"Ben kör değilim, sadece görmüyorum"

Datassist'te bir gerçek "Engel'sizsiniz" hikayesi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Görme engelli Muammer Gür girdiği şirkette hızla yükselerek 8 senede şirketin ana operasyonunun yöneticisi oldu. Çok çalıştıkça başarının önünde herhangi bir engelin olamayacağını kanıtlayan Muammer Gür "kör" deyiminin hep işe yaramaz anlamında kullanıldığını söylüyor ve "Ben kör değilim, sadece görmüyorum" diyor.

Muammer Gür ilkokula İstanbul'daki Körler Okulu'nda başlar. 3 yıldan sonra kaynaşmalı eğitim uygulaması kapsamında okula devam eder. Daha sonra Ortaokul ve Haydarpaşa Lisesi'ni bitirir. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü'nü kazanan Gür, üniversite eğitimi sonrasında iş hayatına bir dergide çalışarak başlar. "Bir başlasın, bakalım neler yapabiliyor" diye adım attığı bu yerde 1,5 sene geçirir ve bu süre sonunda derginin tüm süreçlerini yönetir pozisyona gelir. Derginin o zamanki sahibi…Güler Pınarbaşı ile Datassist'in genel Müdürü Ayşe Nazmiye Uça ortak bir arkadaş toplantısında bir araya gelir. Muammer Bey'in başarısından söz ederken Uça, İş Hukuku ve Mevzuatıyla ilgili soruların cevaplanması konusunda bir çalışana ihtiyacı olduğunu ve Muammer Bey'in yardımcı olup olamayacağını sorar. İşte, Muammer Gür'ün bugün 8 yılı geride bıraktığı Datassist'teki başarılı çalışma hayatı böyle başlar.

Her şeyi kendim öğrendim

Muammer Gür, Datassist'te her şeye sıfırdan başladığını anlatıyor: "Datassist; İş Hukuku, bordrolama, istihdam hizmetleri veren bir şirket. Ben ise, işe başladığımda bu konulara çok yabancıydım. Resmen sıfırdan başladım. Benim avantajım her şeyi kendim öğrenmem oldu. Gelen soruları cevaplama süreci bana çok şey kattı. Çünkü yeni bir soru yeni bir araştırma demekti benim için. Mevzuatı öğrendim, konuyla ilgili her şeyi okudum. İnternet sitesinin içeriklerinin güncellenmesi ve geliştirilmesi alanında da çalıştım. Bir noktadan sonra iş öyle bir hal aldı ki mevzuatın tüm sorumluluğu benim üzerimdeydi."

Muammer Bey'in başarısı üzerine şirketin kurucusu ve Genel Müdürü Ayşe Nazmiye Uça  Muammer Bey'e gider ve "Seni operasyonun başına getirmeyi düşünüyorum ama sonuçları nasıl olur emin değilim" der ve 15 günlük bir düşünme süresi verir Gür'e. Uça, "Muammer Bey çok zeki biri. Ama onun asıl başarısı bence her şeyi çok yönlü düşünebilmesinden geliyor. Muammer Bey 360 derece düşünebiliyor. Onunla verdiğimiz kararlar genelde çok doğru oluyor. Bundan yola çıkarak onu o zamanlar pek de düzgün gitmeyen operasyonun başına getirmek istedim. Aslında her açıdan benim için büyük bir riskti. 15 gün süre verdim. Muammer Bey, bu süre içerisinde operasyonda neler yapılması gerektiğini içeren bir rapor hazırladı ve o raporu da gördüğümde bu iş olur dedim. Nitekim operasyondaki birçok sorunu düzeltti" diyor.

Bazı çalışanlar onun yöneticiliğine tepki gösterdi

Muammer Gür, o zamana kadar ofiste bir köşede kendi kendine çalışan birisiyken onu bir departmanın başına getirmek başta zorlukları da beraberinde getirmiş. Gür çektiği zorluklardan şöyle bahsediyor: "Konuşmayı çok seven, insanlarla iletişim kurmak için çok istekli olan biri değildim. Herkesi tanıyordum ama onun ötesinde kimseyle bir diyalogum yoktu. Yönetici olduğunuzda ise, çalıştığınız insanlarla daha yoğun bir iletişim kurmak zorundasınız. Çünkü onların sizden beklentileri var, o beklentileri her seferinde kendileri anlatmayabiliyor, onları çözmeniz gerekiyor. Ayrıca onların size güvenmesini ve inanmasını sağlamanız gerek. Müşteri ilişkilerini yönetebilmeniz için de doğru ve etkin bir iletişim kurmak durumundasınız. Çünkü Datassist'in operasyonunu yürütmek, başarılı olmak, size inanan, güvenen bir ekiple birlikte çalışmakla, bir ekip çalışması ortaya koymakla mümkün. Tek başına bir şey başaramazsınız. O anlamda başlangıçta çok zorlandım. Ama zamanla bu durumu aştık."

