Antalya’dan sanat manzaraları
Güney'in güzel kenti Antalya, şu sıralar gerçekleştirilen etkinliklerle adetâ kültür sanat hayatımızın başkenti...
Güney'in güzel kenti Antalya, şu sıralar gerçekleştirilen etkinliklerle adetâ kültür sanat hayatımızın başkenti... 17 Kasım’da başlayan, 13 konser ve ustalık sınıfı; seminer; söyleşi ve atölye türünde onlarca etkinlikle 8 bin kişinin hayatına klasik müziğin renklerini taşıyan 16. Piyano Festivali bitti, aynı gece ülkemizin en köklü sinema etkinliği olan Antalya Film Festivali 52. kez başladı. Hem de Fransa’dan İngiltere’ye, Hollywood’dan Yeşilçam’a yıldızların katılımıyla... İşte, 23 Nisan’dan itibaren gerçekleştireceği Expo 2016’ya hazırlanmaya harıl harıl devam eden Antalya’da hem sanatseverlerin hayatını renklendirmek hem de kültür turizmine katkıda bulunmak adına önemli adımlar atan etkinliklerden birkaç manzara ...
En parlak yıldızlar bir bir Cam Piramit'e indi
Kapanışı 6 Aralık’ta gerçekleştirilecek olan Film Festivali’nde hafta sonu en heyecanlı günler, Altın Portakal sahiplerini bulacak... Finale gün sayarken başlangıç coşkusuna göz atacak olursak, festivalin bu yılki en güzel yanı kuşkusuz uluslararası konuklarıydı. Bir bir açıklandılar ve Antalya’da olmak için iştahımızı kabarttılar: Fransız sinemasının yüzü Catherine Deneuve, İngilizlerin dünya sinemasına armağanı Jeremy Irons, bir dönem sinemada fırtılar estiren Kathleen Turner ve açılışa renk katan Mena Suvari...
Catherine Deneuve 'beyazperdeden çıkıp' aramıza karıştı
Catherine Deneuve’le başlarsak... Açılış günü ünlü filmlerinden “Indochine” nın gösteriminin ardından bir söyleşi gerçekleştirdi aktris. İlk gözlemim, Deneuve’un efsane yönetmenlerin esin perisi olduğu yıllarda çektiği klasikleşmiş filmlerdeki karakterlerinden çok da uzakta durmadığıydı. “Indochine”nın aktrisine Oscar adaylığı ve Cesar getiren mesafeli, duygularını saklama konusunda usta ama içindeki renkli dünyanın bir gülüşüne ya da bakışına sakladığı kahramanı “Eliane” karşımızda oturmuş, sorularımızı yanıtlıyordu işte. Entelektüelliğini vurgulamak gibi bir çabası yoktu ama yanıtlarına sızıyordu: Sinema dünyasının kalbinin Hollywood’da attığını iyi bilmesine rağmen Avrupalı olmaktan samimiyetle memnundu, Türkiye’ye geleceği için belki son anda “Günaydın” demeyi öğrenmemişti ama “Kış Uykusu”nu ve Fatih Akın'ı zaten takip etmişti, hakimdi. “Ne istiyorsam yaptım, kendi çözümlerimi bulabildim” diyerek özgüvenini de sergiliyordu.
Jeremy Irons’a minnettarız
Jeremy Irons’sa Antalya’dan onlarca kalp götürdü ülkesine. Çok sempatik ve alçakgönüllüydü öncelikle. Kendi deyimiyle fazla orta sınıf kaldığından lunaparkta ya da sirkte çalışmayıp aktörlüğü seçtiği için bir kez daha minnettar olduk kendisine. “Oyuncukta insanlara dokunabilmek, iletişim kurabilmek gerçekten mümkün” diyen aktör, ürettiği işlerle kanıtladığı bu önermesinin altını çizdi adetâ Antalya’da. Festival Direktörü Elif Dağdeviren’in galada “En güzel star bizim star” dediği Türkan Şoray’sa her zamanki gibi hayranlarına karşı sıcacıktı... “Uzaklarda Arama”nın gösteriminden sonra,tam arkasında oturan seyircinin gözlerindeki yaşı bile sildi yanaklarından...
Piyano sesleri salonlardan şehre taştı
Piyano Festivali, müzik özelinde en merak edilen festivallerimizden birine dönüşmüş durumda.Dopdolu bir program ortaya kondu bu yıl da... Program açıklandığında dikkatimi ilk çeken ekibinin farklı beğenilerden müzikseverleri festivalle buluşturma gayretiydi. Ne mutlu ki Antalyalı müziksever de sahip çıktı festivaline. Salonlar hep doluydu, toplamda 8 bin müziksever oldu sayı, çocuk dinleyicilerin de katılımıyla. Festival başladığında gençliğinin ilk yıllarında olanlar bu kez çocuklarını da getirmeye başlamışlardı festivale... Sürdürülebilirliğin her şey olduğu bir çağda yaşıyoruz, bugünün Antalyalı çocukları da umarım ilerleyen yıllarda çok daha güzel salonlarda dinleyecekler konserleri...
Şahikamız Gülsin Onay ve Dudukla Rachmaninov
Festivalde harikamız, şahikamız Gülsin Onay’ın hasta hasta çıktığı “Estetiğin Zirvesinde” konseri, sahici bir zirveydi. Gülsin Hanım, öyle bir çaldı ki Schumann’ı, piyano canlı hatta mistik bir varlığa, piyanistimiz de onun efendisi ve âşığına dönüştü. Kolay kolay unutulacak bir gece değildi konser...
Uygur Türkü Güldiyar Tanrıdağlı’nın Tatar kökenli Rachmaninov’daki Anadolu izlerini bizden çalgılarla, kendisinin de eşlik ettiği dansla ve şanla sürdüğü projesini de yürekten alkışladım. Tanrıdağlı’nın Kalan’dan çıkan albümünü tavsiye ederim. Dudukla Rachmaniov’un ahengine inanamayacaksınız. Özellikle yurtdışında şansı çok açık bir proje... Hasan Uçarsu’nun festivalin siparişi üzerine hazırladığı Çanakkale temalı bestesinin prömiyerinde yoktum ama, pek çok övgü duydum, Uçarsu’nun heyecanına ve mutluluğuna da tanık oldum... Festivalin ilgimi en çok çeken yönlerinden biri de sosyal sorumluluk projeleriydi. Sanatçılardan konuklar, 11 ilçe ve köy okulunun da aralarında olduğu mekânlarda atölyeler yaptı, açıklamalı performanslar gerçekleştirdi. Antalya Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi ile Akdeniz Üniversitesi Kemoterapi Ünitesi’ndeki atölye ve dinletilerle de müziğin ruhumuzu iyileştirme misyonunu birkez daha yerine getirdiler. Festival coşkusuna bu yıl engelli gençlerimiz de dahil oldu. Ne iyi ki Antalya Belediyesi Özel Eğitim Merkezi’nde eğitim alan engelli gençler için Turgay Başar özel çalışmalar yaparak onların da müziğin coşkusuna ortak olmasını sağladı.