Yeni bir uluslararası düzen doğuyor

Joschka FISHER
Joschka FISHER Yeni bir uluslararası düzen doğuyor info@dunyaeko.com

Yirminci yüzyılın iki kutuplu düzeninin kalıntıları nihayet yok oluyor ve yeni bir küresel yapılanma doğuyor. ABD ve Çin, 21’inci yüzyılda baskın oyuncular olacak ancak Avrupa, Japonya ve Hindistan da gezegenin ge­niş alanları üzerinde anlamlı bir etkiye sahip adaylar arasında duruyor. Artık büyük ve küçük krizlerin benzeri görülmemiş bir kesişimine tanık oluyoruz. COVID-19 salgını, artan enerji fiyatları ve gelişmiş ve gelişmekte olan ekono­milerde enflasyonun geri dönüşünden, parça­lanmış tedarik zincirlerine, Rusya'nın Ukray­na'daki canice savaşına ve iklim değişikliğine kadar, bu krizlerin çoğu yalnızca çürümenin de­ğil, aynı zamanda yeni dünya düzeninin doğma­sını sağlıyor.

Rusya için soru işareti var

Rusya'nın üzerinde büyük bir soru işareti ası­lı duruyor çünkü gelecekteki statüsü, kapasi­teleri ve stratejik duruşu pervasız saldırı sava­şının sonucuna bağlı olacak. Başkan Vladimir Putin yönetimindeki Rusya, 20’inci ve hatta 19’uncu yüzyılın sonlarını yeniden yaratmanın yollarını arayarak, umutsuzca geçmişe sarıldı. Ancak Ukrayna'yı yok etmeye yönelik feci şe­kilde yanlış yönlendirilmiş çabasıyla, nihaye­tinde kendi kendini yok ediyor. Rusya kırılgan­lığı ve çürümesi nedeniyle yeni riskler oluştu­rurken,

Çin bunu artan zenginliği ve gücü sayesinde yapacak. 2000'li yılların başında başlayan bü­yük küreselleşme dalgası sayesinde Çin, ken­disini yoksulluktan kurtarmayı ve yüksek gelir statüsüne ulaşmayı başardı. 2008 mali krizinin Batı'yı kısmen itibarsızlaştırmasıyla Çin, kendi küresel liderlik rolünü genişletmeyi ve kendisi­ni ABD'nin yanında küresel bir süper güç olarak sunmayı başardı. Bununla birlikte, Soğuk Sa­vaş sırasındaki Sovyetler Birliği'nin aksine Çin, yalnızca askeri gücüne odaklanmak gibi bir ha­ta yapmadı. Aksine küresel yükselişi, teknolo­jik ve bilimsel sınırlarda Batı ile rekabet etmeye büyük yatırım yaparken, dünyaya ‘genişletilmiş çalışma tezgahı’ olarak hizmet ederek, ABD ve Batı hakimiyetindeki dünya pazarlarına enteg­rasyonu benimsemesini yansıtıyor. Çinliler ke­sinlikle askeri yatırımdan geri durmadılar an­cak savunma ve güvenlik harcamalarının diğer her şeyi dışlamasına izin vermediler. Bugün Çin ile Rusya arasındaki tanımlayıcı fark, Putin'in aksine Çin liderliğinin oldukça uzun bir süredir 21’inci yüzyılda yaşıyor olması.

Kilit ülkeler birlik olmalı

Bali'deki son G20 zirvesi, bu temel bakış açısı ve amaç farklılığını ortaya koydu. Rusya kendi­sini diplomatik olarak izole edilmiş bulsa da Çin tüm tartışmaların ve nihai bildirinin şekillen­dirilmesinin merkezinde yer alıyordu. Ukray­na krizinde Batı'nın çizgisini benimsememiş olsalar da Çin ve Hindistan gibi büyük ülkeler, Kremlin'in savaş politikasını ve nükleer tehdit­lerini kınayarak, kendilerini Kremlin'den be­lirgin bir şekilde uzaklaştırmak için bu fırsatı kullandı. ABD Başkanı Joe Biden ile Çin Dev­let Başkanı Xi Jinping arasındaki yüz yüze gö­rüşmeler Çin-Amerika gerilimini yatıştırma­ya yardımcı olursa, Bali Zirvesi 21’inci yüzyılda uluslararası ilişkilerin yeniden şekillendiril­mesine kapı açmış olacak.

Sonuç olarak ABD ara seçimlerinin sonucu, geniş çapta beklenen Cumhuriyetçi "kızıl dal­ga" gerçekleşmeyi başaramadığı için, umut için bir başka neden daha sunuyor. 2018 ve 2020'de olduğu gibi eski Başkan Donald Trump partisi­ni bir kez daha geride tuttu. Amerikalıların ço­ğu, ‘Önce Amerika’ izolasyonist politikalarına geri dönmek istemiyor. ABD ara seçimleri ve Bali Zirvesi birlikte, başka türlü gergin bir anda iyimserlik için sebep sunuyor. Ancak küresel iş birliğine yönelik çok daha fazla ilerlemeye ihti­yacımız olacak. Nihayetinde, en büyük iki krizi­miz; Rusya'nın Ukrayna'daki geriye dönük sa­vaşı ve iklim değişikliği. Her iki kriz de dünya­nın kilit güçleri birlikte çalışmanın bir yolunu bulursa aşılabilir.