Cuma gecesi/Cumartesi sabahı: 02.43

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Hiç ummadığımız şekilde bir halk uyanıyor mu? Cuma gecesi, gece yarısını geçerken tencere-tava sesleri dikkatimizi çekti. Eşim "bir şeyler oluyor" dedi. Aşırı siyasi akıl ve fazla okumadan muzdarip olan ben -ki ey okur son yedi yılda anlamışsındır ki klasik köşe yazarı değilim ve olamam da- "CHP'li birkaç unsur sahte orta sınıf duyarlılığı gösteriyordur" dedim. En nihayet Bağdat Caddesi yani. Arka balkonda tencere-tava çatlattık. Ben gönülsüzdüm. Ön tarafta hareket başladı: Komşular tencereleri birbirine vuruyor, caddede hareket oluyordu. Komşulara ayıp olmasın diye tencereleri ön balkona taşıdım.

Onurlu ve namuslu bir sosyalist entelektüelim. "Halk bilgisi" dersimi alalı epeyi zaman oldu. Heyecan duymam zor ey okur ve, ne yazık, bu aslında kötü bir şey!

Eşim dışarı çıktı. "Aman yahu önemsizdir" dedim ve balkonda tencere sesi çıkarmaya devam ettim. Eşim ve baldızım "haklısın, bir numara olduğu yok" diye geri geldiler. Ama bir şeylerin olmaya devam ettiği de aşikar hale gelmeye başladı. Ve saat 02.43'de "namuslu bir adam mıyım?" sorusu kafama dank etti. Köprüyü geçen -ki o kadar örgütsüz ki, köşe başında durup "e şimdi sağa mı, sola mı?" diye tartışan kalabalıkla beraber- yürüdüm. Bir köprü bu kadar uzun olur mu arkadaş, yürümekle bitmiyor! Tecrübem bana "bunlar şimdi saldırır" dediyse de, tecrübe de bir yere kadar. "Beşiktaş'a kadar dağılırlar" beklentisiyle saldırıyı coğrafi olarak geçe almışlar! Ve her şey böyle başladı, benim için.

Onurlu ve namuslu bir sosyalist entelektüelim. Beş para etmez yalaka, sahte solcu ve yorgun demokrat değilim. Meğer ne hızlı yürüyebiliyormuşum! Hem de ben ne maraton koşucusuymuşum! Bir halkın bütün milli değerlerine, geleneklerine, Cumhuriyetçi onuruna ve ahlakına bir avuç, ideolojik motifle hareket eden ve bu motifi rantla yıkayan mürteciinin utanmazca saldırdığı zamanlardan geçtiğimizi biliyordum. Ama kendim ne zaman patlarım, belli değildi. O da cuma gecesi 02.43 imiş sevgili okur.

Her şey Mustafa Kemal'i sevmekle mi başlar? Mecburen öyle başlar ve Mustafa Kemal'den bir adım gerisi vatana ihanet, aşırı gericilik, kadın düşmanlığı -yani halk düşmanlığı- ve sonuçta herkese düşmanlıktır. Cahillik ve terbiyesizliğin, mürteciliğin doruğa çıktığı, vatana ihanet döneminden geçtiğimiz bir "cahiliye rezilliği" hep ortadaydı. On yıllardır süren "aydın ihaneti" olmasaydı neo-con ABD'si patentli laboratuar deneyi bu rezalete kadar uzanamazdı.

Dedim ya bazen nahif olmak, tıpkı direnmek gibi, insanın tanımıdır. Cuma gecesi/cumartesi sabahı.. Nahiflik saati. Namus saati. Artık hep yürüyorum. Ve çok istiyorum: Biber gazı
imtihanı her insana iyi gelir. İnsan olduğunu hatırlatır.

Halka karşı yapılan bu korkunç saldırının failinin istifası şarttır. Bütün yurtdışı
tanıdıklarım artık bu rezilliğin faili hakkında benden tek bir oyalama cümlesi dahi duyamaz.

İçlerinde başı örtülülerin de olduğu, Audi A6'ları, Doğan görünümlü Şahin'leri ile destek veren, ne sınıfsal, ne ırksal, ne mezhepsel, ne siyasi ayrım olmadan, hiçbir örgütselliği olmadan AKP'ye dur diyen kardeşlerimi kucaklıyorum.

BDP yönetimini kınıyorum! Yalancılık Kürt kardeşlerime hiçbir şey kazandırmaz. Bu gösterilerde asla en ufak ırkçılık olmadı. Her Müslüman'ın, her sosyalistin, her insanın, her Türk'ün gurur duyacağı bir kendiliğinden halk hareketidir.

Çok iyi hissediyorum: İyi ki sokaktayım. En azından onurumu korudum. İnsanım deme hakkını kazandım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019