Türkiye, laboratuvarda "temiz et" üretecek

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN aey@dunya.com

Kırmızı et fiyatıyla, üretimiyle, ithalatıyla, hastalıklarıyla ve diğer birçok yönüyle son 10 yılda Türkiye'nin hep gündeminde oldu. Bu kez çok farklı bir çalışma ile gündeme gelecek.

Bir süreden beri Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda ve İsrail'in öncülüğünü yaptığı laboratuvar ortamında "temiz et" üretimi konusunda Türkiye'de de ilk çalışmalar başladı. "Temiz et" üretimi için kurulan ilk şirket olan biftek.co, Ankara Üniversitesi Teknokent'te faaliyete başladı.

"Temiz et" üretimi için Türkiye'de Ar-Ge çalışmalarını Vehbi Koç Sağlık Ödülü, Novartis Bilim Ödülü, Gordon Araştırma Konferansı Ödülü sahibi olan Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Can Akçalı ile Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Erdem Erikçi tarafından ortaklaşa yürütülüyor. Araştırmanın iş geliştirme ve finans konusundaki çalışmaları ise Kerem Erikçi ve Melih Akçalı yürütüyor.

Hayvansız et üretimi

Laboratuvar ortamında "temiz et" üretimi konusunda Türkiye'de ilk çalışmaları başlatan biftek.co şirketinin kurucusu ve ortağı Dr. Erdem Erikçi, dünyada ve Türkiye'de bu konudaki gelişmeleri siz okurlarımız için değerlendirdi: "Tarım devrimi öncesi dünyada sadece 2.5 milyon insan yaşarken, kişi başına düşen arazi miktarı 61 kilometre kareydi. Bugün ise kişi başına 0.02 kilometre kare alan düşüyor. MÖ 10.000 yıl öncesinde 61 kilometrekare içinde bulunabilecek, yenebilir ve besleyici niteliği olan her şeyi düşünürseniz, dünyanın insanları ve hayvanları beslemekte hiç zorlanmayacağını anlayabilirsiniz. Fakat bugün dünya zorlanıyor. Eğer yediklerimizin üretiliş şekli değişmezse yarın daha da zorlanacak.

Yaşanabilir alanların yarısı tarıma ayrılmış durumda. Bu alanların yüzde 77'si hayvanlara yem üretmek için gereken bitkisel üretimi, yüzde 23'ü de bizim yiyeceğimiz bitkisel üretimi sağlamak için kullanılıyor. Toplam arazinin yaklaşık 3'te 2'sinde hayvanları beslemek için gereken bitkisel üretim yapılıyor olsa da, protein ihtiyacımızın yüzde 33'ünü hayvansal ürünlerden karşılıyoruz. Geri kalanını bitkilerden alıyoruz. Demek ki; protein üretimi sırasında çok ciddi kayıplar gerçekleşiyor. Zira hayvanların protein verimliliğine, yani 100 gr protein içeren yeme karşılık kaç gram protein elde edilebildiğine baktığınız zaman, yumurtada yüzde 25, sütte yüzde 24, tavuk etinde yüzde 19.6, kırmızı ette ise yüzde 3.8 olduğunu görürsünüz.

Su kaynaklarının yüzde 70'i tarımda kullanılıyor

Yukarıda bahsettiğimiz verilerin yanı sıra, tatlı su kaynaklarının yüzde 70'inin tarımda kullanıldığını ve tüm kara taşıtları, gemi ve uçaklar tarafından atmosfere salınan sera gazı miktarı kadar gazın hayvancılık aktivitelerine bağlı olarak salgılandığını unutmamak gerekir. Yani yaratılış olarak, dana veya tavukların verimli birer gıda aracı olarak tasarlanmadığını söyleyebiliriz. Fakat güzel bir gelecek istiyorsak daha verimli protein kaynaklarına ihtiyacımız var.

Ete alternatif iki ürün var

Et yemeyi bırakmak çözüm olarak sunulabilir. Fakat et yemeyi seven kitlelerinin iradesine güvenerek, geleceğe dair kaygılar temelinde, insanların vegan veya vejetaryen olmalarını istemek gerçekçi olmayacaktır. Etin alternatifini sunmak daha güçlü bir yaklaşım olur. Günümüzde ete alternatif iki ürün önerisi var: İlkine "bitki temelli et" deniyor. Buğday ve patates gibi bitki karışımlarına çeşitli katkı malzemeleri ekleyerek koku, doku ve tat olarak ete çok benzer ürünler geliştiriliyor. Soya kıyması, tofu gibi ürünler uzun zamandır piyasada mevcut aslında, fakat bu ürünlerle hep vegan/vejetaryen pazarı hedefleniyor. "Beyond Meat", "Impossible Burger", "GoodCatch" gibi yeni oyuncular pazarlarını herkes için genişletti ve üretim yöntemlerine inovatif yaklaşımlar getirerek etten ayrılması zor ürünler piyasaya sürmeye başladılar. Perakendecilik sektöründe bitki temelli et, yüzde 20'lik bir oranla satışı en hızlı artan ürün olarak kabul ediliyor.

Laboratuvarda üretilen temiz et

İkinci yaklaşım ise hücre temelli et; yani hayvanın vücudunun içinde gerçekleşen olayın benzerini, laboratuvar ortamında gerçekleştirmek üzerine kurulu yepyeni bir yöntem. Hayvandan alınan küçük bir biyopsiden elde edilen hücrelerin bölünmesi ve kas hücrelerine özelleştirilmesiyle yüksek miktarda kas hücresi elde edilmesi, yani hayvan büyütmeden gerçek et elde edilmesi şeklinde özetlenebilecek bu yöntem birçok sorunu aynı anda çözebilir. Örneğin; bu şekilde et üretmek için hayvan öldürmeye gerek yok. Sadece doku örneği almak yeterli olacak. Ayrıca, hücre tabanlı et üretiminin geleneksel et üretme yöntemlerine göre yüzde 7-45 daha az enerji, yüzde 99 daha az arazi, yüzde 81-96 daha az suya ihtiyaç duyacağı ve yüzde 78-96 daha az sera gazı salınımına neden olacağı öngörülüyor. Dahası, geleneksel et üretiminde bolca kullanılan antibiyotik, temiz et üretiminde kullanılmayacak ve ete şarbon gibi herhangi bir mikrobun bulaşması da söz konusu olmayacak. Saydığımız bu faydalardan dolayı hücre tabanlı et için "temiz et" ifadesi de kullanılıyor.

Dev şirketler devrede

Market raflarında bitki tabanlı et bulmak mümkün, fakat temiz etin Ar- Ge'si bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Bu işin öncülerinden Memphis Meat, Amerika'nın en büyük gıda firması Cargill'den 17 milyon dolarlık seri A yatırımı aldı. Yatırımcıları arasında Bill Gates ve Richard Branson gibi ünlü kişilerin bulunduğu firma, 2013 yılında 300.000 dolar/kg olan temiz et fiyatını yaptığı Ar- Ge faaliyetleriyle 5 yılda 3.000 dolar/kg'a kadar düşürdü. Ürünlerinin 2021 yılında satışa hazır olacağını iddia ediyorlar. Balığı temiz et olarak üretmeyi hedefleyen Finless Food şirketi ise 3 adet yatırım firmasından gerekli yatırımı buldu ve ilk ürünlerini 2020 başlarında raflarda görmeyi bekleyebiliriz"

Özetle, Erdem Erikçi'nin yazdıklarından anlaşıldığı kadarıyla yakın gelecekte "temiz et" adıyla bilinen laboratuvar üretimi etler sofralarımıza gelecek. Buna ne kadar hazırlıklıyız?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar