Sanayici, piyasalara güven verecek önlemlerin alındığı bir dönem bekliyor
DÜNYA Gazetesi olarak 14 Mayıs Genel Seçimleri yaklaşırken iş dünyasının nabzını tutuyoruz. ‘Kentler Konuşuyor’ çalışmamızın ilk durağı Adana oldu. Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç, iş dünyası olarak öncelikli beklentilerinin döviz kurlarının enflasyonla paralel gitmesi olduğunu söyledi.
Seçim ertesinde ortaya çıkacak olumlu havaya zaruri ihtiyaç olduğunu kaydeden Adana Sanayi Odası (ADASO) Başkanı Zeki Kıvanç, ekonomiye odaklanılıp, piyasalara güven verecek önlemlerin yürürlüğe konulduğu bir dönem beklentisi içinde olduklarını söyledi. Kıvanç, “Ekonomik istikrarın temini ile oldukça üretken olan ülkemiz, yabancı doğrudan yatırımcılar için de önemli cazibe merkezi olacaktır” dedi.
Zeki Kıvanç, DÜNYA’ya yaptığı açıklamada, Türkiye’de sanayileşmenin başladığı ilk şehirlerden Adana’nın; Mersin, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye gibi çevre illerde 8 milyona yakın nüfus ile bölgesinde çekim merkezi olduğunu bildirdi. Adana’nın Türkiye’nin ikinci büyük bölgesel yatırım ve üretim merkezine dönüşmesi için önünde hiçbir engel olmadığını vurgulayan Kıvanç, planlanan ve yapılmakta olan makro yatırımların bunun en büyük göstergesi olduğuna dikkat çekti.
Kıvanç, “Adana, potansiyeli ve yeni yatırım alanları ile Türkiye’nin ulusal ölçekte ortaya koyduğu hedeflerine en çok katkı yapacak illerin başında olacaktır. Adana’da, toplam 5 yeni organize sanayi bölgesi ve 15’e yakın küçük sanayi sitesinin kurulması için Adana Valilimiz koordinasyonunda kentin tüm paydaşları olarak seferber olmuş durumdayız” diye konuştu.
Seçim sürecinde ekonomimizi etkileyecek etkenlerden uzak durulmalı
Son birkaç yıldır tüm dünya ile birlikte oldukça zorlu bir dönem geçirdiklerini, pandemi ile başlayan süreçte tedarik zincirlerinin kırıldığını, üretimin durma noktasına geldiği dönemler yaşandığını anlatan Kıvanç, pandemi ertesinde farklı bir dünyayla karşılaşıldığını, dijital dönüşümün büyük hız kazandığını ve iş yapış şekillerinin değiştiğini vurguladı.
Kıvanç şöyle devam etti: “İklim kaynaklı riskler ön plana çıktı. Avrupa Birliği Yeşil mutabakatı hızlandı. Buna uyum sağlamaya çalışırken Rusya-Ukrayna savaşı, ülkelerin merkez bankalarının faiz artırımları, enflasyon ve küresel krizlerle karşı karşıya kaldık. İhracatçılar olarak bir yandan global anlamdaki bu risk ve değişimlerle, diğer taraftan da ülke içindeki diğer risklerle mücadele etmeye çalışıyoruz.
Seçim sürecinin tamamlanıp, siyasetin değil ekonominin öne geçtiği, ekonomiye odaklanılıp, piyasalara güven verecek önlemlerin yürürlüğe konulduğu bir dönem en önemli beklentimiz. Seçim nedeniyle siyasetin ekonomiyle iç içe geçtiği bir dönem yaşıyoruz. Hemen hemen her cepheden yüksek maliyetli seçim vaatleri duyuyoruz. Seçim sürecinde ekonomimizi etkileyecek etkenlerden uzak durulması gerekiyor.”
Yeni yatırımlar bölgenin kalkınmasında öncü rol oynayacaktır
Adana’nın önümüzdeki süreçte Türkiye’nin İkinci Büyük Yatırım ve Üretim Merkezi olma hedefine emin adımlarla ilerlediğini, bunun ana sebebinin ise bölgenin içinde barındırdığı birçok avantaj olduğunu kaydeden Kıvanç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yakın gelecekte Adana, Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi, Kimya İhtisas Organize Sanayi Bölgesi, Tarıma Dayalı İhtisas Sera Organize Sanayi Bölgesi, Su Ürünleri Organize Sanayi Bölgesi, SASA Münferit Sanayi Bölgesi, AOSB 4. Etap Genişleme Alanı, Tekstilkent, Ayakkabıcılar Sitesi, Mahrukatçılar Sitesi, Mobilyacılar Sitesi, Sarıçam ve Yüreğir Küçük Sanayi Sitesi, Gıda Toptancıları, Matbaacılar, Geri Dönüşümcüler, Mermerciler ve Hurdacılar Sitesi’nin kurulmasıyla, üretim ve tasarım üstünlüğüne sahip, teknoloji yoğun sanayi ürünlerinde öne çıkmayı bölge olarak hedefliyoruz.
