden piyasadan çekilir gibi bir hava oluştu…
Başkanı Mustafa Uysal'ın görev süresi doldu, ayrıldı…
Daha birçok üyenin görev süresi doldu, ayrıldı…
Yerlerine yeni atama olmadı…
Atama olmadı dediysek...
Aslında, ilginç bir ‘atama’ hikayesi yaşandı kurumda…
Daha doğrusu’ atayamama’ hikayesi…
Mustafa Uysal'ın yerine…
Kurum başkanlığına "Osman Arıoğlu'nun atandığı" haberi geldi...
Hepimiz de yazdık…
Ancak, bu atama gerçekleşmedi...
Ne oldu?

 

Bir süre önce ilginç bir duyum aldık:
"Mustafa Uysal'ın yerine konseye başkan olarak Arıoğlu'nu bakan Mehmet Şimşek atadı...
Hatta bakan Arıoğlu'nu arayarak, tebrik etti…
‘Hayırlı olsun’ dileklerinde bulundu…
Fakat bu atamaya Maliye üst düzey bürokrasisi büyük direnç gösterdi…
'Bize sorulmadan atama yapılmış, Arıoğlu olmaz' denildi…
Bakan ne kadar uğraştıysa, direnci kıramadı…
Arıoğlu'nun başkanlığı gerçekleşmedi."
Doğru, yanlış…
Anlatılan bu!
Aslını tam bilen varsa söylesin:
Ne oldu?

 

Neresinden bakarsanız, manidar bir görüntü oluştu!
Merak ettik sorduk…
Kurumla ilgili olarak anlatılacak başka konular da ortaya çıktı...
Vergi Konseyi'nde kurum temsilcisi olarak bulunan bir işadamının anlattıkları oldukça dikkat çekici:
"Vergi Konseyi aslında eski bir kurum…
Ancak yönetmeliği Kemal Unakıtan zamanında çıktı...
Unakıtan, hesap uzmaınydı.
Kendisi gibi hesap uzmanı Mustafa Uysal'ı başkan olarak atadı…
Mustafa Bey, çok yüksek nitelikleri olan biridir…
Bilabedel, fedakarca çalıştı…
Onursal başkan Kemal Bey'di…
Dönemin Maliye Müsteşarı Hasan Basri Aktan…
Gelir İdaresi Başkanı Osman Arıoğlu…
Şimdiki Müsteşar Yardımcısı Seyit Ahmet Baş konseyde yer aldı…
Pek çok kurum da…”


 
Baktım, gerçekten de öyle…
Vergi Konseyi’nde, KBB, TİM, TSPAKB, TİSK, TOBB, TÜSİAD, YASED, TZOB, MÜSİAD, KAMUSEN,
TÜRK İŞ, TBB, TMB, TESEV, VAVEK, TESK, TÜRMOB, TSRŞB temsil ediliyordu…
Kamudan da Hazine, Merkez Bankası, DPT, BDDK, SPK, Gümrük Müsteşarlığı...
Vergi Konseyi’nin üyesi devam ediyor:
“Maliye'den dört temsilci vardı.
10 akademisyen...
Hepsi profesör ya da doçent...
9 uzman vardı…
Hepsi Yeminli Mali Müşavir…
İçlerinde Adnan Nas, Hüseyin Pervizkur, Hüsnü Güreli, Müslüm Demirbilek…
Hepsi kıymetli isimler...”
Ne oldu?

 

Deniyor ki;
Ne olduysa, Kemal Unakıtan bakanlıktan ayrıldıktan sonra işler değişti…
Maliye, Konsey'i çok da dikkate almaz, çalışmalarına ilgi göstermez oldu…
“Bana sorarsanız” dedi dostumuz;
“Bu konunun biraz eski üçlü denetim yapısı içindeki çekişmeyle de ilgisi var…
Hesap uzmanları bir taraf…
Maliye müfettişleri bir taraf…
Denetçiler bir taraf…
Yani, biraz ‘kast sistemi’ vardı…
Maliye müfettişleri ile itişmeler oldu…
Doğrusu, denetim işinin de ıslaha ihtiyacı vardı…
Ama Kemal Bey bu konuda desteklenmedi...
Yeni bakan da, konseyi eskisi gibi çalıştırmadı.
Anlayış değişti…”
İyi de, ne oldu?

