Depolama teknolojileri enerjide yeni fırsat alanı
Depolamanın arz güvenliği açısından stratejik değerinin farkında olduklarını ifade eden Cengiz Enerji CEO’su Ahmet Türkoğlu, hem şebeke esnekliği hem de yenilenebilir kaynakların sisteme daha güçlü entegrasyonu için büyük bir potansiyel barındırdığını söyledi. Türkoğlu, “Yakın gelecekte bu alanda yeni pazar modelleri ve önemli bir iş hacmi oluşacağını öngörüyoruz” dedi.
Recep ERÇİN
Cengiz Enerji CEO’su Ahmet Türkoğlu, ülkenin enerji arz güvenliğinin sağlanması noktasında yaptıkları çalışmaları DÜNYA’ya anlattı. Daha önce Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nda (TPAO) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür olarak Türkiye’nin kara ve deniz sahalarındaki tüm arama-üretim operasyonların yanı sıra Irak, Azerbaycan, Somali, Rusya, Macaristan, Nijer, Libya, Kolombiya ve Pakistan gibi ülkelerde yürütülen uluslararası projelerin yönetiminden sorumlu olan Ahmet Türkoğlu, “Bu deneyimler, enerji sektörüne hem teknik hem de stratejik açıdan bütüncül bir perspektiften bakabilmemi sağladı.
Cengiz Enerji, 2000 yılından bu yana elektrik üretimi, dağıtımı, satışı ve doğal gaz dağıtımı alanlarında önemli bir rol üstleniyor. Yeni dönemde hedefimiz, şirketin birikimini daha ileriye taşıyarak ülkemizin enerji arz güvenliğine, sürdürülebilir büyümesine ve enerji dönüşümüne daha güçlü katkılar sunmak ve uluslararası yeni projeleri portföyümüze katmak” dedi.
Hibrit santraller şebeke için avantaj sağlıyor
“Yeşil enerji stratejimizin merkezinde yer alıyor. Yenilenebilir yatırımlarımızı hızlandırırken, enerji dönüşümünün kritik bileşeni olan enerji depolama teknolojilerine özel bir önem veriyoruz” ifadelerini kullanan Türkoğlu, “Depolamanın arz güvenliği açısından stratejik değerinin farkındayız hem şebeke esnekliği hem de yenilenebilir kaynakların sisteme daha güçlü entegrasyonu için büyük bir potansiyel barındırıyor. Yakın gelecekte bu alanda yeni pazar modelleri ve önemli bir iş hacmi oluşacağını öngörüyoruz” bilgilerini paylaştı.
Türkiye’nin enerji arz güvenliği açısından hibrit projelere de özel bir önem verdiklerini anlatan Türkoğlu, “Bizim için hibrit projelerin en önemli avantajı; yenilenebilir kaynakların doğası gereği değişken üretimini optimize ederek, şebekeye daha istikrarlı bir enerji akışı sağlayabilmesi. Böylece kesintisiz, daha öngörülebilir ve daha verimli bir üretim profili ortaya çıkıyor. Bu da hem şebeke işletmeciliği açısından hem de ülke enerji dengesi açısından ciddi bir avantaj sağlıyor.
Bingöl Aşağı Kaleköy Hibrit Enerji Santrali, Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın ise en büyük hibrit projesi olarak bu vizyonumuzun en güçlü göstergesi. Bu projeyle rüzgâr ve güneşi entegre eden yeni bir üretim standardı oluşturduk ve elde ettiğimiz deneyim, önümüzdeki yatırımlar için çok değerli bir temel oluşturuyor. Önümüzdeki dönemde de uygun kaynak potansiyeline, şebeke koşullarına ve teknik fizibiliteye sahip tüm sahalarda hibrit kapasiteyi değerlendirmeye açığız” diye konuştu.
