Gelişmekte olan ekonomilerin başı belada ama...

Nouriel ROUBINI
Nouriel ROUBINI

Geçtiğimiz ilk baharda ABD Merkez Bankası’nın (Fed) parasal genişlemeyi azaltacağını açıklamasıyla gelen ‘öfke nöbeti’ sonucu gelişmiş ekonomilerde yaşanan çalkantı, intikamını almak için geri döndü. Fakat bu defa, tetiğe basan birden fazla olay vardı. Arjantin’de otoritelerin foreks piyasalarına müdahale etmeyi bıraktığı ve döviz rezervlerindeki herhangi bir kaybı önlemek istediği bir pezo krizi, güçsüzleşen Çin ekonomik verileri, Türkiye, Ukrayna ve Tayland’daki politik belirsizlik ve huzurluk bu çalkantıyı tetikleyen sebepler.

Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan bu mükemmel mini fırtına bir zaman sonra    uluslararası yatırımcıların risk sevmemesi sebebiyle, gelişmekte olan ülkelerin hisse senedi piyasalarına da bulaştı. Fakat bu ani tetikleyici, işin gerçek sebebiyle karıştırılmamalı: Gelişmekte olan ülkelerin başı gerçekten belada. Listede cari açığı yüksek, büyümesi yavaşlayan, hedeflenenin üzerinde enflasyonla mücadele eden ve önümüzdeki dönemde milletvekili ya da cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak olan ‘kırılgan beşli’ ünvanını almış ülkeler bulunuyor. Bu ülkeler, Hindistan, Endonezya, Brezilya, Türkiye ve Güney Afrika. Fakat hassaslığı mühim boyutta beş ülke daha var ki onlar da Arjantin, Venezuela, Ukrayna, Macaristan ve Tayland. Politik ve/veya seçim kaynaklı risk, gevşek mali politikalar, yükselen dışa bağlı dengesizlik ve hüküm süren bir risk hali, bu beş ülkenin hepsinde bulunuyor.

Bu ülkelerin dışında bir de fazla abartılmış BRICS ülkeleri var ki şimdi gerçeklere dönüyorlar. BRICS ülkelerinden üç tanesi (Brezilya, Rusya ve Güney Afrika) bu yıl ABD’den de yavaş büyüyecekler ve enflasyona göre düzeltilmiş GSYH’leri yüzde 2.5’tan daha düşük bir hızda büyüyecek. Çin ve Hindistan ise keskin bir şekilde yavaşlayacak. Bu ülkelerden bazıları, (Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika) ‘kırılgan beşli’ grubunda da yer alıyor. Öte yandan Çin ve Rusya’daki demografik zayıflama, iki ülkenin de büyüme potansiyelini düşürüyor.

BRICS ülkelerinin en büyüğü Çin, kredi destekli yatırımlardan kaynaklı bir riskle karşı karşıya. Yerel yönetimlerin ve devlete ait şirketlerin aşırı yüksek iç borçlanmaları, gayrimenkul firmalarının bankaların ve gölge bankacılık yapan kuruluşların varlık portfolyolarınıağır şekilde zayıflatması, Çin’de ciddi bir kredi krizine sebep olabilir. Çin ekonomisinin bu durumdan zarar görmeden çıkma ihtimali çok düşük görünüyor. Bu büyüklükteki kredi balonları çoğu zaman çok zor bir ekonomik tablo ile sonuçlanır. Çünkü Çin’de büyümeyi yüksek tasarrufla, sabit yatırımları özel tüketimle dengelemeyi amaçlayan reformlar yüksek faiz oranları sebebiyle çok yavaş uygulanıyor.

Dahası, geçtiğimiz yılın çalantısının derin sebepleri henüz yok olmuş değil. Öncelikle, Çin’in sert iniş riski tüm gelişmekte olan Asya için ve dünya çapındaki emtia ihracatçıları için hatta gelişmiş ekonomiler için çok ciddi bir tehdit.  Aynı zamanda Fed’in uzun vadede tahvil alımlarını kademeli olarak sonlandırmaya başlaması, faiz oranlarını arttırıyor. Sonuç olarak, likiditenin bol olduğu ve gelişmiş ülkelerde tahvil getirilerinin düşük olduğu dönemde gelişmekte olan ekonomilere akan sermaye, kolay paranın mali, parasal ve kredi politikalarının iyice gevşemesine yol açtığı bu ülkelerden geri çıkıyor.

Şu an yaşanan dalgalanmanın bir diğer sebebi ise emtianın süper döngüsünün sona ermiş olmasıdır. Bunun tek sebebi Çin ekonomisinin yavaşlıyor olması değil; yıllarca yüksek seyreden emtia fiyatları, arzı arttırma amacıyla yeni kapasiteler için yatırıma yönlendirdi. Bu dönemde, gelişmekte olan ülkelerin emtia ihracatçıları bu şansı iyi değerlendiremediler ve geçtiğimiz on yıl boyunca pazar odaklı yapısal reformları gerçekleştiremediler. Aksine birçoğu devlete ait şirket ve bankalara büyük rol vererek devlet kapitalizmini kucakladı.

Bu riskler yakın bir zamanda yok olmayacak. Çin’in ekonomik büyümesinin tekrar hızlanması ve emtia fiyatlarını yükseltmesi düşük bir ihtimal. Fed parasal genişleme döneminden çıkışını hızlandırdı. Yapısal reformları seçim sonrasına kadar gerçekleşmiyor. Görevdeki hükümetler  benzer şekilde mali, parasal ve kredi politikalarını sıkılaştırmanın büyümeyi baskılayan etkilerinden endişele ediyor. İşin doğrusu birçok gelişmekte olan ekonomide hükümetlerin parasal sıkılaşmadaki başarısızlığı başka bir depresyona, para birimlerindeki sert değer kaybına neden oluyor. Para birimlerindeki değer kaybı, daha yüksek enflasyonu besleyerek bu ülkelerin cari ve dış açıklarını finanse edebilmelerini tehlikeye sokuyor.

Öte yandan, para birimlerine gelecek kapsamlı bir tehdit, ülke borçları ve finansal krizlerin gerçekleşmesi ‘kırılgan beşli’ ülkelerinde bile bazı sebeplerden dolayı düşük kalıyor. Bu ülkelerin her birinin döviz kurları esnek, para birimlerini ve bankalarını korumak için geniş döviz rezervleri bulunuyor ve daha az para birimi uyumsuzluğuna sahipler. (örneğin, döviz borçlanmasıyla yerel para birimindeki yatırımları finanse etmek vb) Birçoğunun sağlıklı bankacılık sistemleri var. Kamu ve özel borçlanma oranları yükseliyor olsa da halen düşük seviyelerde ve temerrüt riskleri çok küçük. Dolayısıyla, gelişmekte olan ekonomiler için zamanla olumlu düşünmek daha doğru olur. Birçoğu makro ekonomik, finansal ve parasal temel prensiplerin arayışı içindeler. Dahası, şehirleşme, sanayileşme, kişi başı gelir düzeyinde etkileyici büyüme, demografik dağılım, daha istikrarlı bir orta sınıfın gelişmesi, tüketim toplumunun yükselmesi gibi orta vadeli bazı temel prensipler bu ülkelerin çoğunda özellikle yapısal reformlar gerçekleştiğinde hızlı bir büyüme için çok önemli fırsatlar yaratacak. Bu sebeple tüm gelişmekte olan ekonomileri aynı sepete atmak adil olmaz; aralarında bir ayrım yapmak şart.

Fakat bu ülkelerin  politikalarında kısa vadeli kazançlar için verdikleri tavizler –mali ve parasal sıkılaştırmaya yeterince hızlı gidilse de gidilmese de – çirkin kalmaya devam edecek. Dış riskler ile iç makroekonomik ve yapısal kırılganlıklar gelişmekte olan ekonomilerin şimdiki görünümünü gölgelemeye devam edecek. İstikrarlı ve pazar odaklı hükümetler daha sağlıklı politikalar izleyemedikçe, önümüzdeki bir iki yıl, birçok gelişmekte olan ekonomi için engebeli bir yol olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar