Enflasyona dair

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Bir zamanlar enflasyon çok yüksekti. Biz de  sık sık,  enflasyona dair  yazılar  yazardık.   Yazıların büyük çoğunluğu da eleştirel olurdu.  2001 sonrasında bu durum değişti. Makro denge onarıldı.  Enflasyon bir miktar kontrol altına alındı. Dünya ölçütlerine kadar inemedik ama tek haneli enflasyon sıradanlaştı. Bu süreçte iki gelişme oldu. Bir, enflasyona dair yazılan yazıların sıklığı azaldı. İki, enflasyona ilişkin eleştirel yazı yazılmaz oldu. Ben de enflasyona dair yazıları adeta yok mertebesine indirdim. Enflasyona dair eleştirel yazı yazmaz oldum.

Dikkat ettiyseniz bu alışkanlığı son yazıda bozdum. Enflasyona dair yazı yazdım. Ekim ayı enflasyon bulgularını irdeledim. Yeni bilgiler bir süredir devam eden eğilimlerin güçlendiğine işaret ediyor diye düşündüm. Dolayısıyla, yazının tonu eleştirel oldu. Eleştirel tonlu yorumlar geldi. Hiç alakası yokken,  Merkez Bankasına dönük bir güven ve itibar sorunu üretmekle eleştirildim.

Bu eleştiri haklı olabilir. Belki de gördüklerimi yanlış okuyorum.  Ama, son sıralarda somut bir güvenilirlik ve itibar sorunu yaşamasa da, ortaya çıkan bazı eğilimlerin sürmesi halinde, Bankanın böyle bir noktaya gelebileceği izlenimine kapıldığım doğru.

Çıkış noktamda Merkez Bankasının güvenilirliği ve itibarı var.  Geçmiş döneme ait gözlemlerimden kaynaklanan bir öncelik bu.  Türkiye’nin, özellikle 1990 sonrası, yüksek oranlı enflasyonların Merkez Bankasına dönük güveni ve bankanın itibarını aşındırdığı bir dönem oldu. Sonuçta para ikamesi yoğunlaştı, para otoritesinin etkili olabileceği ulusal  para  alanı daraldı. Merkez Bankası etkisini kaybetti. 

Merkez Bankalarının güvenilirliği doğru bilgi vermesine, söylediği ile gerçekleşenin birbirini tutmasına bağlı. Yani, hedef koyuyorsa bunu az çok gerçekleştirmesi, bir açıklama yapıyorsa bunun ardından gelen gelişmelerin bu açıklama ile uyumlu olması gerekir.

Enflasyon beş olacak deyip gerçekleşmede sekiz oranında enflasyonla yüzleşmek zorunda kalan bir Merkez Bankası  güven açısından zayıf duruma düşer diye düşünüyorum. 

Enflasyon baskısı artarken para politikasının temel aracı olan faizi bir yana bırakıp, çeşitli uygulamalarla,  fren yükünü  banka sistemine yıkmaya çalıştığı izlenimini yaratan bir para otoritesinin  itibar görmeyeceği kanısındayım. 

Hedeflenen enflasyonla gerçekleşen arasındaki farkı uzun süre kendi etki alanı dışındaki gelişmelerle açıklama alışkanlığı edinmiş bir Merkez Bankasının çekirdek enflasyonda nerdeyse trend haline gelen yükseliş eğilimi karşısında  bu alışkanlığını devam ettirdiği izlenimi veren açıklamalar yapan bir Merkez Bankası da güven ve itibar açısından sorunlu hale gelir herhalde.

Bunları  bir çerçeve oluşturmak amacıyla yazdım. Ama, TCMB’nin bu çerçeveye yerleştirilmesi gerektiğini söylemiyorum.  Bunun için henüz çok erken olduğunun farkındayım.  Ama, son günlerde yaşanan tek bir örnek vererek nerede durduğumuza dikkat çekmek istiyorum.

Çekirdek enflasyondaki tırmanma eğilimi, faizlerin  hareketi, Başkanın yıl sonu kur hedefi vermesi  vb gibi örnekler de var. Ama daha yeni ve daha somut bir örnek vereceğim. Merkez Bankasının son sıralarda ciddi bir hedefleme sorunu yaşadığını gösteren gelişmeler var. Son gelişmeler şöyle. Merkez Bankası son enflasyon raporunda bu yılın enflasyon hedeflemesinde yanıldım dedi ve yıl sonu  enflasyon hedefini  yüzde 6.8 e yükseltti. Yılın sondan bir önceki ayında yıl sonu tahmini yapmak kendi başına hoş bir olay zaten.

Ama, Merkez Bankasının bu hedefi de tutturmasının zor olduğunu gösteren bir gelişme oldu. Kasım ayı başında açıklanan Ekim ayı enflasyon bulguları  bu yılın ilk on ayında birikimli enflasyon oranının yüzde 6.9 olduğunu gösteriyor. Yani, yeni açıklanan hedefin daha bir hafta geçmeden aşıldığı görünüyor. Bu karizmayı çizer. Ama Merkez Bankası Başkanı bunun abartılmaması gerektiğini, son iki ay içinde gıda fiyatlarında çok ciddi gerileme olabileceğini ve yıl sonu enflasyonunun yüzde 6.8 düzeyine gerileyeceğini  söylüyor. Bu da sözlü hedefleme sayılabilir. Beklenen fiyat gelişmesi olmadığı takdirde sözlü hedef de aşılacak, karizma ikinci defa çizilecek demektir.

Enflasyona dair düşünürken karizmanın,  kısa sürede,  iki kez  çizilmesinin  itibar açısından ne anlama geldiğini düşünmek de gerekir. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018