Son enflasyon ve büyüme rakamları borsa için ne mesaj veriyor?

Volkan DÜKKANCIK
Volkan DÜKKANCIK Yatırım Dünyası volkan.dukkancik@dunya.com

20 Şubattaki “Stratejiyi Güncelleme Zamanı” yazımızdan bu yana Borsa İstanbul cephesinde beklentilerimiz doğrultusunda %5 civarında bir düzeltme süreci öne çıkmış durumda. Bu yaşanan düzeltmeyi, yılbaşından beri %25’e varan yükseliş sonrası olası bir düzeltme olarak değerlendirmek elbette mümkün.

Ancak son gelen hem büyüme hem de enflasyon rakamları dikkate alındığında, önümüzdeki birkaç aylık vadede ekonomi yönetiminden, yatırımcı tercihlerini etkileyebilecek yeni adım ve hamlelerin gelebileceğini de görmek ve temel varlık dağılımında ona göre ayarlamalar yapmak gerekiyor. 2023 Mayıs seçimlerinin ardından yeni ekonomi yönetiminin göreve gelmesiyle ekonomide normlara dönüş süreci başladı.

Dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin başlatılırken bu doğrultuda 2023 Mayıs ayında %8,5 olan politika faizi TCMB tarafından 36,5 puan artışla 2023 sonunda %45 seviyesine çekildi. Banka bununla birlikte politika faizinin mevcut seviyesinin aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sürdürüleceğinin de altı çizildi.

Bununla birlikte geldiğimiz noktada son açıklanan enflasyon rakamları arzu edilen seviyeden hala çok uzak olduğumuzu ve bu yolda atılması gereken çok daha fazla adım olduğunu da ortaya koyuyor. Ocak ayında beklentileri aşan rakamlar sonrasında Şubat ayında da aylık enflasyon yüzde 4,53 ile beklentileri aşarken, yıllık enflasyon yüzde 67,07 ile 15 ayın zirvesine çıktı.

Yılın başında yapılan asgari ücret, memur ve emekli maaşlarında yapılan yüksek artışlar geçtiğimiz iki ayda enflasyonun beklentileri aşmasının ana sebebi olarak öne çıkarken üst üste dördüncü ayda da enflasyonun hız kazanmasına neden oldu.

TCMB Ocak ayında manşet TÜFE’nin enflasyon patikası içinde kaldığını belirtmişti ancak Şubat ile birlikte , ilk 2 aylık gerçekleşmenin detaylarına bakıldığında, özellikle hizmet enflasyonu cephesindeki gelişmelerin sene başındaki beklentilerden daha olumsuz bir tablo ortaya koyduğunu kabul etmek gerekiyor.

2023 Mayıs seçimleri sonrasından itibaren uygulanan parasal sıkılaşmaya rağmen tüketim harcamalarında da bir türlü istenen yavaşlamanın sağlanamamış olması işleri biraz daha zorlaştırıyor. Türkiye ekonomisi 2023 yılında yüzde 4,5 büyüme kaydetti.

2023 yılındaki büyüme oranı salgın yılı olan 2020’den bu yana en düşük büyüme olarak kayıtlara geçse de, ekonomi düşük vitese geçerken tüketici harcamalarının hala yüksek kalmaya devam etmesi enflasyonda yıl sonu hedefi olan %36’ya, ulaşılabilme ihtimalini iyice zayıflatmış durumda. Tüm bu enflasyon ve büyüme gerçekleşmelerini bir arada değerlendirdiğimizde, yerel seçimlerin ardından ek sıkılaşma yönünde adımlar atılması kaçınılmaz görünüyor.

Bu adım doğrudan politika faizinin artırılması şeklinde olmasa da mevduat ve kredi faiz artışını sağlayacak likidite kısıcı önlemler, kredi kartları başta olmak üzere tüketimin yavaşlatılmasını sağlayacak bir takım uygulamalar gündeme gelecek kanaatindeyim. Yerel seçimler sonrası, miktarsal sıkılaştırma adımlarının yoğunlaşacağı ve mevcut fazla likiditenin çekilerek enflasyonla mücadele noktasında nicelikle sıkılaştırma adımlarının daha da yoğunlaşması bekleniyor.

Bu da reel ekonomi ve sanayi şirketleri açısından işlerin bir süre daha zorlu gitmeye devam edeceğinin bir göstergesi. Ekonomi yönetimi tarafından yapılan açıklamalar takip edildiğinde de iç talebin dengeleneceği yönünde demeçlerin hemen her fırsatta tekrar edildiği görülüyor.

Sıkılaşma politikalarının iç talep üzerinde baskı yaratabileceği ve önümüzdeki çeyrekte şirket satışlarında ve kar rakamlarında negatif etkisinin hissedilebileceği bir sürece girmiş durumdayız. Bu bağlamda temkini elden bırakmadan, “Korumacı ve Fırsatçı” bir yaklaşımda olmamız gerektiğini ve Varlık Dağılımı anlamında bir süre daha portföylerde Sabit Getiriye önemli yer vermeye devam edeceğimizi, bununla birlikte hisse senetleri cephesinde çok daha seçici olmak kaydıyla fırsatları da yakından takip ettiğimizin tekrar altını çizmek isterim.

Bu kapsamda yatırımcıların şirket seçimlerinde içinde bulunduğumuz mevcut döngüye karşın faaliyet alanı ve operasyonel yapısı ile olası ekonomik durgunluktan etkilenmeyecek, güçlü nakit akışı ve nakit pozisyonu, ağırlıklı döviz geliri yaratabilen mali yapısı ile yeni yatırımlarında veya borç ödemelerinde finansman sorunu yaşamayacak şirketlere odaklanmalarının önem arz edeceğini düşünüyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar