Politika değişikliğine ihtiyaç var

Hububatta dahil hem yağlı tohumlarda hem de bakliyatta ne yazık ki Türkiye dışa bağımlı. Bu bağımlılıktan kurtulmak için ciddi bir politika değişikliğine ihtiyaç var. Bu politika değişikliği sektörün tüm paydaşları ile birlikte ele alınmalı...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

34534534534234523.jpg

Hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar sektörü uzun yıllardan beri kronikleşen ve çözüm bekleyen sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunun ana kaynağı ise; uygulanan yanlış politikalar nedeniyle üretim maliyetinin yüksek olması, tohumculuk konusunda yeterli çalışmaların yapılmaması, verimliliğin düşük olması ve çiftçinin bu ürünleri tercih etmemesinden kaynaklanıyor. Bu sorunlara çözüm üretilemediği için üretim yetersizliği ve dışa bağımlılık sarmalına girildi. 

Özellikle yağlı tohumlarda ve bakliyat ürünlerinde sektör adeta bir kısırdöngüye girdi. Üretim yetersiz olduğu için ihtiyaç ithalatla karşılanıyor. Ayrıca, sektörde sanayi ve teknolojide bir sorun görülmüyor. İçerde üretim yetersiz olmasına rağmen hammadde olarak ithal edilen ürünler işlenerek ihraç ediliyor. Hammadde ithalatı nedeniyle dışarıya milyarlarca dolar döviz ödeniyor. Oysa bu ürünler Türkiye’de üretilse ülkenin elde edeceği gelir, katma değer çok daha yüksek olacaktır… 

Ülke tarımı için çok önemli bir yere sahip olan hububat, bakliyat ve yağlı tohum ürünleri ayrıca kendi içinde de birbirinin alternatifi olabilecek ürünleri kapsıyor. Buğday ile ayçiçeğinde olduğu gibi. Bu ürünlerden birine destek verilirken diğerinin üretimi olumsuz etkilenebiliyor. Bu nedenle uygulanacak politikada, verilecek desteklerde dengenin çok iyi korunması gerekiyor… 

2016'da hububatta düşüş, yağlı tohumlarda artış var

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2016 Yılı 1. Bitkisel Üretim Tahmini’ne bakıldığında; tahıl ürünleri üretimi 2015’e göre yüzde 8,8 oranında azalarak yaklaşık 35.2 milyon ton olması bekleniyor. 2015 yılına göre buğday üretiminin yüzde 9.3 oranında azalarak 20 milyon 500 bin ton, arpa üretiminin yüzde 15.6 oranında düşüşle 6 milyon 800 bin ton, çavdar üretiminin yüzde 9,1 oranında azalarak 300 bin ton, yulaf üretiminin ise yüzde 10 oranında azalarak 225 bin ton olması tahmin edildi. 

Yağlı tohumlarda ise genel olarak üretimde artış bekleniyor. Ayçiçeği üretiminin geçen yıl olduğu gibi 1.6 milyon ton seviyelerinde gerçekleşeceği beklenirken soyada geçen yıla göre 4 bin tonluk artışla 165 bin ton üretim olacağı tahmin ediliyor. Aspir üretiminde ise 4 bin 500 tonluk düşüşle 65 bin 500 tonluk rekolte bekleniyor. 

Yapılan tahmine göre baklagillerde üretimin büyük oranda geçen yılla aynı seviyelerde gerçekleşmesi bekleniyor. Buna göre geçen yıl olduğu gibi nohut üretiminin 460 bin ton, kuru fasulye üretiminin 220 bin ton, kırmızı mercimeğin 350 bin ton, yeşil mercimek üretiminin ise 20 bin ton olacağı tahmin edildi.

TÜİK’in yayınladığı bu ilk tahminden sonra iklime bağlı olumsuzluklar yaşandı. Bu nedenle ikinci tahminde veya yılsonunda bu tahminler revize edilecektir. Üretimin daha düşük olması beklenebilir. Fakat, ne olursa olsun, hububat, bakliyat ve yağlı tohumlarda politika değişikliği ile üretim artırılmadığı sürece ithalat devam edecek.

Kullanım alanı çok geniş

Sözünü ettiğimiz ürün grubu o kadar geniş kullanım alanına sahip ki, insanımızın temel besin kaynağı olan bir çok gıda ürünlerinin hammaddesi olduğu kadar, hayvancılık sektörü açısından da yem ve yem hammaddesi olarak çok büyük öneme sahip. Bu nedenle bu ürün grubuna yönelik atılacak her adım birçok kesimi etkileyebiliyor. Atılacak her olumlu adım tarımı, gıdayı, hayvancılığı olumlu etkileyecektir. 

Bu nedenle mutlaka orta ve uzun vadeli ve bütüncül bir politika uygulanması gerekiyor. Ürün bazında değil, tüm ürünleri kapsayıcı, bütüncül bir politika olmalı. Sadece üretimi değil, işlemeden sanayiye, ihracattan tüketiciye herkesimi gözeten bir yeni politikaya ihtiyaç var. 

Uygulanacak yeni politika, havza modeli üzerine inşa edilebilir. Bu ürünler hangi havzada daha verimli üretiliyorsa desteklemenin o havzada verilerek üretimin artırılması sağlanabilir. Bunun için sektörün tümünü kapsayacak, tohumdan son ürüne kadar her aşaması planlanan, makinalı hasada uygun, maliyetleri düşürücü ve üreticinin, sanayicinin, ihracatçının kazanabildiği sürdürülebilir bir model geliştirilmeli. 

Dünya bakliyat yılı fırsatı

Türkiye, bakliyatın önemini tüm dünyaya anlatmak için 2016’nın “Dünya Bakliyat Yılı” ilan edilmesini isteyen ve bunu Pakistan ile birlikte Birleşmiş Milletler’e kabul ettiren ülke. Ancak bu fırsatı iyi değerlendirdiği söylenemez. Özellikle kamu kesimi, bakliyatın önemini 'bakliyatlı yemek organizasyonları' ile anlatmaya çalıştı. Ancak, yukarıda belirttiğimiz sorunlar gündeme gelmedi. Yeni bir üretim modeli ve politika değişikliği konuşulmadı. Umut ederiz ki, yılın kalan bölümünde bu fırsat değerlendirilir. 

Mayıs ayında dünyada bu sektöre yön veren 50’yi aşkın ülkeden 600'den fazla katılımcı Uluslararası Bakliyat Konferansı için İzmir Çeşme'ye geldi. Çok önemli bir organizasyon olmasına rağmen Türkiye bu fırsatı yeterince değerlendiremedi. Burada konuşulanlar, Türkiye’nin durumu, dünyadaki gelişmeler hükümetin gündemine giremedi. Genel olarak bakıldığında, dünyada baklagiller üretimi ve tüketimi artıyor. Kanada başta olmak üzere birçok ülke bakliyat üretimine ve ihracatına büyük önem veriyor. Türkiye’nin özellikle Kanada modelini inceleyerek dersler çıkarmalı. Çünkü birçok üründe gen kaynağı Türkiye olmasına rağmen üretim geriliyor. 

Özetle, hububatta dahil hem yağlı tohumlarda hem de bakliyatta ne yazık ki Türkiye dışa bağımlı. Bu bağımlılıktan kurtulmak için ciddi bir politika değişikliğine ihtiyaç var. Bu politika değişikliği sektörün tüm paydaşları ile birlikte ele alınmalı. Orta ve uzun vadeli stratejiler saptanarak uyg ulamaya konulmalı. Bu yapılamazsa dışa bağımlılık daha da artar.