Uça ise, aldığı bu kararın şirket içerisinde bazı çalışanlar tarafından hoş karşılanmadığını da belirtiyor: "Muammer Bey'in iyi bir pozisyona gelmesiyle çalışanlarımız biraz tepki gösterdi. Ama kimse bunu söze yansıtamadı. Açıkçası bir dönem, kendisini yönetici olarak yok saymaya çalışan bir grup oldu. Ama sonra da kırıldı bu durum. 9-10 ay sessiz bir direniş oldu." Muammer Gür, "Bu sadece görme engelli olmamla da alakalı değildi. Bir sabah işe geldiğinizde yanınızda çalışan kişiyi üstünüz olarak görmek hiçbirimizin hoşuna gitmez. 8 yıldır buradayım. İlk günden itibaren herhangi bir Datassist çalışanından farklı olduğumu düşündürecek ne ayrıcalıklı ne de kendimi sıkmamı gerektirecek bir davranışla karşılaştım burada" diye ekliyor.

Engelliyim diye işin kolayına kaçmayın

Muammer bey iş hayatındaki başarısını çalışmayı çok sevmesinin yanı sıra kendisinin şanslı azınlıktan olmasına bağlıyor: "İyi bir eğitim aldım. İş hayatımda bana bu olanağı veren bir şirkete girdim. Yine aynı şeyleri yapıyor olarak 100 farklı şirkette işe girseydim, inanın ki 98'inde yükselmek için böyle bir olanak bulamazdım."

Muammer Gür durumunu en güzel şekilde ifade ediyor: "İnsanlar kör dendiğinde işe yaramazı anlıyorlar. Kör kuyu, kör talih, kör bıçak gibi… Ben kör değilim sadece görmüyorum diyerek yaşıyorum. Ekstra bir şey yok hayatımda körlükten kaynaklanan. Herkes ne yapıyorsa onu yapıyorum." Engelli insanlara mesaj gönderiyor: "Engelliyim deyip işin kolay tarafına kaçmayın, hayatın sorumluluğunu alın."

Çalışmaya başlayana kadar zaten kaybediyorsunuz

Engelliler için düzgün eğitim şartlarının olmadığını ve okullardaki teknik olanakların yetersiz kaldığını belirten Muammer Gür "Bazıları okula gitme şansı bile bulamıyor. Bazı aileler de bu tür özel okulları karşılayabilecek durumda değil. Tüm bunları göz önüne alırsanız, engelliyseniz büyük olasılıkla iş çalışmaya gelene kadar zaten kaybetmiş oluyorsunuz. Türkiye'de İş Kanunu, 50 ve üzerinde çalışana sahip olan işletmelerin yüzde 3 oranında engelli istihdam etmek zorunda olduğunu belirtiyor. Ama şartlar bu haldeyken firmalar engelli kadrolarını doldurmak istediklerinde onların ihtiyaçlarına cevap verecek bir engelli çalışan bulamıyor. Tam bir kısır döngü mevcut: Çoğu engelli bir işte çalışamayacağına inanıyor. İşverenler de, engelli kişiler yapabileceklerini söylese bile, işin altından kalkamayacağına inanıyor.

Engelli Çalışanlara Nasıl Davranmalı?

Muammer Gür ise, insanların ofislerde engelli çalışanlara nasıl davranması gerektiğini şöyle özetliyor: Nasıl yeni bir çalışan geldiğinde onu tanımaya, onunla ilgili bilgi toplamaya çalışıyorsunuz, yine aynı şeyi yapmalısınız. Onun dışında farklı bir şey yaptığınız zaman engelli insanlar iki reaksiyon gösterirler: Ya iletişimi kapatırlar, sizi yok sayarlar. Ya da bundan kötü bir şekilde yararlanırlar ( kendilerinden beklenen işleri engelleri nedeni ile yapamadıkları gerekçesine yaslanıp aşırı yardım beklentisi içine girebilirler ). O nedenle farklı bir iletişime kesinlikle gerek yok."

Muammer Gür, Türkiye'de bu konuda alanında ilk yayınlanmış kitap olan Temel Bordro Hesaplamaları kitabının da yazarı. Bugünlerde ikinci baskısı yayınlanan kitap konusunda Muammer Gür şunları söyledi: "Aslında hikayesi çok basit, Ayşe Hanım bir gün bir Bordro hesaplamaları kitabı hazırlamak istediğini bir türlü belli bir noktadan öteye gidemediğini söyledi ve bir taslak çalışma yapıp yapamayacağımı sordu. Bu çalışmanın ardından, her şey çok hızlı ilerledi. Datassist'te edindiğim deneyimlerin yazıya dökülmesi anlamını taşıyan bu kitap çok kısa sürede ortaya çıktı."

