Yeni bir durgunluk mu?

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Son günlerde ekonomi iklimindeki yumuşamayı düşünürseniz yazının başlığı sizi şaşırtmıştır.

Şaşırmayın. Zira bu günlerde hem dünya ekonomisi, özellikle de ağır toplar hakkında yazılanlar hem de Türkiye ekonomisi ile ilgili yeni yayınlanan veriler bu sorunun tartışılabileceğini gösteriyor. Bizde ve ABD’de tanık olduğumuz iyimser yöne dönüş büyük ölçüde Rahip Brunson ile bağlantılı. Ama ekonomi bağlamındaki yeni bilgiler böyle bir iyimserliğin henüz tam anlamıyla desteklenmediğini gösteriyor. Örneğin, ABD ile Çin arasındaki gerginlik önemli bir sorun olarak ortada duruyor. Şimdi bir de Suudi Arabistan sorunu girdi devreye. Son zamanlarda ABD hisse senedi piyasasında gözlenen satışlar da bu gelişmelere bağlanıyor. Bunlar sadece borsayı değil doları da etkiliyor. Bir süre değer kazanan dolar şimdilerde yönünü aşağıya çevirmiş ya da en azından kararsızlaşmış gibi görünüyor. Tahvil faizlerinde de Ekim başından bu yana bir geri çekilme var. Bütün bunları peş peşe ekleyince ABD ekonomisinde dipte yatan bir huzursuzluktan, her gerilimde etkileyici biçimde ortaya çıkan belirsizlikten söz etmek mümkün. Bunun sonuçta yeni başlayan canlanmayın bir kez daha ters yöne çevirebileceği düşünülüyor. ABD’nin büyüme performansının tüm küreye etkili biçimde yansıdığını biliyoruz. Burada ortaya çıkacak bir durgunluk eğilimi tüm kürede geri dönüşün yolunu açabilecek bir gelişme.

Benzer koşulların, belki de biraz daha ağırının, Türkiye ekonomisi için de söz konusu olduğu söylenebilir. Son sıralarda bizde de kaynağı biraz müphem olan (veya bana öyle gelen) bir gevşeme ve rahatlık oluştu. Bunun da temelde ABD ile süregelen Rahip gerginliğinin aşılmasıyla ilgili olduğu söylenebilir. Türkiye ekonomisinin kronik sorunu olan dış ödemeler dengesizliğinde son ay (Ağustos) itibariyle cari açığın fazla verdiğinin saptanmış olması da, çıplak haliyle, yine iyimserliği besleyen bir işlev görmüş olabilir. Bütün bunlara karşılık yeni açıklanan öteki veriler Türkiye ekonomisinde bir durgunluğun ilk adımlarını atıldığını gösteriyor.

Sanırım ekonomideki dengesizliğin arttığı sinyalini en sert biçimde veren değişkenimiz enflasyondaki gelişmeler oldu. Malum, Eylül ayı itibariyle enflasyonda artış değil adeta bir sıçrama gerçekleşmiş durumda. Tüketici fiyatlarında aylık enflasyon yüzde 6.30 çekirdek enflasyon da yüzde 6.76 olarak saptanmış. ÜFE’deki aylık artış ise yüzde 10.88 olmuş. Bunlar küresel ölçekte yüksek olarak kabul edilen yıllık enflasyon büyüklükleri düzeyinde artışlar. TÜFE deki yıllık enflasyon yüzde 24.5, ÜFE’deki 12 aylık enflasyon oranı ise yüzde 46.15 ile hakiki bir rekor olarak kayda geçmiş durumda. Gelecekteki olası durgunluk açısından belki bu sayılar önemli değil ama ekonominin durgunlaşması açısından belki de en önemli faktör bu. Bu düzeyde bir seyreden enflasyonu yavaşlatmak için çok sert bir fren yapmak gerekir. Bu da sert bir durgunluk anlamına gelir. Aşırı yüksek enflasyon böyle bir durgunluğun kaçınılmaz hale gelebileceğine işaret ediyor diye düşünüyorum.

Katılaşmış işsizlik de bir başka dengesizlik göstergesi. Geçen yılın aynı ayına göre Türkiye ekonomisinde işsiz sayısı 88 bin kişi artmış. İşsizlik oranı da 0.1 puanlık artışla yüzde 10.8 düzeyine yükselmiş. Mevsim etkilerinden arındırılmış hesaplara göre son üç aydır önemli bir değişme yok. İşsizlik oranı da Haziran ayında yüzde 10.9’dan Temmuz ayında yüzde 11.0 düzeyine çıkmış. Bu bulgular Türkiye ekonomisinde işsizliğin katılaşmış olduğuna işaret ediyor. Sorunun aşılması için ekonominin yeni istihdam yaratacak ölçekte büyümesi gerekiyor. Bunun için uygulanabilecek genişlemeci politikalar ise zaten akut bir problem haline gelmiş olan enflasyonu daha da azdıracaktır. Buradaki çözüm de sonuçta durgunluğun egemen olabileceğine işaret etmektedir.

Sanayi üretiminde son aylarda gözlenen yavaşlama da durgunluğun bir başka göstergesi. Ağustos ayında uzun bayram tatili nedeniyle bir yavaşlama olacağı bekleniyordu. Nitekim Ağustos ayı bulguları sanayi üretiminde bir önceki aya göre yüzde 1.1 oranında bir düşüş olduğunu gösteriyor. Sanayi üretimi ile ilgili daha somut bir gösterge takvim etkisinden arındırılmış oranlar. Bu bağlamdaki gerçekleşme sanayi üretimindeki büyüme eğiliminin geçen yılın ikinci yarısından bu yana negatif olduğunu gösteriyor. Bu bulgu sanırım durgunluğun neredeyse yerleşik bir eğilim haline geldiğinin en somut göstergesi.

Yukarıdaki kaba değerlendirme bizde enflasyon ve durgunluğun yerleşik hale gelmeye başladığını gösteriyor. Bu ikilinin yan yana gelmesi baş edilmesi en güç iktisadi sorunlardan birisini oluşturur. Dünyada olası bir durgunluk bizdeki bu ikilemi daha da akut ve acil shale getirecektir. Şimdilik soruna dönük bir iktisat politikası tasarımı ortalıkta görünmüyor. Umarım tamamen dibe çakılmadan böyle bir tasarım uygulamaya sokulur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018