Uluslararası Doğu Akdeniz Enerji Güvenliği Kongresi

Recep ŞENYURT
Recep ŞENYURT DÜNYANIN ENERJİSİ recep.senyurt@dunya.com

Hacettepe Üniversitesi tarafından düzenlenen, sponsorluğunu Akkuyu NGS AŞ ve Rosatom’un yaptığı, birçok ülkeden akademisyen, uzman ve üst düzey bürokratın konuşmacı olarak katıldığı Uluslararası Doğu Akdeniz’de Enerji Güvenliği Kongresi, 14-16 Aralık tarihlerinde Mersin’de yapıldı.

Organizasyon Komitesi adına konuşan Hacettepe Üniversitesi Enerji Piyasaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Necmiddin Bağdadioğlu, enerjinin insanlığın devamı için önemine dikkat çekerek birbirleri ile ticaret yapan ülkelerin daha az savaştıklarını vurguladı. Bağdadioğlu, Doğu Akdeniz’in barışa en çok ihtiyaç duyulan bölgelerden biri olduğunu belirterek, enerjinin Doğu Akdeniz’de işbirliği yaratabilecek alanların başında geldiğini, bu kongreyi de bu çerçevede düzenlediklerini ifade etti.

Rusya’nın yurtdışı nükleer yatırımlarını yapan Rosatom Overseas Genel Müdür Yardımcısı Yury Sokolov ise küresel enerji dengesizliği nedeniyle bugün 1,3 milyar insanın elektriğe erişimi olmadığını, 2,6 milyar insanın da ilkel yöntemlerle elektriğe ulaşabildiğine dikkat çekerek sadece fosil yakıtlarla ya da yenilenebilir enerji kaynaklarıyla bu sorunun çözülemeyeceğini söyledi. Sokolov, dünyada elektrik üretiminin yüzde 12’sinin nükleer santraller tarafından gerçekleştirildiğini, nükleer enerjinin gelişen dünyada enerji çeşitliliğinde büyük rol oynayacağını, özellikle gelişen Asya bölgesinde nükleer enerjinin payının büyüyeceğini iddia etti.

Konferansta konuşma yapan uzmanlar, Doğu Akdeniz bölgesinin sahip olduğu fosil yakıtlar nedeniyle, Türkiye’nin de içinde olduğu bölgedeki ülkeler arasında anlaşmazlık kaynağı haline geldiğine, bu durumun aslında yeni işbirliği fırsatları da yarattığına dikkat çekerek herkesin kazançlı çıkabileceği bir sistem kurmanın mümkün olduğunu vurguluyor. Doğu Akdeniz Enerji Güvenliğinin küresel bir sorun olduğunu ve çözümü için de küresel politikalara ihtiyaç duyulduğunu ifade eden uzmanlar, bölgedeki petrol ve doğalgazın bir şekilde çıkarılarak bu kaynaklara ihtiyaç duyan pazarlara sunulacağını, ülkelerin ve siyasetçilerin bir şekilde bu anlaşmazlıkları çözme yolunu bulacaklarına hatta bulmak zorunda kalacaklarına dikkat çekiyorlar.

Türkiye’nin, Doğu Akdeniz, Hazar bölgesi, Irak ve İran gibi ülkelerin enerji kaynaklarının batı pazarlarına aktarılması noktasında merkez olduğunu ifade eden konuşmacılar, Türkiye olmadan Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının batı pazarlarına ekonomik olarak aktarımının neredeyse imkânsız olduğunun altını çiziyor. Bazı AB ülkelerinden gelen konuşmacılar, Avrupa’nın enerji alanında gerek kendi içinde gerek ise başka ülkelerle bir takım projeler yürüttüğüne ancak istenen sonuçların alınmasında sıkıntılar yaşandığına dikkat çekerek, Türkiye’nin enerji alanındaki kilit pozisyonundan dolayı AB üyesi olmasını zorunlu gördüklerini söylüyor. Bu uzmanlar, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında enerji nakil hatlarının altyapılarının da birbiriyle entegrasyonu için yeni yatırımların ve işbirliklerinin gerektiğine de dikkat çekiyorlar.

Toplantıda bir konuşma yapan EPDK Üyesi Fazıl Şenel de, enerji konusunda Türkiye’nin, doğusundaki enerji kaynaklarını batısındaki ülkelere aktarımı konusunda birçok projenin merkezinde yer aldığını zaman zaman proje isimlerinin ve sahiplerinin değişebildiğini ancak Türkiye’nin merkez rolünün baki kaldığını söyledi. Türkiye’nin kendi içinde ise elektrik enerjisi ihtiyacının şuan yaklaşık üç bileşenli olduğunu ancak EPDK olarak kendilerinin beş bileşenli bir yapı hedeflediklerini açıkladı. Bunun da; 20’lik yüzdeler halinde; hidro, kömür, doğalgaz nükleer ve yenilenebilir kaynaklı olacağını vurguladı.

Doğu Akdeniz, bir yandan yepyeni çatışma alanları getirirken bir yandan da Türkiye’ye enerji alanındaki kilit konumunu yeni projelerle daha da güçlendirme potansiyeli sunmakta.Türkiye, bu alanda petrol ve doğalgaz araştırmalarını yoğunlaştırırken, bölgeye sınırdaş olan ülkelerle ortak projelere geliştirebilir, petrol ve doğalgazın batı pazarlarına ulaştırılmasına da aracılık edebilir. Çünkü Türkiye, ihtilaflı ve muhtemel çatışma alanlarını yeni işbirliği alanlarına çevirme imkânına sahip neredeyse tek ülke.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar