Destekler KOBİ tanımına sıkıştırılmasın

KYSD Başkanı Murat Özpehlivan, KOS­GEB tarafından emek yoğun 5 sektör­deki KOBİ’lere sağlanan istihdam des­tek paketinin özellikle tanım sınırında kalan firmalara karşı haksız rekabet yarattığını belirtti. Özpehlivan, enf­lasyonu merkeze alıp üretimi dışlayan ekonomi modelinin de değiş­tirilmesi gerektiğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Destekler KOBİ tanımına sıkıştırılmasın

Nurdoğan A. ERGÜN

Yaklaşık 5 bin firmanın üretim yaptığı ve mali­yetler nedeniyle ima­latta sıkıntılı günler geçiren konfeksiyon yan sanayi sek­törü, istihdamın korunması için KOSGEB tarafından KO­Bİ’lere sağlanan desteğin, tüm sektör geneline yayılmasını istiyor. Hazır giyim ana sana­yi ihracatında yaşanan daral­manın etkisiyle dolaylı ihra­catında kayıplar yaşayan yan sanayi, içerde de ithal ürün baskısı nedeniyle pazar kaybediyor.

Sektör, zor­lu dönemi ayakta atla­tabilmek için KOBİ desteğinin işletme desteğine dönüş­türülmesini ta­lep ediyor. 250 kişiden az çalı­şanı istihdam eden, yıllık net satış hasıla­tı veya mali bi­lançosundan her­hangi biri 500 milyon TL’yi aşmayan işletmeler, KO­Bİ olarak tanımlanıyor. Bilin­diği gibi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, KOBİ istihdamının korunmasına yönelik olarak emek yoğun 5 sektörde (teks­til, hazır giyim, mobilya, deri ve ayakkabı), her personel için 30 prim gün başına 2 bin 500 TL geri ödemesiz KOSGEB destek paketi açıklamıştı.

“Tanımın sınırında olanlar arada kalıyor”

Fermuar ve düğme alt baş­lıklarında yapılan düzenle­meyle KOSGEB desteklerin­den genel itibariyle sektörün yararlanabildiğini söyleyen Konfeksiyon Yan Sanayici­leri Derneği (KYSD) Başkanı Murat Özpehlivan, “Ancak bazı firmalarımız maalesef KOBİ tanımının dışında kal­dıkları için bu önemli destek­ten yararlanamıyor. Özellik­le kriterlerin tam sınırında bulunan firmalarımız ciddi mağduriyet yaşıyor. Rakiple­riyle aynı mesleği icra eden, aynı maliyetlerle yüzleşip ay­nı müşterilerde karşılaşan bu üreticilerimiz haksız reka­bete uğruyor. Bu desteklerin KOBİ özeline sıkıştırılıp kal­maktansa tüm sektörü kapsa­yan bir destek mekanizması oluşturulması daha adil ola­cak” dedi.

“İthal ürünlere karşı korunmamız gerekiyor”

Sektörün ana sorunların­dan biri de özellikle Uzakdo­ğu’dan iç pazara giren ithal ürünler. Konfeksiyon yan sa­nayi endüstrisinin, hazır gi­yim başta olmak üzere birçok farklı sektöre kritik girdiler ürettiğini dile getiren Özpeh­livan, “Öyle ki bizim rekabet­çi gücümüz, koleksiyon bece­rimiz, hızlı teslimat süremiz ve ulaşılabilir olmamız onları dünyadaki rakiplerine naza­ran daha tercih edilir kılıyor.

Ülkemizin 20 milyar dolara yaklaşan hazır giyim ihraca­tında, hazır giyim markaları­mızın dünyaya açılmasında ve yerel hazır giyim üretimi­mizde en büyük katkıyı sağ­layan sektörlerden birisi bi­ziz. Hazır giyim ürünlerinde ortalama yüzde 5 oranında konfeksiyon yan sanayi ürü­nü kullanılırken kıyafetlerin etiketlendirilmesi, fonksiyo­nelliği, görselliği ve duruşu gi­bi birçok konuda yan sanayi ürünlerimizin katkısı yadsı­namaz” dedi.

Döviz, faiz, enf­lasyon ve yüksek maliyetlerin arasında mücadele eden sek­törün bu süreçte en azından ithal ürünlere karşı korun­masının elzem olduğunu vur­gulayan Özpehlivan, şunları söyledi: “Bu açıdan özellikle ithal edilen konfeksiyon yan sanayi ürünlerinin haksız re­kabet oluşturmaması adına referans fiyat, anti damping ya da koruma önlemi taleple­rimizin Ticaret Bakanlığımız tarafından hızlıca değerlen­dirilip gerekli önlemlerin ive­dilikle alınması ülkemizin ve sektörümüzün yararına ola­cak. Bu zor zamanları en az hasarla atlatabilmemiz için ülkemize sokulan ithal ürün­lerin yerine yerli ürünlerimizi ikame edecek bir sistem kur­mak zorundayız.”

