Kendisini gerçekleştiren kriz

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

 

dusunceli.jpg

Başlık çok kullanılan İngilizce bir sözden (self fulfilling crisis) alındı. Kendisine özgü özellikleri olan bir iktisadi kriz dinamiğini tanımlıyor bu deyim. Ekonominin temel dengeleri kriz yaratacak konumda değilken, yani fol yok yumurta yokken, salt olumsuz beklentiler ve bunun ateşlediği panik etkisiyle ekonominin krize sürüklenmesi olarak tanımlanabilir bu dinamik. Bir anlamda, ulusal ve uluslararası yatırımcıların kendi algılarında oluşan kriz korkusunun ekonomiyi krize sürüklediği koşullar tanımlanıyor denilebilir.

1980’lerin sonunda gündeme gelen ve Asya krizi ile iyice yerleşen bu “kendisini gerçekleştiren kriz” tanımlaması günümüzde de sıkça kullanılmaya başlandı. Bu sıralarda genel risk algısında bozulma var. Bundan kaynaklanan bir kriz beklentisi yayılıp, derinleşiyor. Bu ortamın kendisini gerçekleştiren bir kriz üretme potansiyeli taşıdığını öne sürenler var. Özellikle küresel finansman koşulların değişmesinden kaynaklanan belirsizlik ve risk algısındaki yükselmenin yarattığı tedirginliğin sonuçta paniğe dönüşerek, kendisini gerçekleştiren bir krizin tetiğini çekebileceği düşünülüyor.

Bugün itibariyle hem küresel ölçekte hem de ulusal ekonomilerde risk üreten unsurlar var. Küresel ölçekte en belirgin risk unsuru uluslararası para rejiminin değişiyor olması. Bunu artık ezberledik. ABD Merkez Bankası FED’in tahvil alımları karşılığında ekonomiye (ve tabii yer küreye) saçtığı likiditeyi azaltma kararı alması önümüzdeki dönemde küresel finansman (kaynak temini) imkanlarını kısıtlayacak. Bunun genel bir daralma-yavaşlama konjonktürü yaratacağı düşünülüyor. Beklentileri bozan, risk algısını yükselten, bir anlamda korku üreten bir durum bu.

Finansman koşullarındaki daralma tüm ülkeleri aynı ölçekte etkilemiyor. Dolayısıyla, küresel ekonomide oluşan genel risk bütün ülkelere eşit dağılmıyor. Kendi ekonomisinde denge ve kaynak zafiyeti daha belirgin olan ülkeler küresel kaynak daralmasından daha çok etkilenecek. Bu mantıkla yapılan sıralamada ilk beş sıraya yerleşen, içinde bizim de olduğumuz ülkelerin taşıdığı risklerin gerçekten ötekilere kıyasla daha büyük olduğu görülüyor.

Dananın kuyruğunun koptuğu nokta da bu zaten. Artan risk algısı ve bunun yarattığı telaşın yol açabileceği dinamik şöyle özetlenebilir. Risk sıralamasında üst sıralarda olan ülkelerin bir krize daha yakın oldukları düşünülebilir. Riski görece düşük olarak sıralanan ülkelerin krize mesafesi ise doğal olarak daha uzaktır. Bu durumda riski görece düşük olan ülkelerin daha güvenli ve sakin olması beklenir.  Oysa gelişmeler böyle olmuyor. Sakin olacağı beklenen riski düşük ülkeler öteki ülkelere dönük yüksek risk algısından etkileniyor. Tedirginlik yükselip, yayılıyor. Uluslararası sermaye akışına yansıyor bu. Gelişmiş ülkelerdeki yatırımcıların, kriz telaşına kapılarak, riski yüksek olduğu düşünülen ülkelere kaynak taşımakta isteksiz davranmaya başladıkları, o ülkelerdeki mevcut pozisyonlarını da küçülttükleri görülüyor.

Riski yüksek dolayısıyla da krize daha yakın olduğu düşünülen ülkelerde zaten yavaşlamış olan dış kaynak (yabancı sermaye) temini daha da zorlaşıyor. Bu ülkelerin krize olan mesafesi iyice kısalıyor. Bu süreç yaygın kriz beklentisini daha da arttırıyor. Artan kriz beklentisi riski düşük (görece sakin olacağı düşünülen) ülkelerdeki tedirginliği daha da büyütüyor. Bu sürecin giderek paniğe dönüşebilme olasılığı var. Yaygınlaşan panik geniş çaplı bir kriz ile sonuçlanıyor.

Kendisini gerçekleştiren krizin böyle bir patikada oluşması muhtemel görülüyor. Bugün dünya ekonomisine egemen olan beklenti ve risk algılamasının böyle bir dinamiğe yol vererek yeni bir krizin tetiğini çekebileceğini düşünenler var.

 Tabii, her zamanki gibi, bunun tersini düşünenler de var. Bunlar da ne küresel ekonomide ne de ulusal ekonomilerde derin bir iktisadi krizi tetikleyip, sürükleyecek koşulların olmadığını savunuyorlar.

Artan belirsizlik ve risk algısı mevcut durumu paniğe götürüyor, kriz kapının arkasında diyenlerle bir iki ülkede riskin yüksek olması yaygın bir kriz yaratmaya yetmez diyenler çekişiyor anlayacağınız. Kimin haklı çıkacağını göreceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018