Karagöz'e dünyanın hayranlığı artıyor

Cengiz Özek, Karagöz'ü dünya kültür mirası olarak kabul ettirmede gelinen noktayı anlattı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

"Kültür Bakanlığı'nın hazırladığı iki proje vardı: 'Âşık Geleneği' ve 'Mevlevi Sema Ayini'; ikisini de UNESCO, "İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Başeserler Listesi"ne kabul etti. Şimdi de Karagöz kabul edilsin diye yoğun bir çalışma içinde Kültür Bakanlığı'mız. Gelecek yıl UNESCO'ya sunulacak ve gölge oyunumuz, Türk kültür mirası olarak korumaya alınacak. Nedenlerinden biri bu olsa gerek, uluslararası kukla festivallerinde Karagöz'e ilgi, dünyanın hayranlığı gittikçe artıyor." Böyle anlatıyor Cengiz Özek, Karagöz'ü dünya kültür mirası olarak kabul ettirme çalışmalarında bugün gelinen yeri.

32. UNESCO Genel Kurulu'nda (2003) kabul edilen "Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi", her ülkenin kendi somut olmayan kültürel mirasını korumasını, geliştirmesini, başta eğitim ile iletişim kurumları olmak üzere, bütün kültür aktarım alan ve süreçlerinde değerlendirmesini öngörüyordu. Anılan sözleşmede beş alt başlıkta tanımlanan somut olmayan kültürel mirasın ikinci maddesini "Gösteri Sanatları" oluşturuyordu. Bu nedenle de Türk gölge oyunu Karagöz'ün UNESCO tarafından hazırlanan "İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Başeserler Listesi"ne kazandırılması için çalışmalar, son yıllarda yoğunluk kazandı.

Bu arada da Karagöz'ün davet edildiği dünyadaki kukla festivallerinin sayısı hızla artıyor. Kendi adını taşıyan kukla tiyatrosunun ve ülkemizin ilk kukla festivalinin kurucusu olan Cengiz Özek, "Son aylarda festivallere katılmaktan ofise uğrayamadım. İspanya, Tayvan, Kore, İtalya, Macaristan, tekrar İtalya, Fransa.. derken Portekiz'de en son siyah tiyatro kukla tekniği üzerine verdiğim workshopla noktayı koyduk" diyor ve şöyle devam ediyor:

"Geleneğimizde varolan Karagöz'ü uluslararası platforma taşıyoruz. Festivallerde yer almasını sağlıyor, gösteriler gerçekleştiriyoruz. Birçoğunda Karagöz figürlerinin nasıl yapıldığını anlatıyor, uygulamalı olarak gösteriyor, katılımcıların da birer figür yaratmalarını istiyoruz. Bazen da Karagöz üzerine konferanslar veriyoruz. Geçtiğimiz aylarda, İtalya, Milano'da bir tiyatro okulundaydım. Çok ünlü tiyatro hocaları katıldı oradaki workshoplara. Festivalin adı Arlecchino Domani. Arlecchino da Karagöz'le aynı sorunları yaşıyor, o nedenle yarını tartışıldı. Yirmi kişilik uzman bir grupla workshoplar yaptık. Bu bizi çok heyecanlandırdı."

Uluslararası sempozyum

Cengiz Özek, bir süre için ofisinde, İstanbul'da olmanın keyfini çıkarıyor. Peki, önümüzdeki aylarda yeni turneler olmayacak mı?

"İtalya ve Avusturya'da festivallere katılacağız. Hemen akabinde, Türkiye'deki görkemli festivaller arasında yerini almış olan Eskişehir'de, bu yılı da Karagöz ve gölge oyunu üzerine hazırlayacağımız workshoplarla yer alacağız. Sanıyorum bu seneyi, bu çalışmalarla kapatacağız."

2009 için büyük bir sempozyumdan ve sergi hazırlığından söz ediyor Cengiz Özek:

"İstanbul'da büyük bir Karagöz sergisi ve bir Karagöz sempozyumu hazırlıyoruz. Karagöz üzerine her şeyi barındıracak bu sempozyum. Yurtdışından konuyla ilgili konuşmacılar yer alacak. Gölge oyununu didik didik edeceğiz. Böylelikle Karagöz'ün Asya ile ilgisi var mı yok mu? Şamanizmle bağlantıları nelerdir? gibi konuları irdeleyebileceğiz. Avrupa'dan, Asya'dan oyunlar da gelecek, böylelikle gölge tiyatrosunu moderni ve gelenekseli ile tanıyabileceğiz.

Bu sempozyum için büyük bir Karagöz sergisi hazırlıyoruz, 'Üç Usta / Üç Yorum' adını taşıyor. Topkapı Sarayı'nda açılacak bu sergi, Topkapı Sarayı Müzesi, Türk İslam Eserleri Müzesi ve Şehir Müzesi Karagöz koleksiyonlarından derlenecek. Üç ustanın birisi Topkapı Sarayı'ndaki anonim figürler, ikincisi Türk İslam Eserleri'ndeki Hidayet Güler, üçüncüsü Şehir Müzesi'ndeki Hayali Memduh'un tasvirleri... Bunları bir araya getirdiğimizde, aynı figürü üç ustada görebileceğiz. Böylece üç ustanın bu figürleri nasıl yorumladığını da anlayacağız. Karagöz'ün zenaatten öte bir sanat olarak algılanıp algılanmadığını, figürlerdeki stilizasyonun nasıl gerçekleştiğini, günümüzle bir bağlantısı olup olmadığını, perdesine stilize olup nasıl aktarıldığını da görebileceğiz bu sergide. Bunlar üzerine yoğun bir çalışma içindeyiz şu aşamada. Tabii günümüz Karagözcülerinin Karagöz'e yaklaşımları da bu sempozyum içinde geniş bir biçimde yer alacak."

Kukla Festivali 12 yaşında

Cengiz Özek'in prodüksiyonlarından birisi de Uluslararası Kukla Festivali. Bu sene mayıs ayında gerçekleştirilecek ve seyirciyle on ikinci kez buluşacak olan etkinlikle ilgili bakın neler söylüyor:

"Bu yıl kapsamını biraz daha genişlettik festivalin. 'National' ve 'International' olmak üzere iki bölümden oluşacak artık festivalimiz. National bölümde özellikle Karagöz üzerine bütün İstanbul'u kapsayan etkinlikler gerçekleştirilecek. Oyun, atölye çalışmaları yapılacak. Böylece festival nedeniyle bu sanata ilgi duyan her yaştan katılımcılar, Karagöz'ün nasıl yapıldığını görebilme ve onu daha yakından tanıyabilme fırsatına ulaşacaklar. Bu etkinlikleri, her yıl düzenli olarak sürdüreceğiz.

Festivalin programı henüz belli değil, ama her yıl olduğu gibi on değişik ülkeden çeşitli gruplar katılacak, tabii ki Türkiye'den de. Neticede on beş ayrı oyun, İstanbul'da elli defa perde diyebilecek. Şu anda bir ana sponsorumuz yok, belki geçen yıl olduğu gibi tamamen kendi prodüksiyonumuz olarak gerçekleşecek. Ama arayışlarımız sürüyor, daha epey bir zaman var."

Cengiz Özek, umarım sponsor veya sponsorlar bulacaktır. Ben de İstanbul'a malolmuş bir kukla festivalinin, geleneksel Türk tiyatrosunu, kaybolan kuklayı yeniden canlandırmayı, dünyada oldukça önemli bir yer tutan bu geleneksel sanatın Türkiye'de kurumsallaşabilmesini hedefleyen etkinliğin destekleyicisi birçok kuruluşun bulunacağı kanaatindeyim.

Cengiz Özek, heyecanla anlatıyor:

"Uçuşan düşüncelerimizden söz edersek, açılışı festival seyircisinin önceki yıllarda büyük bir beğeni ile izlediği kukla opera ile yapacağız yine. Aida ile açmayı düşünüyoruz. Bunu yorumlayacak İtalyan grup da harıl harıl prömiyere hazırlanıyor. Ben de gidip o prömiyeri izlemek istiyorum, bizim bayrama denk gelen bir dönemde olacak, mutlaka gidip görmek istiyorum. Zaten seyretmeden pek oyun getirmiyorum."

Kukla Festivali'nin içinde gölge oyunu da önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle, sözü yine Karagöz'e getiriyor, geçmişinden yola çıkarak bugününü değerlendirmesini rica ediyorum Cengiz Özek'ten:

"Her geleneksel sanatta olduğu gibi Karagöz'de mutlaka bir gerileme olacaktır. Bu dünyada da böyle. Ancak, Karagöz, geleneğimizde varolan bir sanat mı, o noktada sorun var. 'Bizim' diyemiyor, insanlar. Bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Bir utanma duygusu içindeyiz. Nedenlerini sıralayabiliriz, ama başka bir sohbet konusu.

Bir modanın değişmesi ile birlikte başka bir yöne doğru perspektif izlenmiş ve geleneğimizde varolan tiyatro formundan uzaklaşıp başka bir formda tiyatroya ev sahipliği yapmaya başlanmış. Bu sürede de öbürünü tu kaka saymışız, ilgilenmemişiz.

Artı, Karagöz bir başkent folkloru. Osmanlı'nın başkentlerinde Bursa'da, Edirne'de, İstanbul'da var. Anadolu'da hemen hiç oynatılmamış. Bu son savaşlarla sınırımız çizilince, Anadolu ile İstanbul başbaşa kalmış. Karagöz için konuşuyorum, Anadolu yerine Balkanlar ya da Kuzey Afrika İstanbul'la birlikte olsaydı, durum farklı olabilirdi. Çünkü paşalar vali olarak atandıkları buralara Karagöz'ü götürmüşlerdi. Oralarda biliniyordu.

İşte hiç Anadolu'da oynamamış bu sanatın, Türk gölge tiyatrosu denince tüm ülkeyi kucaklaması beklendi. Bu arada, yeni bir moda ile birlikte tiyatrolar başka yöne açılınca, bu sanattan toplum olarak uzak kalmaya başladık. Karagöz'e yönelik bakış açısı da bu nedenle negatifleşti."

Karagöz'e, kuklaya gönül vermiş Cengiz Özek, hem Türkiye'ye, hem dünyaya gölge sanatını tanıtmak için uğraşıyor. Bugün ofisinin bulunduğu binanın alt katına küçük bir salon bile yapmış Karagöz oynatabilmek için. Peki, bu sevda nasıl başlamış:

"11-12 yaşlarındayken Aksaray Oruçgazi Orta Okulu'ndaki resim ve elişi hocamız Ali Kıyak, derslerde bize değişik materyallerden Karagöz yapmayı öğretirdi. Benim bu sanata ilgimi fark edince, 10 günlük bir kurs verdi. Ve daha sonra kendim, birçok koleksiyonu inceleyerek bilgimi artırmaya çalıştım.

Daha sonra da peşpeşe sergiler açtım Karagöz figürlerinden. İlk sergimi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi'nde açtığımda daha 17 yaşındaydım. Daha sonra ikinci sergim, Topkapı Sarayı Müzesi'nde oldu. Karagöz konulu ilk baskı kitaplar, Türk karikatürüne Karagöz'ün etkisi sergileri de vardı birlikte. Günümüz sanatçılarının Karagöz'e bakışı da yer alıyordu. 18 yaşındaydım. İlk sergimi Hollanda Ulusal Müze satın aldı, sonrakileri yine dünyadaki çeşitli müzeler. Artı bunun dışında minyatür ve tezhiple kalemişi üzerine açtığım çeşitli sergiler de oldu. Topkapı Sarayı, Aya İrini, Sultanahmet Camii, Yeni Cami ve birçok caminin süslemelerinin restorasyonunda görev aldım."

Peki, Cengiz Özek'in eğitimi hangi alanda?

"Ben Türk süsleme sanatları ve restorasyon üzerine eğitim aldım. Bu arada iş idaresi de okudum, aynı anda tiyatro bölümünü kazandım. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı, o zaman belediye konservatuarıydı, orada okumaya başladım. Karagöz için daha ne yapabilirim, kendimi nasıl geliştirebilirim sorularına yanıt arıyor, tiyatroyla Karagöz ilişkisini araştırıyordum. Derken bir anda kendimi tiyatronun içinde buluverdim. Daha okurken ilk 'Jül Sezar'da oynadım Devlet Tiyatroları'nda. 'Genç Osman' ve 'Antonius ve Kleopatra' ile Şehir Tiyatroları'nda sürdü oyunculuğum. Sevgiyle andığım, değerli bulduğum çok iyi rejisörlerin asistanlığını yaptım. Hemen ilk aklıma gelenler Tunç Yalman, Erol Keskin, Beklan Algan, Ali Taygun, Haldun Dormen... Aslında o dönemde oyun koyan bütün rejisörlerin asistanlığını yapma şansını elde ettim. Konservaturdan mezun olmadan önce Dormen Tiyatrosu'nda çalıştım, mezun olur olmaz da Kenter Tiyatrosu'na girdim ve 11 yıl orada görev yaptım yönetici olarak. Ancak, oyuncu, dekoratör ve kostümcü olarak da çalıştım Kenterler'de. Tiyatronun değişik kitlelere ulaşması, değişik sanatlarla kucaklaşması açısından bir atılım yaparak Galeri Kenter'i kurdum fuayede. Orada çeşitli sanatlara ev sahipliği yaptık."

Yani Karagöz'den, kukladan uzaklaşıyor Cengiz Özek. Hep arayış içerisinde:

"Bütün bunlar devam ederken, içimdeki en büyük heyecan Karagöz'dü, kukla idi. Tiyatroda mutlu olamıyordum bir türlü. Konservatura girerken rejisör olmayı istiyordum... Hayatım boyunca oyuncu olmak istemedim... Ama kostüm yaptım, dekor yaptım, reji yaptım, müdürlük yaptım, afişlere varana kadar her şeyi yaptım, ama arayış içindeydim...

Beni mutsuz eden bir şey vardı tiyatroda. Ne yapacağımı bilmiyordum. Sonra, eski dostum Karagöz'le yeniden bir araya gelince, ilk kukla festivalini başlatınca bir şeyin farkına vardım: Kuklada beni mutlu eden bir şey vardı. O da şuydu: Biraz önce saydığım her şeyi, bir kukla oyununu sergilerken yapabiliyordunuz. Kostümünü, oyuncu kuklasını, dekorunu, hareket edeceği alanları, rejisini, oyunculuğunu.. her şeyi. İşte bu tiyatro türüydü beni mutlu eden. Onun için şimdi sadece kuklayla ilgileniyor ve sadece Karagöz oynatıyorum. Şimdiye kadar beş kıtada kırka yakın ülkedeki yüzün üzerinde şehirde konferanslar verdim, gösteriler yaptım. Evet, sadece kukla ile uğraşıyorum ve bu yüzden de çok mutluyum."

Yeni oyun hazırlıkları başladı

Cengiz Özek, bütün bu çalışmaları sürdürürken, tiyatroyu da ihmal etmiyor. Şimdilerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda iki projeye birden hazırlanıyor:

"Bir tanesi, bir Kanadalı yazarın 'Unuk ve Güneş' adlı bir Eskimo masalı. Selen Korad Birkiye tarafından dilimize çevrildi. 7'den 77'ye herkesin izlemesi için bir oyun... Mümkün olabilirse eğer, Şehir Tiyatroları'nda yeni yapılanmayla birlikte değişik bir saat belirlenecek 19.00 seansları diye. Böylelikle her yaştan izleyiciler rahatlıkla gelebilecekler bu seansa.

Bu oyun; mask, aktör, gölge, multimedyanın bir arada kullanıldığı Türkiye'de bu anlamda ilk defa gerçekleştirilecek bir prodüksiyon olacak. Bu kadar geniş enstrümanlı bir oyun sahneye konmamıştı günümüze kadar. Yurtdışında da böyle oyunlar, ancak birkaç yıldır sahneleniyor. Oyunumuz, böylelikle dünyadaki vizüel festivallere katılma şansını da bulacak."

Diğer oyunu, hem ben, hem "Çarşamba Söyleşileri"nin siz sevgili okurları, birlikte biliyoruz. Zihni Göktay, söyleşimizde anlatmıştı: "Fareli Köyün Kavalcısı."

"Bu da gene bir kukla tiyatrosu mantığıyla hazırlanan bir prodüksiyon. Aynı zamanda, geleneğimizde varolan meddahlığa da bir atıf. Sayın Zihni Göktay oynayacak. 7'den 77'ye seyirci profilinde birçok kişi için Zihni Göktay'dan bu oyunu seyretmek, unutulmayacak bir anı olarak kalacak diye düşünüyorum.

Bu oyunlar, bu sezonun ikinci tur oyunları. Çünkü, önce dekorların, kuklaların yapılması gerekiyor... Provalar derken, ocak sonunu bulacaklardır."

Öğrendiğimize göre, Şehir Tiyatroları, Harbiye'deki binanın inşaat için yıkılmasından sonra, eski Yapı Endüstri Merkezi'nin bulunduğu mekânı kiralamış, burayı iki tiyatro salonuna dönüştürecekmiş. "Fareli Köyün Kavalcısı"nın da burada prömiyer yapması, belki de salonun da prömiyeri olması planlanıyormuş.