Soma faciası neden oldu?

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Soma faciası birçok yönüyle tarihe geçecek kuşkusuz. Başta günümüz ölçülerine göre çok büyük olan can kaybı geliyor. Günlerdir bunun yasını tutuyoruz. Öyle kolay sönecek bir acı değil bu. Uzunca bir süre Soma faciasının yansımalarını yaşayacağız. Unutmayacağız.

Unutmayacağız diyorum ya, siz bakmayın buna. Adeta standart facia söylemi haline gelmiş ifadeler bunlar. Gerçeği yansıtıyor mu derseniz, kendi adıma çok emin değilim. Belki olayın sıcaklığında aynen bunları düşünüyoruz. Ciddi travmalar, üzüntüler yaşıyoruz. Ama sonrası gelmiyor. Malum, balık hafızalı bir toplum olduğumuza dair yerleşik bir söylem de var. Olayları yoğun yaşayıp, çabuk unutuyoruz. Daha önce neler yaşadık, ne facialar gördük. Bağırdık, çağırdık, suçladık, lanetledik. Arkası gelmedi. 

Bu defa da benzer işler oluyor. Oysa çıkan gürültü bir yana, olayla ilgili üzerinde düşünülmesi, konuşulması gereken bir dizi değerlendirme çıktı ortaya. Hepsi Soma’nın neden olduğu sorusuna cevap bulmaya çalışıyor. Bunlara ilişkin bir liste yapayım dedim. Listede şöyle (bunlar benim, aklımda iz bırakanlar,  listeyi uzatacak katkılar gelirse memnun olurum). 

Listenin başında güvenlik zaafı, tedbir noksanı vb. gibi bakar bakmaz görülen kalemler var. Bu bağlamda yol aldıkça sığlığını kaybeden birçok görüş çıktı ortaya. Kendi adıma en sığ kategorisine olayın kaderin kaçınılmaz bir sonucu olduğu türündeki değerlendirmeleri koyuyorum. Bu değerlendirmeler olayın tedbirsizlik boyutunu, güvenlikteki sakatlığı da kader kategorisine sokarak geri plana çekme riskini taşıyor. Hayır yapayım derken zafiyeti daha da büyütüyor. 

Bereket bu fasıl çabuk geçildi. Biraz sakinleşince, güvenlik zaafının kaynağı, tedbir noksanının nedenleri sorgulanmaya başlandı. Bu çerçevede de görece sığ olan görüşler çıktı ortaya. Örneğin, facianın kaynağında salt işverenin aşırı kar hırsının ve bundan üreyen acımasızlığının yer aldığını ileri süren görüşlerin sığ olduğunu düşünüyorum. Buradaki sığlık söylenenin yanlış olmasından kaynaklanmıyor. Tersine, olayın görünür yüzünde, iflah olmaz bir kazanç histerisinin sayısız kanıtı var. Olayın ardından gelecek olan hukuki süreçte bunlar belirleyici kanıt rolü oynayacaklar kuşkusuz. Ama bu facia neden oldu sorusuna verilecek cevabın merkezine bu savı oturtmak, bir toplumsal faciayı bir kişinin ya da bir yönetim kadrosunun taşkın ihtirasına bağlamak,  meseleyi fazlasıyla şahsileştirip, basitleştiriyor. 

Bu noktada akıl çabuk geri geldi. Yıkımın nedenlerini kişisellikten çıkartmaya çalışanlar devreye girdi. Olayın sistemik boyutları sorgulanmaya başlandı. Soma faciasından önce de buna benzer pek çok olay yaşandı. Hepsinde en önde duran, en açık biçimde görünen bir  ihtiraslı patron olgusu, bir kişisel algı sorunu var kuşkusuz. Ama bu tür olaylar sürekli tekrarlandığına göre, bunu salt kişisel algı sapmasına bağlamanın yetersiz kaldığını düşünenler vardı. Bunlar, işi sapkın patron tekilliğinden çıkartıp, patron keyfiliğini yapılabilir hale getiren sosyoekonomik biçimlenmeyi ve bundan üreyen siyaset formatını sorgulamaya açtılar. 

Böylece Soma faciasının sorgulanması sığlıktan kurtuldu. Daha derine bakan analitik görüşler girdi devreye. En genel kalıbıyla kapitalizmin kar motifini, bu bağlamda ortaya çıkan etik zafiyetini ve kural tanımazlığı ana eksene koyan analizlerle bu facia neden oldu sorusuna cevap arandı. Daha “ bırakınız yapsınlar...” evresinde açığa çıkan bu zafiyetin bu gün dahi onarıldığını söylemek mümkün değil. Üstelik kapitalizmin tarihinde, işlerin düzgün gittiği, karların yüksek olduğu dönemlerde bu zafiyetin bütüne egemen olmasını engelleyecek düzenlemeler yapılırken, işler sarpa sardığında, bu düzenlemeleri kapitalizmin gelişmesine aykırı olduğunu ileri sürüp, geriye savrulmanın da sayısız örneği var. 

Daha da kötüsü, kapitalizmi terbiye edeceği düşünülen bu tür düzenlemelerin ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre farklılık gösterdiği de biliniyor. Geriden gelenlerin, öndekileri yakalayacakları savına dayanan bir gelişme kulvarında hakkı, adaleti boşlayan bir etik zafiyet içinde yol almasına sempatik bakıldığı dönemler de yaşanıyor. Kapitalizmin “bırakınız yapsınlar..” evresindeki vahşi yüzü sırıtarak ortaya çıkıyor, yakıyor, yıkıyor. Gelişme, öndekileri yakalama teraneleri arasında bu vahşet olağanlaştırılıyor, toplumlara dayatılıyor. Kar hırsıyla yanan ihtiraslı patronlar bu iklimde karlarını azaltacak önlemlere arkalarını dönecek imkanı buluyorlar.  

Son tahlilde, Soma’nın böyle bir toplumsal, siyasal kurguya kurban edildiğini düşünenler var.  Bana kalırsa ikna edici olan görüşler de burada yatıyor. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018