Yapımı devam eden Çukurova Bölgesel Havalimanı ve yeni yapılacak olan konteyner limanını da düşündüğümüzde; bu yatırımların bölgemizin kalkınmasında öncü rol üstleneceğini düşünüyoruz.”
Girişimcilik ekosisteminin güçlendirilmesini istiyoruz
Sanayinin geliştirilmesi, üretim ve yatırımların desteklenmesi için birçok önemli destekler bulunduğunu, işletmelerin bu desteklerden faydalanması gerektiğini anlatan Zeki Kıvanç, “Son dönemde Türkiye'nin orta ve yüksek teknoloji ürün imalatında artış yakaladığını biliyoruz. Bildiğiniz üzere TOGG ülkemiz için çok önemli bir girişim. Savunma sanayi başta olmak üzere buna benzer birçok girişim ülkemizde yapılıyor.” dedi.
Kıvanç, Türkiye’nin Ar-Ge yatırımlarının artırması, ihracata yönelik üretim yapması, girişimcilik ekosistemini güçlendirmesi için daha çok çaba harcaması gerektiğini dile getirdi. 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli yaşanan deprem felaketinin acısını yaşadıklarını kaydeden Kıvanç, depremin ekonomik boyutlarını en aza indirmek için seferber olduklarını bildirdi.
Depremden doğrudan etkilenen bölgenin milli gelir içindeki payının yaklaşık yüzde 10 olduğunu anımsatan Kıvanç, tarım ürünleri açısından bakıldığında ise bu oranın yüzde 15’i bulduğunu aktardı.
Kıvanç, “Deprem bölgesinde ekonomik faaliyetler tarım ve hayvancılık başta olmak üzere, tekstil, demir çelik ve enerji olmak üzere sanayi üretimi ağırlıklı sektörlerden oluşuyor. Asrın felaketinin ülkemize maliyeti yaklaşık 2 trilyon TL’den fazla olup bu rakam, 2023 yılı milli gelir beklentimizin takriben yüzde 9’una denk gelmektedir.
Deprem bölgelerinin yaşandığı yerler için birçok önemli ekonomik adımlar atıldı. Bölgedeki iş gücü kayıplarının önlenmesi için birçok çalışma yapılıyor. Bizler de iş dünyası olarak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Öncülüğünde Kalıcı Konut Seferberliği ilan ettik. Ülkemiz büyük, güçlü, dinamik bir ülke. Zor zamanları elbirliğiyle atlatacağız” ifadelerini kullandı.
Öncelikli talebimiz her zaman rekabetçi kur ve fiyat istikrarıdır
Kıvanç, 2023 sonuna kadar ekonomi politikalarına dönük beklentilerini ise şöyle anlattı: “Döviz kurları, ekonomik faaliyetleri etkileyen en önemli göstergelerden biridir.
Bu göstergenin istikrarsız bir seyir izlemesi, ekonomik faaliyetlerin olumsuz etkilenmesine ve sonuç olarak ekonomik istikrarsızlığa yol açmaktadır. Piyasa verileri, Merkez Bankası’nın bir süredir kurun stabil kalması için epey uğraş verdiğini desteklemekte. Türk iş dünyası olarak; kur beklentimiz her zaman enflasyonla paralel gitmesi.
Ülkede enflasyon neyse, enflasyonla aynı paralellikte kurun yükselmesi, aynı eğilimle hareket etmesi gerekir. Kurun rekabetçi olup olmaması en az istikrarlı olması kadar önemli. Birini diğerinden daha öne koymak çok doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Bu dönemde kur oldukça istikrarlı ama rekabet gücümüzü azaltan bir kur oranı olduğu için fiyat tutturmada zorlanıyoruz. Bizim öncelikli talebimiz her zaman rekabetçi kur ve fiyat istikrarıdır.”