Sarkozy'nin sıkıntısı ve Türkiye'nin sorunu

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

ASLINA BAKARSANIZ / Adnan Nas adnan.nas@tr.pwc.com Yeni dünyadaki gelişmelerin ve bizde bazılarının takıntı haline getirdiği küreselleşmenin hayatı sadece geride kalmış ülkeler değil, en gelişmiş batı ülkeleri için de zorlaştırdığını hep söylerdik ya. İşte AB sürecindeki belalımız Fransa'nın Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin, ülkesinin büyüme ve rekabet konusundaki çıkmazdan kurtulması ve küresel ekonomiye eklemlenmesi için kurduğu "akil adamlar komisyonu" nun yıl sonunda hazırladığı rapor, tam da bu durumun taze bir örneği niteliğinde. Fransa'nın sorunları tanıdık Seçim programında da Fransa ekonomisini canlandırmak ve büyütmek vurgusuna ağırlık veren Sarkozy, Ağustos 2007 başında Jacques Attali başkanlığında kurduğu 43 kişilik komisyonu, Türkiye'deki Vergi Konseyi'nin bileşimine benzer şekilde akademya, sivil toplum, özel ve kamu kesimi temsilcilerinden oluşturdu. Fransa'nın rekabet ve büyüme açısından sıkıntılı olduğunu, araştırma ve yenilikçiliğin yetersiz olduğunu, sosyal mobilitenin ve verimliliğin düşük olduğunu belirterek komisyondan büyümenin artırılması ve küresel ekonomiye bütünleşmedeki engellerin kaldırılması için reform önerileri hazırlamasını istedi. Aslında bu istek ve hazırlanan rapor, dünyayı izleyenler için sürpriz değil. Ama biz kendimizle ve üstelik kısır gündemlere saplanarak fazlaca meşgul olduğumuz, dünyayı da sadece bize yönelik bakış ve niyetleri ile biraz da evhamlarla karışık değerlendirdiğimiz için, üzerinde durmakta yarar var. Raporda önerilenlerin büyük bir bölümü, Türkiye'de de uzun süredir tartışılan yapısal ve mikro reformların kapsamı ile benzerlikler taşıyor. Başta bilgisayar ve İngilizce olmak üzere ilk ve orta öğretimin güçlendirilmesi, yüksek teknoloji ve internet yatırımlarının artırılması, küçük işletmelere yönetim desteği sağlanması, gençlerin istihdamının özendirilmesi, istihdam maliyetinin azaltılması, mesleki eğitimlerin devlet destekli olarak yoğunlaştırılması, iş akitlerinin anlaşmalı feshinin kolaylaştırılması, kamu hizmetlerinde kurumsal yönetimin geliştirilmesi, bütçe harcamalarının disiplin altına alınması, finans sisteminin ve alt yapının iyileştirilmesi, vergi sisteminin etkinleştirilmesi ve küçük işletmeler için basitleştirilmesi (vergi rejimi yönünden Fransa yatırımları en fazla caydıran ülkelerden biri) bu köşe de dahil pek çok yerde ve platformda bizlerin de tartıştığı politika ve reformlar. Ayrıca rekabetin sınırlandığı meslek alanlarının rekabete açılması, ülke içinde ve uluslararası iş gücü mobilitesinin arttırılması, fiyat serbestisinin arttırılması ve muhtemelen nüfusun yaşlanmasını telafi etmek için emeklilik yaş sınırının kaldırılması gibi bizim gündemimizde olmayan sorunlar ile ilgili öneriler de var. Bizim işimiz daha da ağır Fransa'nın ve hatta, onun kadar olmasa bile, genel olarak AB ülkelerinin 2000'deki Lizbon zirvesinden bu yana sürekli yoğunlaştığı rekabet gücü ve büyüme sorununun sadece bizim makus talihimiz olmadığını anlamak açısından bu gelişmeleri bilmek önemli. Ancak refah ve gelir düzeyi açısından bizim altı yedi katımız kadar ileride olan ülkeler bile bu kadar kaygılıyken, aradaki mesafeyi de kapatabilmek için çok daha yüksek büyüme oranları gerçekleştirmek zorunda olan Türkiye'nin henüz tam anlamıyla vizyonunu ve stratejilerini netleştirmiş olmaması, vade ve öncelik boyutunda ayrıntılı ve somut bir eylem programı belirlememesi durumu giderek zorlaştırıyor. İleride bugünleri aramak istemiyorsak süratle temel sorunlarımıza odaklanmak zorundayız. Çıkış Yolu Ayrıca artık görülüyor ki yeni dünya düzeni, şirketlerin her şeyi merkezden planlayıp dünya düzeninde operasyonlarına uyguladığı modeli geçersiz kılıyor; küresel anlamda rekabet gücü, faaliyette bulunulan yerel piyasaların koşulları içinde hazırlanıp küresel ölçekte uygulanan stratejiler gerektiriyor. Bu da ülkeler arasında gündemleri, sorunları ve politikaları birbirine yaklaştırıyor. Bu, kendi başına Türkiye için olumlu bir gelişme. Çünkü yakın zamanlara kadar gelişmiş dünya ile aynı gündemi, aynı sorunları konuşmuyorduk; zaman zaman aynı tuzağa düşüp dışarıya kapanmak ve kendimize özgü bir gündem ile yaşamak arzuları depreştiği için bunun altı çizilmeli. Türkiye'nin sorunlarının çoğu Fransa ile benzeşirken, çok önemli bir alanda, nüfus ve işgücü konusunda büyük bir avantajı var. Bu avantajdan yararlanmanın şartının da bilinçli stratejilerle işgücü niteliğinin yükseltilmesi ve işgücünün akılcı ve verimli kullanımı olduğunu daha önce yazdık. AR-Ge ve yenilikçilik ise bizim için Fransa'dan da büyük ihtiyaç; çünkü bulunduğumuz noktalar farklı. Aslında rapor içeriğindeki bazı başlıklar, bizim reform sürecimizin de ana noktaları. Şöyle bir bakalım: Eğitimin modernleştirilmesi ve güçlendirilmesi, istihdam maliyetinin azaltılması ve gençlerin istihdamının teşviki, iş mevzuatında esnekliğin arttırılması, mali disiplin, vergi sisteminin etkinleştirilmesi. Bizim ayrıca kaynak açığı ve kayıtdışı gibi daha temel sorunlarımız da var. Ancak genç ve dinamik nüfus ile büyüme potansiyeli bakımından nihayet Fransızların da kabul ettiği stratejik avantajlarımız ile bunların üstesinden gelebiliriz. Bu da son yıllarda biraz gerilerde kalan Fransız yatırımlarının da artışını, hatta Türkiye'yi bölgesel üst olarak seçmelerini tetikleyebilir. Yol haritamızda kararlı olursak hiç kuşkunuz olmasın, kamuoylarındaki imajımız zamanla düzelir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019