Değişime bakış açınızı değiştirmekle başlayın

Ayşe Nazmiye Uça, Muammer Gür ilk şirkete geldiğinde diğer çalışanların ona nasıl davranmaları gerektiği konusunda sıkıntı yaşadığını görmüş: "Muammer Bey ilk olarak yazılım departmanında işe başladı, başladığı gün  yazılım departmanında çalışanlar odalarından içeri giremiyorlardı. Geldiğimde 4 kişiyi kapımda bekler buldum. "Biz ona nasıl davranacağımızı bilemiyoruz, ne yapacağız?" diye sordular. Ben ise, şirkette yeniliklere en açık departman olduğu için Muammer Bey'in ilk orada başlamasını uygun görmüştüm. Koca adamların bu soruyu sormak için kapımda bekliyor olmaları ürküttü beni, fakat belli etmedim. 

"Herkese nasıl davranacaksanız öyle davranacaksınız" dedim ve konuyu kapattım. O zamandan beri de Muammer Bey'den kaynaklanan en ufak bir sorunla kapıma kimse gelmedi. Tam tersine, artık sorunu olan Muammer Bey'e gidiyor. Engellilerin istedikleri ve değer yaratacakları işlerde çalışmaları halen sorunlu, engellilere davranış bir şekilde farklı oluyor ya aşırı korumacı ya da yok sayan bir yaklaşım var.

Özürlü çalıştırma konusu, iş dünyasında, muhtemelen kibarca ingilizceden doğrudan tercüme edilen Türkçe kavramlar kervanına "kanuni kadro" olarak katıldı. Bu kanuni kadrolar hemen herkesi rahatsız eder. Çünkü, işverenler için kanuni kadro, şirketinize hiçbir katma değer sağlamayacağı halde istihdam etmek zorunda olduğunuz kimseler demektir. Bunun için de belki, kanuni kadro deyince de hemen herkesin aklına çaycı ve temizlikçi kadrosu gelir. Bu kadrolar da fazla değildir. Organizasyon şemasının üst, orta ve alt basamaklarında yer alamayacağı, bir şey üretemeyeceği düşünülür bir özürlünün. Bir anlamda doğrudur da... Özürlülük en başından beri onu tanımlayan en önemli özellik olarak ortaya çıktığı ya da çıkarıldığı için, kişinin gelişim olanakları da, öğrenim olanakları da, kısıtlı seviyelerde kalabilir. Böyle olunca da özürlülük merkezinde oluşturulan eksiklik, yetersizlik olgusu diğer eksikliklerle desteklenir, bir türlü kötü talih yenilemez.

Özürlü olma durumu, iş dünyasının aşırı rekabetçi ortamında günlük hayattan biraz daha zor şartlar yaratır özürlü çalışana. Bir şekilde farklıdır çünkü, bu fark kapanabilir bir fark da değildir üstelik. Farklılık, iş yerinde zaten zor bir kavram, genelde toplumun, özelde iş dünyasının farklı olana tahammülü yoktur çünkü. Alışkanlıklarıyla oynanmasından, bildiklerinin sorgulanmasından, özetle, farklı bir şeyler söylenmesinden/yapılmasından hoşlanmaz genelde iş dünyasının aktörleri. Herhangi bir yönden farklı olunması durumu, iş yerinde hakim sosyal sınıf tarafından kabul edilmeme durumunu getirebilir her zaman. İş yerinde hiçbir yönetmelikte, o işyerini anlatan hiçbir yazılı materyalde olmayan kurallar vardır hepimizin bildiği, uymak zorunda kaldığı, karşı çıkmayı denediğimizde de zaman zaman, yaptırımlarına maruz kaldığı. Mutlaka vardır her işyerinde, toplumun ortak hafızasından, kültüründen beslenir genellikle de zaten. Statü olarak diğerlerine göre oldukça düşük bir okulda okumuş olabilirsiniz, ya da tersi. Her işyerinde, trendi oluşturan, bir kişiyi ipe götürmeye veya kral yapmaya muktedir bir egemen sınıf vardır. Bu egemen sınıf özürlülere biraz daha farklı yaklaşabilir, genel yargıya dayalı olarak onları kendine tehdit olarak görmediğinden onlar yerini bildikçe egemen sınıf onlara koruyucu yaklaşır, çünkü burada acıma devreye girer.

                                

 

www.datassist.com.tr