Nobel Ödüllü ilk Afrikalı kadının dikkate değer öyküsü

Değişim Yelpazesi'nde bu hafta Nobel Ödüllü Wangari Maathai'nin yaşam öyküsü yer alıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Erkek egemen sömürge sonrası Afrika'da bir kadın aktivist nasıl barınır? Nasıl otoriter rejimin karşısına korkusuzca çıkar ve kadın haklarının savunucusu olur? Afrika'nın topraklarına nasıl ağaçlarıyla sahip çıkar?

Tüm bu soruların cevapları geçtiğimiz Eylül ayında aramızdan ayrılan Nobel ödüllü Wangari Maathai'nin yaşam öyküsünde. Pırıl pırıl beyaz dişlerini öne çıkaran samimi gülüşüyle rengarenk saç bandı ve etnik kıyafetleriyle gururlu bir Afrikalı kadın.  Uluslararası konferanslarda Kenya'yı ağaçlandırma çalışmalarını, politik mücadelelerini büyük bir tevazu içinde anlatan Maathi bize tek başına bir kadının köyleri, ülkeleri hatta dünyayı nasıl şekillendirebileceğini gösteriyor.

Maathai'nın öğretisi oldukça basit. Vatandaşların birşeyleri değiştirebilmek için ufak şeyler yapması yeterli. Farkı yaratan işte bu küçük şeyler. Maathai'nin küçük şeyi ağaç dikmek. Asıl güç beraber çalışmaktan kaynaklanıyor. Böylece, bu küçük şeylerin kocaman etkileri oluyor.

Neden ağaç dikmek?

Neden ağaç dikmek? Maathai bunu şöyle açıklıyor: 'Muhteşem bir dönüşüme şahit olmak için. Bir tohum ekiyorsunuz, hemen filizleniyor, başta çok kırılgan görülen o fidan kısa sürede kocaman bir ağaca dönüşüyor. Ağacın gövdesinde oturduğunuzda gölgesinden yararlanıyorsunuz, eğer bir meyve ağacıysa meyvesini yiyorsunuz. Ağaç sizin de yaşamınızı değiştirmiş, iyileştirmiş oluyor. Ağaç dikmememiz için hiçbir sebep yok, herkes ağaç dikebilir hem kolay hem de ucuz birşey.'

Bu kolay ve ucuz yöntem Afrika'nın sürdürülebilir büyümesine büyük katkı sağlamış, politika ve ekonominin toprakla içiçe ve kontrolün tamamen otoriter rejimde olduğu Kenya'da değişimi fişeklemiş. Maathai'nin etkileri sadece kendi kıtasıyla sınırlı kalmamış. Uluslararası platformda çalışmaları çevrecilere, politikacılara, yazarlara kısaca küresel kalkınma ve çevre sorunlarıyla ilgilenen dünya vatandaşlarına örnek olmuştur. 2007'de Birleşmiş Milletlerin Milyar Ağaç Kampanyası'na ilham kaynağı olmuştur.

Bir diğer Nobel Barış ödülü sahibi Jody Williams TED'de yaptığı konuşmada Maathai'yın ağaç kadın olarak tanındığını ancak O'nun ağaç kadının ötesinde bir kimliği olduğunu söylüyor. Maathai ağaçların dikilmesi için birçok kişiyi biraraya getiriyor, amaç sadece ağaç dikmek değil, bu insanları aynı uğurda birleştirmek ve otoriter rejime nasıl boyun eğmeyeceklerini konuşmak. Bir ortak amaçta birleşen insanların diğer problemlerini çözmek için birbirleriyle dayanışma içinde olmaya daha açık oluyor, yeni fikirler ve aksiyon planları bu şekilde ortaya çıkıyor.

Ünlü Latin Amerikalı yazar İsabel Allende ise, gene TED'de yaptığı konuşmada Maathai'nin hareketinin köylerini kurtarmak için kadınları bilinçlendirdiğini söylüyor. Birçok Kenyalı kadının yaşadığı köy kuru, ağaçsız çünkü ağaçlar kesilmiş ve satılmış. Maathai bunu değiştirmenin yolunu gösteriyor: 'Şu an harekete geçersek, bugün yeni ağaçlar diker, hergün onları sular büyütürsek, 5-6 yıl içinde kocaman bir ormana sahip oluruz. Böylece, toprak zenginleşir, köyümüz kurtulur.'

Nobel Ödüllü İlk Afrikalı Kadın

Nobel Ödüllerinin resmi websayfasına göre 1901'den 2011 yılına kadar 853 Nobel ödülünden sadece 44 ödül kadınlara verildi. Bu ödüllerin 15'i barış alanında kendi sınırlarını aşan başarılarıyla yaşamlarını çevresini iyileştirmeye adayan farklı coğrafyaların idol kadınlarına layık görüldü. İşte Kenyalı çevreci Wangai Maathai bu kadınlardan biri. Maathai aynı zamanda ilk Nobel ödülü alan Afrikalı kadın.

Geçtiğimiz günlerde 71 yaşında over kanserine yenik düşerek hayatını kaybeden Maathari'nin yaşam öyküsü birçok alanda gösterdiği başarılarla dolu. Yenilgiyi kabul etmeyen pes etmek nedir bilmeyen bir kişiliğe sahip olması onu Kenya'nın hatta Afrika'nın ötesine taşımış ancak tüm azmini kendi topraklarını geliştirmek için kullanmış.

Wangari Maathai kimdir?

Maathai 1940 yılında Kenya'nın Nyeri eyaletine bağlı Ihithe köyünde dünyaya gelmiş. Çok genç yaşından itibaren güçlü karakteri, çalışkanlığı ve bilime ilgisi sayesinde, Maathai az sayıda Afrikalıya tanınan Kennedy bursuna hak kazanmış, biyoloji alanında üniversite eğitimini Amerika'da tamamlamıştır. Daha sonraki yıllarda Afrika'da ve Almanya'da gene biyoloji alanında yüksek lisans ve doktora eğitimine devam etmiştir. İlk Phd sahibi Afrikalı kadın olma şerefine erişmiştir. Ayrıca, Nairobi Üniversitesi'nde öğretim görevliliği yapan ilk kadın olmuştur.

Akademik yaşamının yanı sıra toplumdaki sorunları çözmek için çeşitli gönüllü aktivitelerde bulunmuş, özellikle kırsal kesimde çevresel bozulmanın Kenyalı kadınların hayatına etkilerine şahit olmuştur. Yeşil Kemer Hareketi adını verdiği sivil toplum örgütüyle Kenyalı kadınları çevrelerine sahip çıkmaya ve hızlanan bozulmayı durdurmaya teşvik etmiştir. 40 milyonun üzerinde ağacın dikilmesine ön ayak olmuş, su kaynaklarını ve Kenya'nın doğa zenginliklerini korumak için çevresindekileri bilinçlendirmiş ve harekete geçirmiştir.

Bu uğurda her lider gibi birçok engelle karşılaşmış, kendi çıkarları için değişimi önlemeye çalışan politikacılarla sonuna kadar mücadele etmiş. Dönemin diktatörü Cumhurbaşkanı Daniel arap Moi'nin uygulamalarına karşı verdiği zorlu savaş süresince hapse girmiş çıkmış, işkence görmüş ancak cesaretini hiçbir zaman kaybetmemiştir. Demokrasi ve kadın hakları alanında Afrikalı kadınların sembolü haline gelmiştir. Politik tutukluların serbest bırakılması için uğraşmış, arazilere otoriteler tarafından el konulmasına karşı çıkmış, yolsuzlukları ortaya çıkarmış ve çevrenin yozlaşmasını hızlandıran kararları protesto etmiştir.

Sinekkuşunun Hikayesi

Belki de Wangari Maathai'nin kim olduğunu anlamak için en sevdiği sinekkuşunun hikayesini dinlemek gerekir. Bu hikaye aynı zamanda asla vazgeçmemenin de hikayesidir.

Günün birinde bir ormanda yangın çıkar. Yükselen alevleri ve dumanları gören tüm orman sakinleri apar topar yavrularını kollayarak ormandan uzaklaşır, gidebildikleri en uzak köşeden yangını seyretmeye başlarlar. Yangın yayıldıkça korkuları artar, evet canlarını kurtarmışlardır ama evleri yanmaktadır. O kocaman alevlerin arasında kendilerini küçük, aciz ve çaresiz hissederler. Yapabilecekleri hiçbirşey yoktur.

Oysa, onlardan farklı düşünen ve ormanı terk etmeyi red eden bir hayvan vardır: sinekkuşu ormandan uzaklaşarak seyretmekten daha faydalı birşey yapabileceğine inanıyordur. En yakın su kaynağına koşar, gagasıyla alabildiği kadar su alır ve hiç zaman kaybetmeden suyu alevlerin üzerine damlatır. Gene hızla su kaynağına geri gider, gene bir damla su ağzına alır, doğru alevlere… hiç yılmadan böyle su damlalarını taşıyarak gider gelir.

Sinekkuşunu gören diğer hayvanlar ona bu yaptığının ne kadar saçma olduğunu, boşa çaba harcadığını söylerler: Senin gagan küçücük yangını söndürmeye ne kadar etkin olabilir ki boşuna uğraşma derler. Halbuki, bu hayvanların arasında sinekkuşundan çok daha fazla su taşıyabilecek büyüklükte olanlar vardır. Olumsuza o kadar konsantre olmuşlar ki umutlarını kaybetmiş, başlarına gelen felaketi hiç mücadele etmeden kabul etmişlerdir.

İçlerinden biri sinekkuşuna bağırır: 'Sen ne yaptığını sanıyorsun?' diye sorar. Sinekkuşu da 'yapabildiğimin en iyisini yapıyorum' diye cevap verir.

71 yıllık yaşamında hayatının son gününe kadar Maathai'nin de yaptığı bundan ibaretti: 'Yapabileceğinin en iyisini yapmak.'

www.datassist.com.tr