 

Deniyor ki;
“Bakan Şimşek yeni kadrosunu oluştururken hesap uzmanları dışlandı...
Tavır alındı...
Maliye müfettişleri egemen oldu…”
Vergi Konseyi’nde temsil edilen bir başka üye “yapıyla birlikte, havanın da değiştiğini” söylüyor:
“Eski başkan Mustafa Bey” diyor;
“Ayrılırken hayli kırılmış olabilir…
Benim bildiğim, görev süresi dolduğunda çağırılıp nezaketen bile bir teşekkür edilmedi…
Sadece yerine Arıoğlu'nun atandığı söylendi…
Ama o atama da gerçekleşmedi… 
Belki hesap uzmanlığından geldiği için…
Belki başka nedenlerle…
Ama denilen o ki, müfettiş kökenli bürokratların direnci yüzünden olmadı…”
Söylenenler bu…
Peki, gerçekten ne oldu?

 

Deniyor ki;
“Arıoğlu’nu teşkilat kabul etmedi…
Bakan da yaptığı atamayı geri aldı…
Ama nedenini açıklamadı…
Bu tavır da doğru değil…
Neredeyse hakaret gibi…
Şimdi başkanlığı Fatih Dural yürütüyor…
Ama vekaleten…
Genel sekreter ataması da bekliyor…
Aynı nedenle mi, başka nedenler mi var?”
Yani, akıllarda yine aynı soru:
Peki, ne oldu?
 


Deniyor ki;
“Vergi Konseyi’nde, akademisyen grubun tamamının görev süresi doldu;
Yerlerine atama olmadı…
Uzman grubun görev süresi doldu;
Yerlerine yine atama olmadı…
Eskiden üyeler ceplerinden öder, her toplantıya katılırdı…
Böyle tuhaf bir hava oluşunca kurumların da ilgisi azaldı…
Oysa çok önemli bir kurumdu…
Mevzuat, sistem geliştirme konusunda çalışıyor, kamu ile iş dünyasının ihtiyaçlarını birleştiriyordu…”
İyi ama ne oldu?

 

Evet, ne oldu?
Belki ondan da önemlisi ne olacak?
Vergi Konseyi’nin içerisinde yer alan Türkiye’nin önde gelen iş dünyası derneklerinden birinin yöneticisine sorduk…
Yorumu karamsar:
“Bakanlar değil ama bürokrasi inisiyatif paylaşmak istemiyor” diyor ve bir örnek veriyor:
“Hatırlayacaksınız…
Ekonomiden Sorumlu Bakan olduğu dönemde Nazım Ekren de iyi niyetle bir komisyon kurmuştu…
Sanayinin Rekabet Gücünü Koruma Daimi Özel İhtisas Komisyonu…
Komisyonun sekreteryası DPT'deydi.
Sivil toplum kuruluşları katılır, düzenli toplantılar yapardı…
Onun akıbeti de böyle oldu...
Eridi, gitti…”

 

Bize ulaşan mesajlara göre, iş dünyası Vergi Konseyi’nin akıbetini merak ediyor…
Hem de sıkı sıkı…
Konsey’in kamu ile sivil toplum arasında yer alan yapısını önemsiyor…
Bir şekilde tarafları buluşturan işlevini gerekli ve önemli buluyor…
O nedenle, “eriyip, gitmesine” razı değil…

 

Yazıya başlarken, merak kelimesinin kökeninin ’marakk’tan geldiğini yazmıştık…
Hani, karnın veya kulağın en yumuşak kısmı…
Bir başka deyişle en nazik ve duyarlı bölümü…
Hepimiz biliriz…
Karın ağrısı da kulak ağrısı da dayanılır şey değildir…
Ciddi rahatsız eder…
Birisi diyorum…
Çıksa da okurlarımızın da, biz gazetecilerin de şu merak denilen ağrımızı biraz hafifletse…

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar