İktisat biliminin kuralları

Cüneyt DİRİCAN
Cüneyt DİRİCAN cuneyt.dirican@dunya.com

Mitali Das. IMF başekonomistinin asistanı ve ofisinin danışmanı, MIT ekonomi doktorası var. Gita Gopinath ise IMF başekonomisti iken şimdi birinci başkan yardımcısı olan kişi. Jeremy Stein Harvard Üniversitesi ekonomi bölüm başkanlığı ve Fed yönetim kurulu üyeliği yapmış kişi. Taehoon Kim ise yine IMF ekonomisti. Hepsinin ortak paydası Harvard. Aralık 2022 tarihli “Central Banks as Dollar Lenders of Last Resort: Implications for Regulation and Reserve Holdings” araştırma makalelerinde şirketleri yüksek (döviz) borçlu ülkelerde merkez bankalarının rezerv birikimini arttırma çabasının atıl kaynak maliyetini ve şirketlerde döviz borçlanmayı (niyetini) ve (sermaye) uyumsuzluk sorununu arttırdığını söylemişler. Merkez bankalarının daha az bir rezerv (maliyeti) tercihi yaparken makro ihtiyati tedbirler ile finansal istikrarı sağlayabileceklerini söylüyorlar.

Sermaye yeterliliği bankacılık sektöründe yüksek

Bu politika setinde örnek olarak bankaların sermaye yeterlilik rasyosunu öne çıkarıyorlar. Sermaye yeterliliği bizim bankacılık sektörümüzde zaten yüksek. Proje finansmanı ile kredilerin odaklı kullandırım tercihini de karşılıklar yönetmeliği üzerinden sermaye yeterliliğine bağlamak mümkün. Yani IMF’e gitmeliyiz tartışmaları sürerken, IMF ekonomistleri bizim tarafa geliyor gibi bir çıkarımı okuyucunun kararına bırakalım.

Bir diğer araştırma makalesi de Ekim 2022 tarihli “The global financial cycle and macroeconomic tail risks” adı ile Bundesbank ekonomistlerinden. Johannes Beutel, Norbert Metiu, Esteban Prieto, Yves Schüler ve Avrupa Merkez Bankası’ndan Lorenz Emter. ABD’de son ekonomik gelişmelerinin ve para politikalarının özellikle kısa vadede büyüme etkisinin dört kat daha olumsuz olduğunu ve sabit kur rejiminde, (şirketlerinde) yüksek döviz borcu ve riski taşıyan, hane halkı borcunun yüksek olduğu ülkelerde büyüme üzerinde daha büyük sıkıntı yarattığını söylüyorlar. Çalışmalarında imkânsız üçlemenin var olduğunu yani “sermaye hareketlerinin serbestliği, sabit döviz kuru ve bağımsız bir para politikası uygulaması aynı anda var olamaz” tanımını bu ülkeler genelinde teyit ediyorlar. Ve döviz kuruna yönelik politikalar ile birlikte makro ihtiyati tedbirlerin Fed kaynaklı riskleri büyüme özelinde azaltacağını söylüyorlar. Burada Kur Korumalı Mevduat ve döviz hareketleri ile ihracat bedellerine yönelik uygulamaların Bundesbank çıkarımları ile örtüşüp örtüşmediği çıkarımını da okuyucunun kararına bırakalım.

Ancak küçük bir özet yorumumuzu da koyalım. Her iki makalede de faiz, enflasyon için tek ve ilk çözümdür yazmıyor. Nedeni çok basit. İktisatta farklı okullar yani anlayışlar var ve tek bir doğru (politika seti) yok. İktisat biliminin kuralları arasında aykırı iktisattan heterodokslara, neo-klasiklerden neo-liberallere bir sürü anlayış var. Türkçe örnek kaynak makale isteyenler 2010 tarihli Uğur Dündar ve Cüneyt Dumrul’un “İktisat Biliminin Sınırları Üzerine: Aykırı İktisat Yaklaşımı” çalışması ile 2017 tarihli Ercan Eren ve Ezgi Uysal’ın “İktisatta Yeni Heterodoks Gelişmeler” çalışmasını inceleyebilirler.

Eğri eğri doğru doğru

Barış Manço’nun şarkısı ile bir konuda eğrileri ve doğruları da tartışalım. İTO yüzde 93, TÜİK yüzde 64 yıllık enflasyon oranları, TCMB 2012 yılından bu yana yüzde 5 olan enflasyon hedefi ve 2023 yılı beklentisi yüzde 22, TCMB anketi 2023 yılı enflasyon beklentisi yüzde 34, yeniden değerleme oranı yüzde 123 ve asgari ücret ile memur maaş artışları arasındaki farklar ile özel okulların zam oranı yüzde 65 ile kira zam tavanı yüzde 25 arasındaki makas açıklıkları, bireysel ve kurumsal bütçe çalışmalarında ve piyasadaki karar vericilerde, yatırımcılarda, beklentilerinde karışıklık ve kakofoni yaratıyor.

Enflasyon beklentilerin doğru yönetilmesi ile hedefe yönlenir. Seviyesinden veya politika faiz oranından daha öncelikli konu budur. Aynen ithalatçı veya ihracatçı için kurun seviyesinden çok oynaklığının sorun olması gibi. Örneğin; 2023 yılının enflasyon beklentisi TCMB’de yüzde 23, anketinde yüzde 34 iken aynı yılın öğretim yılının zam oranı yüzde 65 olursa bu tezatları insanların anlaması ve anlatması çok zor olur. Dahası beklentilerin gerçekleşmesi zor olur. Bu rakamlardaki yakınsama başta faizler olmak üzere fiyatlar genel seviyesinde hissedilir tutarlılıklara daha hızlı götürür.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Kara Şahin Düştü 16 Nisan 2024
Yabancı 09 Nisan 2024
Ekonomi notası 02 Nisan 2024
10 Numara 20 Şubat 2024