Sahnede dünyalar kuruyor
Faruk Şüyün'ün bu haftaki konuğu; Osman Şengezer
Bu haftaki konuğum Osman Şengezer'in meslekte 50. yılı. 1960 yılında, Ankara Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nde dekor ve kostüm çalışmalarına başladı. Ankara Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü kurulunca bu kuruma geçti. 1976 yılında İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü'ne nakloldu. 2007 yılında emekli olana kadar bu kurumda çalıştı. Dekor ve kostüm tasarımları yaparken "Başdekoratör"lük görevini de uzun yıllar yürüttü. Bale yöneticiliği, Sanat Teknik Müdürlükleri de yaptı, program dergilerinin yayınlanmalarında çalıştı. Dekor ve kostümleri opera, operet, bale, modern dans, tiyatro, müzikal, sinema, TV filmlerinde kullanıldı. Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya Devlet Opera ve Baleleri'nin yanı sıra Ankara ve Van Devlet Tiyatroları, İstanbul ve Eskişehir Şehir Tiyatroları, Ankara Meydan Sahnesi, Ankara Deneme Sahnesi, Ankara Sanat, Dormen, Kenter, Nisa Serezli – Tolga Aşkıner, Devekuşu Kabare, Akbank Çocuk Tiyatrosu, YediTepe Oyuncuları, Tiyatro Kedi, Dilek Türker Tiyatro Ayna, TV kanalları ve daha birçok özel tiyatrolarla çalıştı.
Yurtiçinde 50'yi aşkın ilimize turneler yaptı. Yurtdışında İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, Danimarka, Macaristan, Bulgaristan, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Kıbrıs'ta dekor ve kostümleri görüldü.
Çok sayıda ödül aldı, kendi konusuyla ilgili birçok sergi açtı. Dergi ve gazetelerde yazılar yazdı. "Dekor Kostüm Osman Şengezer" (1989), "Yazılar" (1993), "Bence Dekor Kostüm" (1999), "Dekor ve Kostümlü Anılar" (2008), "Cumhuriyet Dönemi Türk Gösteri Sanatları Öncü Sahne Tasarımcıları" (2010) yayınlanmış 5 kitabının adları…
Sohbetimize 50 yıl öncesine giderek başlıyoruz…
"Ben 1960'ta Ankara Deneme Sahnesi, eski adıyla Tiyatro Sevenler Gençlik Derneği'nde çalışmaya başladım. O yıllarda Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezuniyet sınavı için bir arkadaşıma yardım olarak hazırladığım 'Denize Giden Atlılar' oyununun dekor maketiyle Ulrich Damrau'nun dikkatini çekmişim. Ankara Devlet Tiyatrosu ve Operası'nda Sanat Teknik Müdürü ve Baş Dekoratör olan Ulrich Damrau'yla arkadaşım aracılığıyla tanıştım. İtalyan ekolünde öğrendiğim bir deyimi kullanarak 'sizin çantanızı taşımak istiyorum' dedim, kabul etti. Tek asistanı olarak Türkiye'den ayrılana kadar birlikte çalıştım. Sonra iş aldı yürüdü...
1960 başladığım yıl, tam 50 sene oluyor."
Yapıtlarıyla kutluyor
50. yıla özel neler var?
"Şimdi biliyorsunuz böyle belirli yıllar için herkesler tiyatrolar tutuyor, arkadaşlarını topluyor, biletler satılıyor, jübileler falan, öyle şeyler… Ben bunu hiç istemedim. Ben bir boyacının, yani sahne gerisi insanının öyle bir şey yapmasını hiç düşünmedim."
Peki neler yaptınız?
"Önce Yıldız Kenter'e 'Kraliçe Lear'i yaptım, dekor-kostümleri... Bu, 50. yıl kapsamında olsun istedim. Sonra Eskişehir Şehir Tiyatroları'na Haldun Dormen ile 'Kaç Baba Kaç'ı, Ankara'dan bir rejisör Erdal Küçükkömürcü ile de Gogol'ün 'Palto'sunu. Sonra geldim İstanbul'da Dilek Türker ile 'Türkan Saylan' oyununu. Bundan evvelki kitabım 'Dekor ve Kostümlü Anılar'ın ikinci baskısını yaptım ki sanat kitapları biliyorsunuz 500 basılıyordu. Ben bunu baştan beri kabul etmedim, 3 bin-4 bin adet olsun dedim, 4 bin 500 adet oldu ve neredeyse tükenmek üzere. Artık 3. baskısını yapmaya utanıyorum!
Sonra en yeni çalışmam 'Cumhuriyet Dönemi Türk Gösteri Sanatları Öncü Sahne Tasarımcıları'nı yetiştirdik. Ben, 2010'a hepsi yetişsin istedim. Dekoratör hocalarıma bu mesleği meslek yapan, bu dekorun ağababalarına bir teşekkür borcu ödeyeyim istedim."
Biraz kitaptan söz etsek...
"Bu kitap, efendim Ankara'da, İstanbul'da Devlet Opera Balesi'ne, Devlet Tiyatroları'na, Şehir Tiyatroları'na çok uzun yıllar hizmet etmiş ve dekor-kostüm mesleğinin ne olduğunu bu ülkeye, bu seyirciye, bu eleştirmenlere öğretmiş belli bir yaş düzeyindeki sahne tasarımcılarını anlatıyor. Önce vefat etmişlerden başladım. Sonra baktım ki hâlâ yaşayan, yaşı tutan birkaç kişi var. Bu kitap onlara bir selam, bir saygı…
Ayrıca da bütün öbür kitaplarımda da yaptığım gibi bundan 20 yıl, 25 yıl sonra bir tiyatro araştırmacısına bir belgelik olsun istedim. Bu kitabın bir uyarı olmasını, dikkat çekmesini istiyorum. Çünkü Türk dekoratörlüğü meslek bile sayılmıyor, adam yerine bile konulmuyor dekoratörler. Eleştirmenler daha yeni yeni başladılar tiyatroda dekoru, kostümü eleştirmeye. Hep anlatırım bana yazılmış yazılar var: 'Osman Şengezer'in dekorları havayı veriyordu" diye standart biçimleri vardı, onu diyorlarsa tamam, benim dekorlarım methediliyordu. 'Havayı vermiyor' deniyorsa, eleştiriliyordu."
"Bir önsöz..."
Peki, ikinci cildi gelecek mi? 9 kişi var bu kitapta: Turgut Zaim, Tarık Leventoğlu, Ulrich Damrau, Refik Eren, Hüseyin Mumcu, Max Meinecke, Turgut Atalay, Acar Başkut, Doğan Aksel... Daha sonraki sahne tasarımcıları?
"Bu kitap bir dikkat çekme olsun istiyorum. Bir giriş, bir önsöz, bir dürtme olsun. Herkes sanatçı, artist olamaz. Tiyatronun çok kolları var. Dramaturgluklar var, yazarlıklar var, incelemeciler var. İstiyorum ki gençler biraz harekete geçsinler. Akademiden mezun oluyorlar İzmir'de, Erzurum'da, birçok ilimizde biliyorsunuz gösteri sanatları bölümü var, sahne sanatları bölümleri var. Oralardan birileri çıkıp bundan sonraki kuşakları da yazsın istiyorum.
Türk dekoratörlere, kostüm kreatörlerine çok büyük saygım var. Çünkü Türkiye, tiyatrosunun sanayisi olmayan, tiyatrosunun atölyesi olmayan bir ülkedir."
Önemli bir kaynak...
Ve bu zor koşullarda çok belge toplamışsınız, bunlar kitapta da yer alıyor, meraklıları için çok önemli bir kaynak...
"Düşünün ben bu işe başladığım zaman renkli fotoğraf yoktu ki bu gariban dekoratörlerin nasıl renkli eskizleri olsun? Bu eskizleri tek tek topladım ve biraz anı kalsın, biraz belge kalsın diye bir araya getirirdim. Ben 'Ben-Hur' ve 'Samson ve Delilah' filmlerine, 'Herkül' filmleri'ne tarihi bir şey göreyim kostüm göreyim diye giderdim. Hiçbir belge yok . Şimdi sanatçılar anılarını yazıyorlar, kitaplaşıyor yine de dekoratörler yok onların satırlarında. Yani dekor- kostüme ait bir benim kitaplarım var, bir de Metin Deniz'in bir çalışması. Onları da bu kitaba aldım. Yani o kadar işlenilmeyen bir sanat ki ne yapsanız kârdır. Ne yapılsa kârdır."
Meslekte 50. yılı bitiriyorsunuz. 51. yıl çalışmaları neler? Ben onları da merak ediyorum.
"Şimdi ömrüm vefa ederse ikinci 50. yılımı da kutlamaya niyetliyim inşallah! Haldun Dormen ile bir müzikal çalışmamız olacak. Sonra bir Türk-Ermeni Dostluk Derneği'nin projesi var. Belki ona da bir dekor yapacağım
Ama artık param-pulum bir kuruşum kalmadı! Onun için yeni kitap projem şimdilik yok. Çünkü bu kitapları basabilmek için evden yağlıboya tablolarımı sattım. Eskiden beri Türk resimlerini biriktiririm. O zamanlar Ankara'da ucuzdu. 500 liraya, bin liraya insanları resme alıştırmak için resimler satılırdı. Allahtan almışım, biriktirmişim. Onları satarak bu kitapların paralarını çıkardım. Artık biraz param azaldı, emekli de oldum, ama pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Dekoratörlüğe ait bir şey aklıma gelirse yine onun da kitabını yaparım."
Eskiden beri eskizleri saklar mısınız?
"Korkunç bir belgeciyimdir, zaten kitabı görenler anlayacaktır… Her şeyi saklarım broşür, telgraf, mektup, galaya gelen çiçeğin kartı, her şeyi saklamışım Allah'tan. Bu kitapları onların sayesinde çıkarabildim. Eğer ben saklamasaydım kimse bunları bilmiyordu. En korkuncu, Türkiye çok unutkan bir ülke. Türkler çok çabuk her şeyi unutuyorlar. Onun için her dakika onlara bir şeyler hatırlatmak, bir belge göstermek gerekiyor. İşte ben bu amaçla kitap yaptım."
Emeklilik...
Bu emeklilik! Bu enerji sizde varken mecburen emekli oldunuz değil mi?
"Evet, yaştan emekli oldum. Biliyorsunuz son yıllarda çıkan kanunlar var. Emekli olduğunuz yerde çalışamıyorsunuz. Meselâ ben gittim, Antalya Operası'na bale yaptım. 'La Bayadere' balesi. Onu götürdüm, yaptım oldu. Devlet Tiyatrosu'na gittim, bir koca müzikal yaptım oldu. Nedense bana İstanbul'da operada-balede dekor yaptırmıyorlar. Belki de beğenmiyorlar, bilmiyorum. Emeklisin, emekli olduğun yerde çalışamazsın diyorlar... Ben opera, bale yapmıyorum belki, ama tiyatro yapıyorum, müzikal yapıyorum. Şehir Tiyatroları'na 'Kabare' müzikalini yaptım, 3. yıl oldu bu sene, hâlâ oynuyor benim dekor kostümlerimle...
Yani ben yine çalışıyorum çok şükür. Tabii opera... Çünkü ilginç bir şey var;ben bale dekoratörü olarak yetiştirildim ve Dame Ninette de Valois, Türk Balesi'nin kurucusu, beni Londra'lara gönderdi, burslar verdi. İlk bale dekoratörüyüm ben. Tabi ondan evvel de denemeler var, ama ben bale dekoru-kostümü için eğitilmiş bir adamım. Şimdi emekli oldum. Benim bu bildiklerim ne olacak? Bu yaşta emekliyim, ama hâlâ iş yapabiliyorum."
"Hevesim var"
Yoğun bir biçimde çalışıyorsunuz. Peki, sizin çantanızı taşıyan birisi, birileri var mı?
"Bir kere ben çok insan yetişsin diye uğraştım. Kitaplar, yazılar yazdım, çeviriler yaptım dergilere. Bu mesleği insanlara öğretmeye çalıştım. Sadece hocalık değil, birçok şey yapmak lâzım. Yaptığım dekorları, kostümleri hep anlattım, açıkladım. Bu mesleği anlattım, öğrettim. Birçok genç dekoratör var. Onları çok beğeniyorum.
Tabii bazı, her şeyi bilen, her şeyi öğrenmiş - Turgut Özal'dan sonraki nesil olarak - arkadaşlar var. Çok şükür sağduyulu, öğrenmeye açık, aklı başında gençler de. Zaten bir ümit odur. Ben de bu işleri ve bu kitapları onlar için yapıyorum. Yani onlara bir ışık tutsun, belge olsun diye. Allah'tan öyle bir grup da var."
Yapmayı istediğiniz, fakat yapamadığınız bir proje var mı?
"Hem opera, hem bale, hem tiyatro, hem müzikal… Ben çok tatmin olmuş, 600'ün üzerinde Guinness Rekorlar Kitabı'na girecek kadar dekor kostüm yapmış bir adamım. Yani ben çok mutluyum. Bir de bunun ödüllerini kazandım. Ama bu öyle bir ihtiras, hırs ki hiç gözünüz doymuyor. Yani bir o kadar daha yapabilirim. Her şeye hevesim var. Her şeyi bir daha yapabilirim."
"Tasarım için her şeyi yoktan var ettik"
Dekor ve kostüm sanatçıları meslek ve sanatçı olarak kabul ettirmeyi ne yazık ki çok geç yıllarda başarabildiler. Siz de çok zor koşullarda çalıştınız...
"Öncelikle dekoru düşünüyorsun, dekoru düşünürken bunu nasıl gerçekleştirirsin, bunun hangi malzemesi var, bu dekor kostümler hangi atölyelerde yapılacak? Yani Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları daha yeni yeni tam teşekküllü olmaya başladı. Onların bile ne kadar eksiği var.
Yani Türk dekoratörler mucizeler yaratıyor, her şeyi yoktan var ediyorlar. Çünkü bir dekoru tasarlıyorsun, çiziyorsun, tasarım getiriyorsun ondan sonra bakıyorsun yahu ben bunu nasıl realize edeceğim, hangi marangoza yaptıracağım, hangi yerde boyatacağım, bir de bunu düşünmek zorundasın. Ben, Türk dekoratörlerin büyük emekçiler olduklarına inanıyorum."
Peki nasıl üretebildiniz, ne gibi çözümler oluşturdunuz?
"Vallahi ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. Hep bu örneği veriyorum, ama onu çok seviyorum. Ben dekor yapmaya başladığım zaman plastik tutkal bile yoktu, bırak malzemeyi. Boncuk tutkalı denilen, felaket kokan bir tutkalı benmari usulü kullanılır hale getirirdik. Önce suyu kaynatırdık, sonra boncuk tutkalı doldurduğumuz kabı içine sallardık. Dünyanın en feci kokan tutkalıydı ve zehirliydi, boyayı da içine katardık. Onunla boyardık. Bazen perde açıldığı zaman kokudan seyirci fenalık geçirirdi."
"Boyacının jübilesi olmaz!"
50. yılın yine de bir küçük kutlaması olmayacak mı?
"Bana çok güzel laflar söylediler. Dediler ki sana Süreyya Operası'nı tutalım ve oraya operacılar gelsin, tiyatrocular, baleciler gelsin sana böyle bir gece yapalım. Ben dayanamadım dedim ki: 'Haldun'cuğum (Dormen) sen, Göksel Kortay, bütün eşim dostum hepsinin elinde 10'ar, 12'şer, 15'er davetiye kapı kapı dolaşıp benim davetiyelerimi mi satacağız? Bunu kabul etmiyorum, ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum.' Onun üzerine bir dernek bulalım, bir tiyatro bulalım, bu dernek adına olsun, paralar derneğe kalsın dediler.
Ben düşündüm taşındım, dedim ki bir boyacının, dekoratörün, dekor işçisinin bir jübilesi, böyle bir şeyi olamaz. Onun için ben her gün gittiğim, eşimin dostumun da çok sık gittiği Çiçek Bar'da onları toplayıp, içki içip bir kutlama yapalım. Bu ne bir jübiledir, ne de başka bir şeydir. Yalnızca bir kutlama olsun, beraber yiyelim, içelim bir yaş günü gibi olsun istedim. Onun için öyle küçük bir davet - küçük dediğim de 110 kişilik - öyle bir kutlama yaptık. Bir yaş günü kutlamasının 50. yıl kutlamasına dönüşmüş hali."
"Dünyada dekoratörler için ansiklopediler hazırlanıyor"
Ünlü tiyatro sanatçıları anı kitapları yazdıklarında sizlerden hemen hemen hiç bahsetmiyorlar... İlginç?!
"1960'lar, 1970'lerde dekoratörler neler yapmışlar? Bunları kim hatırlıyor, kim biliyor? Dekor ve kostüm tasarımcılarından geriye ne bir belgelik, ne bir araştırma, ne bir inceleme var. O büyük, ünlü sanatçılardan bir tanesi diyor ki anılarında: 'Ben 3 yıl o rolü oynadım ve çok severek oynadım. Seyirci bana bayıldı.' İşte şöyle yazılar çıktı falan. Bir tanesi de demiyor ki, bu rol için bana şu kostümü yapan kreatöre de teşekkür edeyim, bir satır yok! Metin And'ın '50 Yılın Türk Tiyatrosu'nu okuyun, bir tek satırda 3 tane dekoratör adı vardır. 702 sayfalık kitapta bir tek satırda 3 dekoratörün adı geçiyor yalnızca!"
Ama dünyada rekor-kostümcünün kaderi bu değil...
"Hayır. Dünyada dekoratörler için kitaplar, ansiklopediler var, incelemeler yapılıyor. Yani öğrenciler, yazarlar, incelemeciler var. Bizde incelemecilik yok ki. Bizde yalnız televizyon artisti olunuyor. Tiyatro denilince akla o geliyor. O yüzden bu kitabın bir başlangıç olduğunu söylüyorum. Benim öbür kitaplarımı da hep tiyatro dekoru, opera dekoru, bale dekoru nedir, ne olmalıdır; bunlar nasıl yayımlanır, belgeleri olması gerekir diye düşünerek yaptım."