Güneş, maliyet ve saha bakımından daha hızlı ilerliyor
Peki, şirketin yeni projelerinde ağırlık güneş mi yoksa rüzgar mı olacak? Türkoğlu, ‘en sağlıklı yaklaşımın rüzgâr ve güneş yatırımlarını dengeli bir şekilde büyütmek’ olduğunu ifade etti. “Bununla birlikte, güneş santrallerinin yatırım maliyeti ve saha bulunabilirliği açısından daha hızlı ilerleyebildiğini söyleyebilirim” diyen Türkoğlu, şunları söyledi: “Dolayısıyla önümüze gelen tüm fizibil fırsatları değerlendirerek kurulu gücümüzü artırmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Bugün itibarıyla toplam kurulu gücümüz 5.744 MW seviyesinde.
Sadece son bir yılda 648 MW ek kapasite kazandırdık. Portföyümüzün yaklaşık yüzde 60’ı yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşuyor ve güneş, rüzgar ve hidroelektrik yatırımlarımızla 3.274 MW yenilenebilir kurulu güce ulaşmış durumdayız. Bu stratejimizin en güncel örneklerinden biri de Çankırı Çerkeş’te devreye aldığımız Türkiye’nin en büyük kanatlı rüzgar türbinleri oldu. 90 metre kanat uzunluğu ve 183 metre rotor çapıyla bugüne kadar Türkiye’de kurulmuş en büyük ölçekli türbinler bunlar.”
Arz sürekliliği açısından avantaj sağlıyor
Yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde Türkiye’nin enerji arz güvenliğini güçlendiren, kaynak çeşitliliğini artıran ve dışa bağımlılığı azaltan stratejik bir üretim modeli sunduklarını anlatan Cengiz Enerji CEO’su Ahmet Türkoğlu, “Yerli kaynaklara dayalı her megavatlık kapasite; ithal yakıt ihtiyacını düşürerek üretim maliyetlerini azaltıyor, şebeke esnekliğini artırıyor ve özellikle pik talep dönemlerinde sistemin daha sağlıklı yönetilmesini sağlıyor. Yenilenebilir kaynaklarımızın birbiriyle tamamlayıcı üretim profili, sistem kararlılığı ve arz sürekliliği açısından önemli bir teknik avantaj yaratıyor” dedi.
Türk Cumhuriyetleri’nde uzun vadeli iş birlikleri hedefliyor
Cengiz Enerji Özbekistan Taşkent ve Sirdaryo’da toplam 480 MW’lık doğal gaz kombine çevrim santralleri kurdu. Ayrıca Cizzak’ta 550 MW kapasiteli yeni santral projesi devam ediyor. Şirketin bu ülke dışında odaklandığı sahalara ilişkin de bilgi veren Türkoğlu, şunları dile getirdi: “Özbekistan bizim için önemli bir başarı hikayesi olmakla birlikte, coğrafi olarak faaliyet alanımızı genişletme konusunda stratejik bir perspektife sahibiz. Bu çerçevede, ortak kültürel ve tarihi bağlara sahip olduğumuz ülkeler önceliğimiz olmaya devam ediyor.
Türk Cumhuriyetleri’nde enerji arz güvenliğine katkı sağlayacak fırsatları yakından takip ediyor, bu bölgelerde uzun vadeli iş birlikleri geliştirmeyi hedefliyoruz. Bunun yanında, kamuoyuna da yansıdığı üzere, Suriye’nin enerji altyapısını yeniden inşa etmeyi amaçlayan 7 milyar dolarlık kapsamlı bir yatırım programının uygulamasına konsorsiyum ortaklarımızla birlikte başlıyoruz. Toplam 5.000 MW kurulu güce sahip dört doğal gaz kombine çevrim santrali ve 1.000 MW’lık güneş enerjisi santralinden oluşan bu büyük ölçekli proje, Suriye’nin enerji arz güvenliğini güçlendirmeyi, ekonomik faaliyetlerini canlandırmayı ve bölgesel kalkınmayı desteklemeyi hedefliyor.”