Koalisyon olsa ilk çeyrek büyümesi yüzde 2,3’ün altında mı kalırdı?

Güven SAK
Güven SAK DÜNYA İŞLERİ

 

2015 yılı milletvekili seçimleri yapıldı. 4 partili bir meclisimiz oldu. Hiçbir parti hükümet kurmak için gereken salt çoğunluğa ulaşamadı. Türkiye ile ilgili kararlar şimdiye kadar efektif olarak Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde alınıyordu. Bundan böyle Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Başbakanlık Çalışma Ofisi’nden daha önemli olacak. Kötü mü? Değil. Zor mu? Kolay değil. Ancak kolay olmaması, kötü olduğu anlamına gelmiyor. Ne anlama geliyor? Uzlaşma zemini aramanın önemli olması anlamına geliyor. Seçmen şimdi ne dedi? “Hiçbirinize tam güvenmiyorum. Birbirinize bağırıp durmayın. Bir masa etrafında oturup hep birlikte çalışın. Ortak bir zemin bulun. Birbirinizi dengeleyin.” 

Peki, koalisyon ekonomi için kötü müdür? Bu meseleye nasıl baktığınıza bağlı aslında. Gelin bu soruyu manalandırmaya çalışayım. 

Mesela, Türkiye geçen yılın başından beri bir koalisyonla yönetiliyor olsaydı, 2015 yılı ilk çeyrek büyüme oranları yüzde 2,3’ün de altında mı çıkardı? Hatta hatta küçülür müydük? Hiç sanmıyorum. Bence yine böyle bir sonuç çıkardı. Peki, Türkiye geçen yıldan beri bir koalisyon hükümeti tarafından yönetiliyor olsaydı, Türkiye’nin kendi beceriksizliğinden kaynaklanan kur intibakı daha mı az olurdu? Zannetmiyorum. Yine buralarda bir yerlerde olurdu. Size bir soru daha sorayım: Türkiye geçen yıldan beri bir koalisyon hükümeti tarafından yönetiliyor olsaydı, Merkez Bankasının izleyeceği politikalar konusunda piyasaların kafası daha mı fazla karışık olurdu? Bakın bunu da hiç sanmıyorum. Dolayısıyla yalnızca şu son bir yılın performansına baktığımda, ben koalisyon hükümetleri vasıtasıyla Türkiye’nin içinde bulunduğu gidişatın neresinin daha da kötüleştirilebileceğini göremiyorum. 

Tam tersi olurdu bana sorarsanız. Türklerin yurt dışına yönelik yatırımlarının yabancıların yurt içine yönelik doğrudan yatırımlarına oranı öyle yüzde 50’leri aşmamış olurdu gibi geliyor bana. Hukukun üstünlüğü ve kural hakimiyeti konusunda kantarın topuzu bu kadar da kaçmamış olurdu. İşler daha bir kılıfına uydurularak yapılmaya çalışılacağından, yatırımcılar açısından görüntü bu kadar da ürkütücü olmazdı. 

Türkiye’nin ilk çeyrek iktisadi büyüme rakamları açıklandı. Buna göre, Türkiye ekonomisi 2015 yılının ilk 3 ayında bir önceki yılın ilk 3 ayına göre yüzde 2,3 oranında büyüdü. Ne demek? İlk çeyrek büyüme oranımız, uzun dönem ilk çeyrek büyüme ortalamasının yüzde 40 altında demek. 1999-2015 arasında ilk çeyrek büyümesi ortalama yüzde 3,7’ydi. Şimdi 2,3 oldu. Yok, uzun dönem ortalaması istemem derseniz, 2014 yılı ilk çeyreğinde büyüme oranı yüzde 4,9’du. Şimdi 2,3 oldu. Ne oldu? Büyüme oranı yarıdan fazla azaldı. Şimdi bir koalisyon hükümeti olsaydı, halihazırda kötü olan vaziyetimiz daha ne kadar kötü olacaktı ki? Ben üzerinde düşünülmesi gerekenin böyle bir soru olduğu kanaatindeyim. 

İlk olarak şunu teslim edelim: İçinde bulunduğumuz kötü vaziyet, bir koalisyon hükümeti olsaydı daha da kötü olmazdı. Türkiye ekonomisi bir süreden beri zaten aktif olarak yönetilmiyor. Geçen yıl her gün, para politikasının öyle mi böyle mi yönetileceği konusunda manasız bir tartışma izlemedik mi? O tartışma yüzde 30’a varan bir kur intibakına yol açmadı mı? Açtı. Koalisyon olsa daha fazla ne görecekti ki zaten. Ben size söyleyeyim, daha kötüsü olmazdı. 

Esas soru şudur: Bir koalisyon hükümeti bizi daha kötüye götürmez ama acaba ne kadar daha iyiye götürebilir? İşte bu noktadan itibaren ben üzerinde durulması gereken konunun tam da bu olduğunu düşünüyorum. 
Bakın size bir grafik göstereyim. Grafiği OECD hazırlamış. 15-29 yaşları arasında çalışmayan ve öğrenim görmeyenlerin ülkeler arası dağılımını gösteriyor. Türkiye bir numarada. İşsizliğin tavan yaptığı kriz içindeki Yunanistan 2’nci sırada. Kriz içindeki İspanya ve İtalya 3’üncü ve 4’üncü sıralarda. Biz neden en baştayız? Tamam, kadınlarımız özellikle çalışmadığı için böyleyiz. Ama şimdi bu resme bir bakın. Bu ne demek? Türkiye büyüme sürecinde kullanacağı doğal bir kaynağı heba ediyor demek. Kadınların işgücüne katılımının artırılması ve 2002 yılından beri yüzde 10’un altına inmemekte direnen yapısal işsizlik problemlerine çare bulunması gerekiyor demek. Yargı, eğitim ve vergi konularında yapısal adım atma zorunluluğu var demek.

Sizi bilmem ama ben, yargı, vergi ve eğitim konularında bir koalisyon hükümetinin, bir tek parti hükümetinden daha faydalı olduğunu düşünme eğilimindeyim doğrusu. 
 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar