Siyasi risk fiyatlanıyor

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Son on gündür yaşananlar benim 2014 senaryomu değiştirdi. Türkiye ekonomisinin belirsizlik ve riskin azaldığı buna karşılık durağanlığın devam ettiği bir yıl geçireceğini öngörüyordum. Bu öngörünün pek orijinal bir yanı da yoktu. Çoğu gözlemci buna benzer senaryolar yazıyordu. Sonra, sahneye siyaset çıktı. Senaryolara güçlü bir siyasi risk faktörü eklemek durumunda kaldık. Öngörüler değişti. 

Fed’in ekonomiye verilen likiditeyi aşamalı olarak azaltma kararı dünya ekonomisinde en önemli belirsizlik kaynağını ortadan kaldırdı diye düşünüyorum. Dikkat ettiyseniz,  bukararın öncesinde,  aktörlerin risk algısını  parasal genişlemenin sonlanmasından çok bunun zamanlaması belirledi.

Finansal fiyatlardaki olası hareketlerin zaman haritası ortaya çıkınca buna göre pozisyon değiştirip riski azaltmak mümkün olacaktı. Fed’in son kararı bu bu sorunu çözdü. Aktörlere iyi kötü bir zaman perspektifi verildi. Belirsizlik azaldı. Piyasalarda rahatlama oldu.

Fed’in attığı bu adım bizim Merkez Bankamızı da harekete geçirdi. Belirsizliği azaltıp, risk algısını gevşetmek için bir para ve kur programı açıklandı. Programın görece büyük parçası risk kaynağı olarak görülen döviz kurundaki  yükselme ivmesini kontrol altına almak için öngörülen önlemlere ayrıldı. Döviz kurunu sindirmek amacıyla büyük çaplı ve hacimli bir döviz müdahale paketi devreye sokuldu. Bunun etkisi de hemen görüldü.  Döviz kuru düştü. Piyasalar rahatladı.

FED ve Merkez Bankası’nın açıklamalarının ardından 2014 yılının belirsizlikleri azaltılmış, çalkantısı yavaşlatılmış, büyümesi yavaş bir yıl olması için her şey hazır gibiydi. Olmadı.Siyaset oyunu bozdu. 

İktidar partisinin içinde var olduğu bilinen “örtük koalisyon” adeta çöktü. Bu çöküş sürecinin ayrıntısı artık tefrika olabilecek zenginliğe kavuştu. Önceki yıllarda ekonominin temel çıpalarından birisi olan siyasi istikrarın bütünüyle kaybedilmesi çöküşün ekonomi açısından en önemli sonucu oldu. İstikrar ve güven aranırken belki de daha koyu bir belirsizliğin içine sürüklendi ekonomi. Borsa büyük bir kayba uğradı.  Finansal fiyatlar yükseldi.

Aynı Gezi olaylarında olduğu gibi siyasi iktidar sakinleştirici, yumuşatıcı bir rol oynamaya yanaşmadı. Ortada şaibe altında olan hükümet üyelerinin bulunmasına rağmen durumu daha da karışık hale getiren girişimler yapıldı. Hukuka  aykırı işler yapıldığı izlenimi doğdu. Gerginlik tırmandırıldı.

Sonuçta  belirsizlik ve Türk ekonomisine dönük risk algısı tavana vurdu.

Belirsizliğin yoğunlaşmasının ana nedeni bu süreçte siyasi istikrarın kaybedilmiş olması kuşkusuz. Aslında Türkiye’de siyasi istikrarın durumuna ilişkin tereddütlerin oluşması yeni değil. Gezi ve sonrasında Türkiye’de siyasi istikrarın bozulabileceğine ilişkin kaygıların zihinleri kurcalamaya başladığına tanık olduk. O aşamada tereddütler soru formatını pek aşmadı. Dahası, hemen aynı tarihlerde Fed’in likiditeyi azaltmaya başlayacağına ilişkin ilk açıklaması da gündeme geldi. Bu herkes gibi bizi de karıştırdı. Bizde beklentiler bozuldu, oynaklık arttı,  finansal fiyatlar yükseldi. Ama, o süreçte izler birbirine karıştı. Mali piyasalardaki türbülansın Gezi’den mi yoksa Fed açıklamasından mı kaynaklandığı pek anlaşılmadı.

Kısacası, artan belirsizliğin nedeni içeride siyasi istikrarın kaybedilmesi faktörü ile dışarıda  likiditenin daraltılması etkeni arasında kaldı. Biraz faili meçhul bir durum oldu yani. Bana kalırsa sonuçta fatura Fed’e kesildi.

Bunun bizim açımızdan önemli bir sonucu oldu. Ortada Türkiye’de siyasi istikrarın kaybolduğu gibi zihinleri meşgul eden bir tez olmasına rağmen bu olasılık fiyatlanmadı. Belirsizlik, oynaklık ve fiyat artışları Fed ekseninde gelişti.

Şimdi durum farklı. Siyasi istikrarın berhava edildiği görüşü bir tez olmaktan çıktı, mutlak gerçekliğe döndü. Siyasi istikrarın bozulması en çok finansal istikrarı tehdit eder, finansal fiyatları etkiler. Önümüzdeki dönemde Türkiye’de siyasi istikrarın bozulduğu gerçeği fiyatlanacak. Oynaklığın daha da artabileceği, fiyatların yukarı yönlü hareketinin güçlenerek devam edebileceği anlamına gelir bu.

Milli irade (seçim ve oy sandığı) son sözü söyleyene kadar bu ortam sürecektir diye düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018