Üretim daraldı, kapasiteler atıl kalmaya başladı

2025 yılının ilk 3 aylık veri­lerine bakıldığında üretimde keskin bir daralma olduğunu dile getiren Özpehlivan, bun­da da en önemli etkeni hazır gi­yim üretimi ve ihracatındaki düşüş olarak gösterdi. “Bu kan kaybı ne yazık ki bizlere de atıl kapasite olarak yansıyor” di­yen Özpehlivan, şöyle devam etti: “Özellikle 2021-2022 yıl­larında gerçekleştirdiğimiz bi­na ve makine yatırımları bu­gün önümüze çıkan kapasite boşluğunun en önemli sebep­lerinden. Bu yatırımları ya­parken kullanılan uzun va­deli krediler de firmalarımızı bugün için zora sokan ve taşı­makta zorlandıkları finansal yükün en önemli sebeplerin­den.

Öyle ki masraflar artık karlılığın önüne geçmiş du­rumda. İşçilik maliyetlerimiz Avrupa’nın birçok ülkesine nazaran daha yüksek. Türkiye koşullarında gelir elde eder­ken Avrupa ülkelerinin ma­liyetleriyle üretim yapmaya çalışıyoruz. Acil önlem alın­mazsa ülkemizdeki tüm sana­yi dalları için büyük bir risk söz konusu. Baskılanan döviz kurları ihracatımızı frenli­yor, yüksek ve ulaşılmaz kredi faizleri firmalarımızın kanı­nı emiyor, sürekli artan mali­yetler zaten olmayan karlılığı­mızı eritip yutuyor, işletmeler küçülüyor hatta kısmen sek­törden çekiliyorlar.

Müşteri­lerimiz Mısır gibi ucuz ülke­lere giderken düşük kur dola­yısıyla yükselen ithalat yerli üreticilerimizi zorlu bir çık­maza itiyor. Tüm bu faktör­ler dengeye oturtulmazsa ne yazık ki pek de uzun olmayan bir sürede bir asırdır ülkemi­zin yüz akı olan bu sektörleri kaybetmek durumunda kalabi­liriz. Enflasyonu merkeze alıp üretimi dışlayan bu iktisadi modelden çabucak vazgeçilip üreticileri büyütüp geliştirme­ye odaklanacağımız bir ekosis­teme hızlıca evrilmeliyiz.”

 “Faizdeki beklenmedik artış, süreci zora soktu”

Merkez Bankası’nın son faiz artışıyla birlikte sektörün daha da sıkıntılı bir sürece girdiğini söyleyen KYSD Başkanı Murat Özpehlivan, “Halihazırda yüksek faizlerle baş etmeye çalışan sanayicilerimiz bu ilave maliyetle birlikte gerçekten çok daha zorlu bir sürece girmiş oldular. Bu beklenmedik artış hem sek­törümüz hem de hedef pazarımız olan hazır giyim üreticileri nezdinde süregelen sıkıntıları arttıracak. Kredi maliyetleri­nin zaten çok yüksek olduğu ülkemizde bu artış sanayici­lerimize ilave finansal maliyet yüklerken az da olsa düşüş eğilimine giren faizlerin getirdiği iyimser havayı bozacak. Bu sürdürülemez faiz/kur/enflasyon çıkmazı en yakın za­manda sanayicilerimize sürdürülebilir bir çalışma ortamı oluşturacak akılcı bir finansal iklime bürünmeli” dedi.

“ABD fırsatı bugünden yarına olmaz”

 Gümrük vergileri 90 gün esnetilmiş olsa da son tarifelerle birlikte ABD pazarında Türk üretici­leri için uzun vadede önemli fırsatlar olduğunu söyleyen Murat Özpehlivan, “Ancak gerçek­çi olmamız gerekirse bu bugünden yarına olabilecek bir husus değil. Ülkeler ara­sında ticaret köprüleri kurmak ağır işleyen, fazlasıyla zaman ve emek isteyen süreçler. Bu açıdan fırsa­tın mevcudiyetini dikkate al­makla birlikte temkinli bir iyimserlik içerisinde olduğumuzu söy­leyebilirim ” di­ye konuştu.

Kaynak: DÜNYA - İSTANBUL