Yoksa, “Bize plan değil, pilav lazım” diyenler haklı mıymış?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

1960’ların sonu, bir seçim öncesi. CHP, Türkiye’nin planlı bir gelişime ihtiyacı olduğu görüşünde ve beş yıllık kalkınma planları hazırlıkları yapıyor. CHP’liler, iktidar olmaları halinde, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki gibi hızlı bir atılım hedefinde olduklarını vurguluyorlar. CHP’nin bu yaklaşımına karşı o dönem AP’nin başında olan Süleyman Demirel’den siyasi tarihimize geçen o meşhur yanıt geliyor: “Halk plan değil, pilav istiyor.” 

İster bu sloganın etkisi diyelim, ister 27 Mayıs’a tepkinin sürüyor olması, AP seçimden galip çıkıyor; bir anlamda plan değil, pilav tercih ediliyor. 

Blogunda o süreçle ilgili bir değerlendirme yapan İnşaat Mühendisi Nizamettin Biber, bakın neler söylüyor: 

“Süleyman Demirel, o dönem her şeyin planlı bir şekilde yapılmasını savunan CHP’ye karşı bu sloganı kullanmış, bu söylemiyle planlı olan her şeyin komünist işi olduğunu ve halkın laf salatasına değil, yiyeceğe ihtiyaç duyduğunu belirtmişti. 

Lümpen, eğitimsiz, basit çıkarcı, ideolojik olmayan bir tabana oynayan oportünist sağ politikacıların hazır cevaplık kisvesi altında söyledikleri demagoji içeren bu tip slogan cümlelerine ülkemizin insanlarının çoğunluğu sürekli teveccüh göstermiş, bu söylemler demokrasi tarihimizde iktidar olmanın altın anahtarı durumuna gelmiştir.” 

Yalandan planlar 

Daha sonra plan yapmaya başladık. Ama hani biraz, laf olsun, diye; yapıyor olmak için, sanki yalandan. Komünist de olmadık neyse ki! Ama pilav vermeyi de, hele hele daha çok vermeyi de sürdürdük. O yüzden plana bakan hiç olmadı bile. Hem zaten, plan kimin ummurundaydı ki vatandaşın umurunda olsun. 

Planların bütününü bir kenara bıraktık, iki temel konuda, enflasyon ve büyümede 2003’ten bu yana olan dönemin hedefl erini ve gerçekleşmeleri çıkardık. Plan diye yaptıklarımızın, ortaya koyduğumuz rakamların neredeyse her yıl çok uzağına düştüğümüzü gördük. 
Geçen de vurgulamıştık, yıllık bazda sapma neyse de, ekim ayına gelindiğinde yılsonu için yapılan tahminin sapması nasıl izah edilebilirdi ki? 

İşte tam yalandan plan yapmak böyle olur. Yalandan tahmin de... Birkaç örnek aktaralım: 

2006’da yüzde 5 enflasyon öngörmüşüz, gerçekleşme neredeyse bir kat fazla, yüzde 9.7 olmuş. 

Daha beterleri de var. 2011’de yüzde 5.3’lük hedefe karşılık, yılın dörtte üçü geride kaldığında yüzde 7.8’lik tahmin yapmışız. Üç ay sonra gerçekleşme yüzde 10.5’i bulmuş. Bu ne “maharet”, bu ne “bilgi”, bu ne “öngörü sahibi olmak” değil mi, bugün yüzde 7.8 olacağı tahmin edilen oran, üç ay sonra yüzde 10.5’i buluyor. 

Öngörülenle gerçekleşen arasında sapma rekorunu 2008’de kırmışız. Yıla yüzde 4’lük enfl asyon hedefiyle başlamışız, gerçekleşme ise tam yüzde 10.1’e ulaşmış. Ama 2008’deki bu sapmanın su götürür bir tarafı olduğu söylenebilir. Küresel kriz yılıydı 2008, bu yüzden de bu sapma biraz olsun hoş görülebilir. 

Bu yıl da, artık “moda” haline gelen yüzde 5.3’le yola çıktık ve gerçekleşme tahminini yüzde 9.4’e yükselttik. Yüzde 9.4’te kalabilir miyiz, o da ayrı ya... 

Büyümede komedi yılları 

2009 ve 2010 yıllarından söz ediyoruz. Diğer yıllarda da çok sapma olmuş olmasına da, bu yıllarda yaşananlar tam bir “öngörü cehaleti” olarak kayıtlarda yerini almış durumda. 

Türkiye 2008’e yüzde 5.5 büyüme hedefiyle başlamış, tahmin ekim ayında yüzde 4’e çekilmiş, üç ay sonra gerçekleşme ise yüzde 0.9 olmuş. Üç ay sonrayı yine görememişiz yani. 

Tüm dünya küresel bir kriz içine girmiş, büyümemiz büyük bir hızla geriliyor ve adeta sıfıra inmiş, ama biz tutup 2009’a yüzde 4 büyüme hedefiyle başlamışız. “Büyüme olmayacak” ya da “Negatif bir oran bekliyoruz” diyememişiz belli ki. Yüzde 4 büyüme öngördüğümüz yıl, üç çeyrek geçmiş ve tahminimizi eksi 6’ya indirmişiz. Yıl bittiğinde o oranı bile tutturamamışız, büyüme eksi 4.7 olarak gerçekleşmiş. 

Ekonominin yüzde 4.7 daraldığı bir yıldan sonra, baz etkisi sayesinde bir sonraki yıl hızlı bir büyüme olabileceğini bile hesaba katamamış, belki de temkinli davranmayı tercih etmişiz. 2010’da büyüme hızı hedefimiz yüzde 3.5, daha sonra gerçekleşme tahminimiz yüzde 6.8, gerçekleşme ise yüzde 9 olmuş. 

Yağsız, dibi tutmuş pilav gibi 

Bizim planlar böyle işte. Dostlar alışverişte görsün, gibi... Biz de plan yapıyoruz, gibi... Üç yıllık orta vadeli programlarla, beş yıllık kalkınma planlarıyla gidiyoruz, gelişiyoruz, büyüyoruz, özel sektöre yol gösteriyoruz der gibi... 

Ama nasıl ki pilav yağsız, dibi tutmuş ve kupkuru ise, planlar da inandırıcı olmaktan çok uzak, kimsenin gerçekleşeceğine inanmadığı bir rakam serisi yalnızca. Onlarca bürokrat çalışıyor, emek harcıyor, ama siyasiler, hem de aynı hükümetin içinden siyasiler bir taraflarından çekiştirerek, bürokrasiye müdahale ederek rakamları adeta eziyorlar. 

★ ★ ★ 

Türkiye, yıllar önce futbolda şamar oğlanı gibi gerek milli takım düzeyinde, gerek kulüpler düzeyinde yabancı takımlarla yapılan maçlarda 3’er, 5’er gol yediğinde, rahmetli annem çok basit bir çare önerirdi: “Oynamasınlar öyleyse bizimkiler de...” 

Acaba biz de plan konusunda bu öğüdü mü dinlesek ki, yapmasak mı ki plan artık. Nasıl olsa elde çokça pilav var ve o da herkese yetiyor!

aktas-032.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar